MİLLET-İ SADIKA DEDİĞİMİZ ERMENİLER
TÜRKLERE SADIK DEĞİLLERMİŞ Kİ---4. BÖLÜM
OSMANLILARDA AVRUPA BİRLİĞİ UYUM YASALARI DÖNEMİ VE AVRUPA BİRLİĞİNE GİRİŞ
Şimdi ‘’ Sami Hoca şaşırdı herhalde 1800 lü yıllarda Avrupa Birliği mi
vardı? Avrupa Birliği Uyum Yasaları,
Kopenhag Kriterleri mi vardı?’’ Diye düşünüyorsunuzdur mutlaka ama vardı. Yazıyı okudukça siz de göreceksiniz Avrupa birliğinin,
Avrupa Birliği Uyum Yasalarının yeni olmadığını. Osmanlı’nın Avrupa’ya şirin
görünmek için elinden gelen her şeyi yaptığı halde kendisini sevdiremediğini... Aynen bugün gibi...
Evet 1829 Edirne antlaşmasıyla Yunanistan bağımsızlığına kavuşurken Sırbistan,
Eflak, Boğdan da özerk yönetime kavuşmuştu ama yorgan gitse de kavga
bitmemişti.
Edirne Antlaşmasından sonra Mısır Valimiz Kavalalı Mehmet Ali Paşa caz yapmaya
başladı. Mora isyanını bastırmasına karşılık kendisine vaat ettiğimiz Suriye’yi
istiyordu.
Kavalalı haklıydı, isyanı bastırmıştı, gerisi onu ilgilendiriyordu. Yani adama
Suriye’yi vermeliydik.
Padişah II. Mahmut da haklıydı, evet Kavalalı, isyanı bastırmıştı ama sontasında
Rusya devreye girip Osmanlıyı perişan etmiş, bu arada Mora da elden gitmişti.
Derken efendim Kavalalı Mehmet Ali Paşa isyan etti.
Koskoca Devlet-i Âliye, bir valisinin isyanını bastıramıyordu. O sebeple gitti
en olmayacak çareye baş vurdu ve önce İngiltere’ye ‘’ bana yardım eder misin?’’
Dedi. İngiltere ‘’ Bana ne yahu senin iç meselen, ben karışmam’’ Deyince
Fransa’ya döndü. Fransa da ‘’ Ben Mehmet
Ali Paşa ile kankiyim kusura bakma dedi.’’
II. Mahmt kara kara düşünürken Rusya ‘’ Ayıpsın yahu komşu. Ben varken
başkasından yardım istenir mi’’ Deyince II. Mahmut ‘’ N’apalım, denize düşen
yılana sarılır.’’ Dedi ve Rusların yardım teklifini kabul etti.
Tabii ki Rumlar da Ermeniler de şokta...
Öyle ya daha dört sene önce Osmanlının gırtlağına çökmüş olan Rusya,
şimdi Osmanlı Devletine yardım edecek Kavalalya karşı.
Bu arada Kavalalı’nın oğlu İbrahim Paşa ta Kütahya’ya gelmiş Osmanlı ordusunu
yene yene. ( Zaten yardımı bunun için alıyoruz.)
İngiltere ve Fransa da şokta zira Osmanlı Devleti Boğazları açmış ve Rus
Donanması 25.000 kişilik bir orduyla gelmiş Beykoz sahillerine demir atmış. Bu
arada Osmanlı Devleti Rusya ile 1833 de Hünkar İskelesi Antlaşmasını
imzalıyoruz ki İngiltere’nin asla kabul edemeyeceği bir şey.
Mehmet Ali Paşa isyanı, Boğazlar sebebiyle oldu mu sana bir Avrupa meselesi?
İngiltere ve Fransa, Rusya daha tek yardımda bulunmadan araya girip Mehmet Ali
Paşa ile Osmanlı Devletini barıştırdılar. Ama ne barıştırma. Osmanlı Devleti
sanki Suriye’yi Kavalalı’ya vermemek için böyle bir savaşı başlatmamış gibi
1833 de yapıln Kütahya Antlaşmasında Suriye Valiliği ona verildiği gibi üstüne
üstlük Cidde ve Adana valiliklerini de oğlu İbrahim Paşa’ya verildi. Mekke ve
Medine’nin yönetimi de M.Ali Paşa’ye geçmişti ki zaten hakkıydı zira
Osmanlı’nın bir halt edemediği Vahhabi isyanını da kavalalı bastırmıştı.
Neyse Efendim bu antlaşmadan sonra Osmanlı Devleti ‘’ Çok verdim.’’ Diye
huzursuz, . Ali Paşa ‘’ Daha fazlasını alabilirdim diye huzursuz, derken
yeniden başladı savaş.
Osmanlı bir taraftan. Ali Paşa ile savaşıyor, bir taraftan İngiltere’yi kendi
tarafına çekmeye çalışıyor zira belli ki bu savaştan sonra yeniden bir barış
antlaşması yapılacak, daha önce yediği kazığı yemek istemiyor.
24 Haziran 1839 da M. Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Osmanlı orusunu Nizip’te feci
bir yenilgiye uğratıyor ve bu haberi alan Sultan Mahmut, üzüntüsünden kalp
krizi geçirerek ölüyor.
Tahta tabii ki oğlu Abdülmecit geçiyor.
Abdülmecit ve onun Haricite Vekili ( Dışişleri Bakanı ) Mustafa Reşit Paşa bu beladan
ancak İngiliz yardımı ile kurtulabileceklerini düşünüyorlar. Peki İngilizleri
nasıl yanımıza çekeriz? Ülkemizde bir takı demokratik açılımlar yaparak tabii
ki.
