Yeltenmeli mi sahi, hicabı derin bir
şarkıda mayalanan notalardan dem vurup da rüzgârın kaskatı ettiği bir hazan çeşmesinde
ansızın soluklanmalı mı?
Bir düşe meyyal köpüren aşkın dağınık
saçlarında
Amiyane olmayan her sözcük ve her
nota
Eşlik ederken şeceresine varlığın
Mutluluğa ket vuran damlaların
Peşine düşüp de unutmalı mı insan
Dama taşı olmanın verdiği küskünlükle
Şahlanan her yeni gün
Durmadan tasalanmayı terk edip hangi
örtünün
Altında saklıdır mutluluk diye
Soyutlanmalı mı bu kez yalnızlıktan?
Ömür yeter ya da yetmez
Bir içimlik olsa da mutluluk ve gün
Kırpık yıldızların doğasında saklı
hüzün
Eşlik eden çökkün dizelerinde
tahayyül ettiğine binaen
Kundaklanmış bir aydınlığa da
duymadan
En ufak şüphe
Varsın un ufak edilmiş olsun onca
hayal
Hala saklı tuttuğu mazide…
Birden başlayıp saymaya aşkı ve
uğurlarken yaslı yaşı
Sona varmaksa hedefi gürleyen sesinde
Şiirlerden ve umuttan
Asla vermeden taviz
Ummalı mı sefil varlık
Tükense de zaman yalan mı söyle yalan
mı?
Ummanlarda gezinen seyyah mevsime
Nazire yapan o iç sesinde
Aşkın ve göğün
Ulaşılmazlığına binaen mutluluğun
Kimse de sanmasın hani, kolay gelindi
güne.
Muradı dillenen yer gök
Beyitlere serilen aşk ve şair
Dumanı üstünde yeni günün
Duman altı olmaz elbet şiarı gönlün.
Ufkun tecellisi
Fevri sözcüklerin her katresi
Dağınık olsa da yüreğin kırık
penceresinde asılı
Bunca resmin her karesi
Elbet t/aşkındır hem mevsim hem yürek
Dağıtan hangi rüzgârsa
Alışkındır da şair ve kalem
Bazen susan seslerin tecellisi
Susmak ne ki ölümüne?
Susamaksa mutlu günler taşıyan
ikbaline
Sudan çıkmışçasına
Serildiği o kıyısı yok mu aşkın
Kabrine yakın bildiği her gece
Bilemez de kimseler çektiği nedir
şairin.
Kof değil ki sözcükler
Kaf Dağına asla çıkmadı kelam ve
kader
Varlık donuk olmayan bir umut
Sahip çıkmaksa sevgisine
Sevabın nezdinde sarıp sarmalayan kâinatı
Hasbelkader yaşamanın da ta kendisi
elbet
Örnek aldığı her savaş
Bedir, Uhud ve Hendek
Rabbine özlemi
Peygamber Efendimizin o sevdalı
ümmeti
İz düşen evrene ve rahmete
Vakıf olmak hidayete
Esti esecek ömrün son rüzgârı…
Yanmak sadece yanmak İlahi Ateşle
İzini takip ettiği Muhammed
Elbet sönmeyecektir o İlahi Işık
Nazarında yetim ve sefil bir varlık
Olmanın ta kendisi
Yetemediği evrene sunmak görevini
Sevmelerin meali nasıl ki hissettiği
Şah damarından yakın bir tecelli
Elbet ömrün son günün tek tesellisi
Kırbaçlarken ölü nefsini
Vermek illa ki son nefesin
Allahü Ekber nidalarıyla uzandığı
Yaşanıp yaşanılası her güne eşlik
eden o son hece:
Yar, gam ve dua
Ç/ağlayan gönlün tek reçetesi…