Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 3.05.2021
Okunma Sayısı : 1141
Yorum Sayısı : 13
Günün Yazısı

Bu Yazı 4.05.2021 tarihinde
GÜNÜN YAZISI
olarak seçilmiştir.

MİLLET-İ SADIKA DEDİĞİMİZ ERMENİLER TÜRKLERE SADIK DEĞİLLERMİŞ Kİ---4. BÖLÜM

OSMANLILARDA AVRUPA BİRLİĞİ UYUM YASALARI DÖNEMİ VE AVRUPA BİRLİĞİNE GİRİŞ

Şimdi ‘’ Sami Hoca şaşırdı herhalde 1800 lü yıllarda Avrupa Birliği mi vardı?  Avrupa Birliği Uyum Yasaları, Kopenhag Kriterleri mi vardı?’’ Diye düşünüyorsunuzdur mutlaka ama vardı.  Yazıyı okudukça siz de göreceksiniz Avrupa birliğinin, Avrupa Birliği Uyum Yasalarının yeni olmadığını. Osmanlı’nın Avrupa’ya şirin görünmek için elinden gelen her şeyi yaptığı halde kendisini  sevdiremediğini... Aynen bugün gibi...

Evet 1829 Edirne antlaşmasıyla Yunanistan bağımsızlığına kavuşurken Sırbistan, Eflak, Boğdan da özerk yönetime kavuşmuştu ama yorgan gitse de kavga bitmemişti.

Edirne Antlaşmasından sonra Mısır Valimiz Kavalalı Mehmet Ali Paşa caz yapmaya başladı. Mora isyanını bastırmasına karşılık kendisine vaat ettiğimiz Suriye’yi istiyordu.

Kavalalı haklıydı, isyanı bastırmıştı, gerisi onu ilgilendiriyordu. Yani adama Suriye’yi vermeliydik.

Padişah II. Mahmut da haklıydı, evet Kavalalı, isyanı bastırmıştı ama sontasında Rusya devreye girip Osmanlıyı perişan etmiş, bu arada Mora da elden gitmişti.

Derken efendim Kavalalı Mehmet Ali Paşa isyan etti.

Koskoca Devlet-i Âliye, bir valisinin isyanını bastıramıyordu. O sebeple gitti en olmayacak çareye baş vurdu ve önce İngiltere’ye ‘’ bana yardım eder misin?’’ Dedi. İngiltere ‘’ Bana ne yahu senin iç meselen, ben karışmam’’ Deyince Fransa’ya döndü.  Fransa da ‘’ Ben Mehmet Ali Paşa ile kankiyim kusura bakma dedi.’’

II. Mahmt kara kara düşünürken Rusya ‘’ Ayıpsın yahu komşu. Ben varken başkasından yardım istenir mi’’ Deyince II. Mahmut ‘’ N’apalım, denize düşen yılana sarılır.’’ Dedi ve Rusların yardım teklifini kabul etti.

Tabii ki Rumlar da Ermeniler de şokta...  Öyle ya daha dört sene önce Osmanlının gırtlağına çökmüş olan Rusya, şimdi Osmanlı Devletine yardım edecek Kavalalya karşı.

Bu arada Kavalalı’nın oğlu İbrahim Paşa ta Kütahya’ya gelmiş Osmanlı ordusunu yene yene. ( Zaten yardımı bunun için alıyoruz.)

İngiltere ve Fransa da şokta zira Osmanlı Devleti Boğazları açmış ve Rus Donanması 25.000 kişilik bir orduyla gelmiş Beykoz sahillerine demir atmış. Bu arada Osmanlı Devleti Rusya ile 1833 de Hünkar İskelesi Antlaşmasını imzalıyoruz ki İngiltere’nin asla kabul edemeyeceği bir şey.

Mehmet Ali Paşa isyanı, Boğazlar sebebiyle oldu mu sana bir Avrupa meselesi?

İngiltere ve Fransa, Rusya daha tek yardımda bulunmadan araya girip Mehmet Ali Paşa ile Osmanlı Devletini barıştırdılar. Ama ne barıştırma. Osmanlı Devleti sanki Suriye’yi Kavalalı’ya vermemek için böyle bir savaşı başlatmamış gibi 1833 de yapıln Kütahya Antlaşmasında Suriye Valiliği ona verildiği gibi üstüne üstlük Cidde ve Adana valiliklerini de oğlu İbrahim Paşa’ya verildi. Mekke ve Medine’nin yönetimi de M.Ali Paşa’ye geçmişti ki zaten hakkıydı zira Osmanlı’nın bir halt edemediği Vahhabi isyanını da kavalalı bastırmıştı.