Bir taraftan savaş sürerken bir taraftan Tanzimat Fermanını yapıyoruz 3 Kasım
1939 da ve diyoruz ki:
1- Hiçbir kişi
yargılanmadan cezalandırılmayacak, mahkemeler açık olacak ve herkes yasalar
önünde eşit olacaktır.
2- Tüm halkın can, mal ve namus
güvenliği sağlanacaktır.
3- Vergiler, herkesin gücüne göre
alınacak, devlet tarafından belli yöntemlerle toplanacaktır.
4- Askerlik ocak şeklinden
vatandaşlık haline getirilecek ve belli esaslara bağlanacaktır.
5- Müsadere usulü kalkacak,
mülkiyet hakları tanınacaktır. Herkes malı ve mülkünün sahibi olacak, dilerse
alıp-satabilecek ve evladına miras bırakabilecektir.
6- Rüşvet kesinlikle önlenecektir.
7- Vezirlerden ve ulemadan her kim
olursa olsun şeri kanunlara aykırı hareketi sabit olan hiç kimse cezasız
bırakılmayacaktır. Ayrıca bir ceza kanunu çıkarılacaktır.
Böylece Osmanlı Devletinde ilk kez kanunlar padişah iradesinin
de üstüne çıkmış oluyor.
Bu ferman İngiltere ve Fransa’nın umurunda mıydı peki?
Osmanlı Devletinin hem Rusya’nın zırt pırt iç işlerimize karışmasını hem de İngiltere ve Fransa’nın desteğini
sağlamak için yaptığımız bu ferman o gün
bu gün ‘’ Türklerde İlk Demokrasi hareketi’’ Olarak anlatılsa da İngiltere ve
Fransa’nın umrunda değildi. Özellikle İngilterenin derdi Boğazlardı. Ama bu
arada Osmanlı Devleti İngiltere ve Fransa’nın desteğini sağladı.
Bu iki devlet M.Ali Paşa oğlu İbrahim Paşa’ya ‘’ Höösst ‘’ Deyip bir de ele geçirdiği
Lübnan’ı topa tutunca yelkenleri suya indirdiler ve 1840 da Londra da bir
antlaşma yapılarak Kavalalı M. Ali Paşa isyanı olayına son nokta koyuldu. Şöyle
ki:
Suriye, Girit ve Adana Osmanlı
Devleti'ne geri verildi, Mısır’ın yönetimi ise bundan böyle Kavalalı Mehmet Ali
Paşa ve soyundan gelenlere bırakıldı.( Mısır Hidivliği kurulmuş oldu böylece.)
Ancak Mısır meselesinden çok daha önemlisi Boğazlar Meselesiydi ve 1841 de
Hünkar İskelesi Antlaşmasının süresi biter bitmez 13 Tammuz 1841 de Yine
Londra’da İngiltere, Fransa, Rusya, Avusturya, Prusya( Bugünkü Almanya ) ve
Osmanlı Devleti arasında bir antlaşma ( Protokol) imzalandı. Bu antlaşmaya göre:
Boğazlar, barış zamanlarında tüm devletlerin savaş gemilerine kapalı olacak;
Osmanlı devleti bir savaşa girerse canı hangi devlete açmak isterse Boğazları o
devlete açabilecekti.
Bu bölümde yazdıklarımın direkt Ermeni meselesiyle bir ilgisi yok gibi görülse
de en azından devletler arası ilişkilerde ebedi dostlukların ya da ebedi
düşmanlıkların değil çıkarların her şeyin üstünde olduğunu gösermesi bakımından
önemli olduğu gibi asıl başbelası Islahat Fermanını anlamamız açısından şart
idi.
Peki Osmanlı Devleti Tanzimat Fermanı sayesinde yabancı devletlerin
içişlerimize karışmasının önüne geçebilidi mi?
Ne gezer efendim.
Tanzimat Fermanından sadece on dört yıl sonra 1853 yılında Kudüs- Beytüllahim
kilisesindeki Kutsal Yıldız birden ortadan kayboldu. Bunun üzerine Ortodokslar
Katolikleri, Katolikler Ordoksları suçladı ve olan arada kalan Osmanlı
Devletine oldu.
Boğazlar meselesinde yediği kazığın acısını çıkartmak isteyen Rusya,
Ortodoksların hamisi sıfatıyla Kudüs’te Ortodokslar lehine düzenlemeler
yapılmasını istedi ve hatta Osmanlı Devletine ültimatom verdi.
Fransa devreye girdi ve ‘’ Sen Ortodoksların hamisi isen ben de Katoliklerin
hamisiyim. Sen ne kadar düzenleme istersen ben bir kat fazlasını isterim’’
Dedi.
Gerçekten de Padişah IV. Murat, Kudüs’teki Katolik Hhıristiyanların
koruyuculuğunu Fransa’ya vermişti vakti zamanında.
Rusya’nın istekleri yerine getirilmeyince savaş dahi açmadan Eflak Boğdan’a
girdi. Yani Osmanlı topraklarını işgal etmişti.
Bunun üzerine İngiltere ve Fransa hem Osmanlı Devletine hem de Rusya’ya ültimatom çekerek şu
isteklerde bulundular.
Ruslardan:
1- Eflak ve Boğdan’dan vazgeç
2- Osmanlı Devletinin toprak bütünlüğüne saygı göster.
3- Ortodoksların himayeciliğinden vazgeç
Osmanlı Devletinden
Vatandaşlarına eşit haklar tanı ve tatbik et.
1-Hristiyanlara olumsuz muamelede bulunma
2-Karma mahkemeler kur
3-Hristiyan tebaadan vergi alma