Neyse Efendim bu antlaşmadan sonra Osmanlı Devleti ‘’ Çok verdim.’’ Diye huzursuz, . Ali Paşa ‘’ Daha fazlasını alabilirdim diye huzursuz, derken yeniden başladı savaş.

Osmanlı bir taraftan. Ali Paşa ile savaşıyor, bir taraftan İngiltere’yi kendi tarafına çekmeye çalışıyor zira belli ki bu savaştan sonra yeniden bir barış antlaşması yapılacak, daha önce yediği kazığı yemek istemiyor.

24 Haziran 1839 da M. Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Osmanlı orusunu Nizip’te feci bir yenilgiye uğratıyor ve bu haberi alan Sultan Mahmut, üzüntüsünden kalp krizi geçirerek ölüyor.

Tahta tabii ki oğlu Abdülmecit geçiyor.

Abdülmecit ve onun Haricite Vekili ( Dışişleri Bakanı ) Mustafa Reşit Paşa bu beladan ancak İngiliz yardımı ile kurtulabileceklerini düşünüyorlar. Peki İngilizleri nasıl yanımıza çekeriz? Ülkemizde bir takı demokratik açılımlar yaparak tabii ki.

Bir taraftan savaş sürerken bir taraftan Tanzimat Fermanını yapıyoruz 3 Kasım 1939 da ve diyoruz ki:

1- Hiçbir kişi yargılanmadan cezalandırılmayacak, mahkemeler açık olacak ve herkes yasalar önünde eşit olacaktır.

 2- Tüm halkın can, mal ve namus güvenliği sağlanacaktır.

 3- Vergiler, herkesin gücüne göre alınacak, devlet tarafından belli yöntemlerle toplanacaktır.

 4- Askerlik ocak şeklinden vatandaşlık haline getirilecek ve belli esaslara bağlanacaktır.

 5- Müsadere usulü kalkacak, mülkiyet hakları tanınacaktır. Herkes malı ve mülkünün sahibi olacak, dilerse alıp-satabilecek ve evladına miras bırakabilecektir.

 6- Rüşvet kesinlikle önlenecektir.

 7- Vezirlerden ve ulemadan her kim olursa olsun şeri kanunlara aykırı hareketi sabit olan hiç kimse cezasız bırakılmayacaktır. Ayrıca bir ceza kanunu çıkarılacaktır.

Böylece Osmanlı Devletinde ilk kez kanunlar padişah iradesinin de üstüne çıkmış oluyor.

Bu ferman İngiltere ve Fransa’nın umurunda mıydı peki?

Osmanlı Devletinin hem Rusya’nın zırt pırt iç işlerimize karışmasını  hem de İngiltere ve Fransa’nın desteğini sağlamak için yaptığımız  bu ferman o gün bu gün ‘’ Türklerde İlk Demokrasi hareketi’’ Olarak anlatılsa da İngiltere ve Fransa’nın umrunda değildi. Özellikle İngilterenin derdi Boğazlardı. Ama bu arada Osmanlı Devleti İngiltere ve Fransa’nın desteğini  sağladı.  Bu iki devlet M.Ali Paşa oğlu İbrahim Paşa’ya  ‘’ Höösst ‘’ Deyip bir de ele geçirdiği Lübnan’ı topa tutunca yelkenleri suya indirdiler ve 1840 da Londra da bir antlaşma yapılarak Kavalalı M. Ali Paşa isyanı olayına son nokta koyuldu. Şöyle ki:

SuriyeGirit ve Adana Osmanlı Devleti'ne geri verildi, Mısır’ın yönetimi ise bundan böyle Kavalalı Mehmet Ali Paşa ve soyundan gelenlere bırakıldı.( Mısır Hidivliği kurulmuş oldu böylece.)

Ancak Mısır meselesinden çok daha önemlisi Boğazlar Meselesiydi ve 1841 de Hünkar İskelesi Antlaşmasının süresi biter bitmez 13 Tammuz 1841 de Yine Londra’da İngiltere, Fransa, Rusya, Avusturya, Prusya( Bugünkü Almanya ) ve Osmanlı Devleti arasında bir antlaşma ( Protokol) imzalandı.  Bu antlaşmaya göre:


Boğazlar, barış zamanlarında tüm devletlerin savaş gemilerine kapalı olacak; Osmanlı devleti bir savaşa girerse canı hangi devlete açmak isterse Boğazları o devlete açabilecekti.

Bu bölümde yazdıklarımın direkt Ermeni meselesiyle bir ilgisi yok gibi görülse de en azından devletler arası ilişkilerde ebedi dostlukların ya da ebedi düşmanlıkların değil çıkarların her şeyin üstünde olduğunu gösermesi bakımından önemli olduğu gibi asıl başbelası Islahat Fermanını anlamamız açısından şart idi.

Peki Osmanlı Devleti Tanzimat Fermanı sayesinde yabancı devletlerin içişlerimize karışmasının önüne geçebilidi mi?

Ne gezer efendim.

Tanzimat Fermanından sadece on dört yıl sonra 1853 yılında Kudüs- Beytüllahim kilisesindeki Kutsal Yıldız birden ortadan kayboldu. Bunun üzerine Ortodokslar Katolikleri, Katolikler Ordoksları suçladı ve olan arada kalan Osmanlı Devletine oldu.

Boğazlar meselesinde yediği kazığın acısını çıkartmak isteyen Rusya, Ortodoksların hamisi sıfatıyla Kudüs’te Ortodokslar lehine düzenlemeler yapılmasını istedi ve hatta Osmanlı Devletine ültimatom verdi.

Fransa devreye girdi ve ‘’ Sen Ortodoksların hamisi isen ben de Katoliklerin hamisiyim. Sen ne kadar düzenleme istersen ben bir kat fazlasını isterim’’ Dedi.

Gerçekten de Padişah IV. Murat, Kudüs’teki Katolik Hhıristiyanların koruyuculuğunu Fransa’ya vermişti vakti zamanında.

Rusya’nın istekleri yerine getirilmeyince savaş dahi açmadan Eflak Boğdan’a girdi. Yani Osmanlı topraklarını işgal etmişti.

Bunun üzerine İngiltere ve Fransa hem Osmanlı Devletine  hem de Rusya’ya ültimatom çekerek şu isteklerde bulundular.

Ruslardan:

1- Eflak ve Boğdan’dan vazgeç
2- Osmanlı Devletinin toprak bütünlüğüne saygı göster.
3- Ortodoksların himayeciliğinden vazgeç

Osmanlı Devletinden

Vatandaşlarına eşit haklar tanı ve tatbik et.

1-Hristiyanlara olumsuz muamelede bulunma

2-Karma mahkemeler kur

3-Hristiyan tebaadan vergi alma


Çar I. Nikolay bu isteklere ‘’ Hasttirin lan’’ bâbından cevap verdi.  Yani sallamadı.

Zaten Gıcık olmuştu İngiltere’ye. Zira 9 Ocak 1853 de St. Petersburg’da İngiliz Elçisine ‘’ Kollarımızın arasında HASTA BİR ADAM var. Gelin ölmeden önce mirasını paylaşalım.’’ Dediğinde İngiliz elcisi ‘’ Âlicenap milletlere hastanın ölmesine değil iyileşmesine yardım etmek düşer’’ Demişti de kafa bozmuştu.

Osmanlı Devleti ise ‘’ Yaparız bir şeyler merak etmeyin’’ Bâbından karşıladı bu istekleri.

Rusların sallamaması ve dahi Osmanlı’ya saldırıya devam etmesi üzerine 1854 de İngiltere, Fransa ve İngiltere’nin sevgi ve sempatisini kazanmaya çalışan Piyemonte ( İtalya ) Rusya’ya savaş açtı. Böylece Kırım Savaşı başladı.

Osmanlı Devleti ‘’ Savaşı açtık ama bizde para- pul nanay’’ deyince İngiltere ve Fransa kesenin ağzını açıp bize borç para verdiler. Böylece tarihimizde ilk kez gayrimüslimlerden borç para da aldık devlet olarak.  ( Çok değil sadece 21 sene sonra 1875 de Abdülaziz döneminde de aldığımız borçların faizlerini bile ödeyemez hale geldik çünkü bu faiz işlerinden hiç anlamıyorduk. Neticede devlet resmen iflasını ilan etti.)

Sonra?

Sonra 1856 da müttefiklerimizin de yardım ve desteği ile Rusları yendik ve dahi Avrupa Birliğine girdik.

İnanmıyorsunuz değil mi?  Hem vallahi hem billahi 1856 yılında hem Avrupa Birliğine girdik(!) hem de Islahat Fermanı ile tüm vatandaşlarımızı kanun önünde eşit yaptık(!)

Gelecek bölümde inşallah.

( Millet-i Sadıka Dediğimiz Ermeniler Türklere Sadık Değillermiş Ki---4. Bölüm başlıklı yazı Sami Biber tarafından 3.05.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.