Efendim, bugün bomba gibi bir yazıyla huzurlarınızdayım başlıktan da
anlayabileceğiniz gibi.
Evet, Ermenilerin savurdukları milyonlarca yalan içerisinde Mustafa Kemal
Atatürk ile ilgili de bir sürü yalan varmış ki inanın ben de ilk kez
karşılaştım ve sıcağı sıcağına sizinle paylaşmak istedim.
Şimdi kızacaksınız biliyorum ama ‘’Azzz sonra’’ Diyeceğim ben de.
Neden az sonra? Çünkü geçen bölümde
sorduğum sorunun cevabını vereyim önce.
1912 Yılında Van’ın hem Türkler hem de Ermeniler tarafından çok sevilen Ermeni
belediye başkanı Bedros Kapamacıyan’ı öldüren Taşnak katili Aram Manukyan’a
Ermenilerce bir ceza verildi i diye sormuştum.
Elcevap: Bu katil, 1915 yılında Van’ı da kana boyadıktan sonra 1918 yılında
Rusya desteği ile kurulan kısa ömürlü Ermenistan Demokratik Cumhuriyetinin ilk
içişleri bakanı oldu.
Peki ‘’ Türklerle Savaşı Biz başlattık’’ Diyen Ermenistan’ın ilk başbakanı
Ohannes Kaçaznuni’ye ne oldu?
Efendim çok uzatmayayım: 1937 de Ruslar tarafından düzenlenen ve 800.000 den
fazla insanın öldürülmesi, bir o kadarının hapislerde çürümesi ile sonuçlanan ‘’
Büyük Temizlik çerçevesinde tutuklandı, 1938 yılında da öldü.
Özetle Ermeniler veya 1918-1920 Yılları
arasında varlık gösteren Ermenistan hiç bir Ermeni’ye Türkleri katletmekten dolayı en küçük ceza
vermedi ama ‘’ Türklerle savaşı biz başlattık’’ Diyen bir başbakanları ( Aynı
zamanda bilim adamı bir profesördü) – arkalarını dayadıkları Ruslar tarafından-
1938 de hapishanede öldürüldü.
Şimdi çok çok dikkat etmenizi özellikle istirham ediyorum.
Türkiye’de Ermeni Tehciri ile ilgili olarak idam edilen üç isimden
bahsetmiştim değil mi? Hatta bunlardan Hayran Baba’yı anlatmıştım. İşte bu üç isimden en azından ikisinin (
Boğazlayan Kaymakamı Mehmet Kemal bey ve Urfa Mutasarrıfı Nusret bey ) her
ikisi de niçin idam edildiler? Ermeni Tehciri sırasında Ermenilerin korunması
için gerekli tedbirleri almadıkları için?
Evet, Ermeniler dahi bu iki ismin bu sebeple idam edildiğini yazarlar.
İyi de Soykırıma karar vermiş olan bir devlet niçin tehcir ettiği insanların yol
güzergahı boyunca korunmasını sağlasın ki? Oldukları yerde öldür gitsin...
Bilem bundan daha âlâ delil olabilir mi o yıllarda yaşananların soykırım olmadığına
dair.
Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey ve Boğazlıyan Kaymakamı Nusret Bey hakkında çok
fazla bir şey yazmayacağım değerli okurlar.
Her ikisi de bir katliam yapmadıklarını şiddetle savundular ama tanrılar kurban
istiyordu.
Öyle ki mesela Urfa Mutasarrıfı Nusret
Bey’in duruşmaları gizli yapıldı. Kendisine bir avukat tutma hakkı verilmedi. 29
Nisan 1920 tarihli Serbesti, 30 Nisan 1920 Tarihli Peyam-ı Sabah Gazetelerine
ilan verilerek tanıklık yapmak isteyenler mahkemeye davet edildi. Nusret Bey
aleyhine şahitlik yapacak olanlara Eermeni kiliselerinde sıkı talimler verildi
ama?
Ama her şeye rağmen öyle bir skandal yaşandı ki akıllara zarar.
1920 yılında yedi yaşında olan bir çocuk 1915 de yaşananları(!) öylesine bülbül
gibi, eksiksiz gediksiz(!) anlattı ki taş olsa erirdi.
Evet, 1915 de sadece iki yaşında olan bir Ermeni çocuk Nusret Bey’i yalnızca
Nüfus kayıtlarında olan, hiçbir zaman kullanmadığı “Mehmet Nusret Bey” ismi ile
tanımladı.
Başka bir tanık, Nusret Bey’in subay
olduğunu, üniformasıyla emir vererek Ermenilerin ölüm emrini verdirdiğini
söyledi. Nusret Bey sivil bir yönetici olmasına rağmen mahkeme heyeti tanığa
hiçbir tepki vermeden dinledi.
Başka bir gün, tanıklığına başvurulan üç
ermeni kadın, ifadeleri sırasında salonda olan Nusret Bey için salonda değil
demeleri üzerine mahkeme heyeti duruşmaya ara verdi. Arada tembihlenen
tanıklar, duruşmanın devamında, Nusret Beyin salonda olduğunu söyleyerek Nusret
Bey’i suçladılar.
Makheme başkanı Ferhat Bey, Nuret bey’e görevi suistimalden üç ay ceza takdir
etti. Divan-ı Harbi Örfi başkanı Nemrut Mustafa itiraz edince ceza 15 Ay kürek
cezası olarak belirlendi ve kararın altı imzalandı. Ancak Nemrut Mustafa daha
sonra Ferhat Bey’in içinde olmadığı bir mahkeme heyeti daha toplatarak idam
kararı aldırdı.
Ve sonuçta Nusret Bey 5 Ağustos 1920 de İstanbul Bayezıt meydanında idam
edildi. İdamından üç ay sonra da Ferhat bey başkanlığında kurulan mahkeme için
temyize gidebileceği bildirdi Nusret Bey’in
yakınlarına adeta dalga geçer gibi.
Evet, Nusret Bey Konya’da, gerekse Urfa’da öğretmenliklerini yaptığı ve ....
resimde de gördüğünüz sevgi ile başlarını okşadığı Ermeni çocuklarını
katletmekle suçlanmış, suçlu bulunmuş(!) ve idam edilmişti.
Boğazlayan kaymakamı Mehmet Kemal Bey ile ilgili çok fazla bilgi vardır
İnternette o yüzden onun idamını anlatmıyorum, anlatım yerine bir kaç resim
paylaşacağım. Zaten hikayeleri farklı değildir.
***************
Gelelim Mustafa Kemal’e Ermenilerin attıkları iftiralara: ( Bu iftira ve
yalanlar aynı zamanda Emenilerin ne kadar kolaylıkla yalan söyleyebildiklerini
ve masallara inandıklarını da gösterir bizlere.)
1. YALAN VE İFTİRA:
Mustafa Kemal 27 Ocak 1920 tarihinde İstanbul’da Divan-ı Harb-i Örfi de
şahitlik yapmış ve bu şahitliğinde Türklerin Ermenileri katlettiğini
söylemiştir.
Bu iddia Paul du Véou adlı Fransız yazarın 1938 yılında Paris’te yayınladığı
“Lé Désastre d’ Alexandrette, 1934–1938” adlı kitabının 121. ve 122. sayfasının
dipnotuna koyduğu ifadeden kaynaklanmıştır.
Peki Fransız yazar Veou bu iddiayı neren çıkartmış?
1919-1920 yıllarında İtilaf devletlerinin denetiminde Ermeniler tarafından
Fransızca olarak çıkartılan ‘Le Bosphore’ ve ‘La Renaissance’ gazetelerinde
“Déclaration de Mustafa Kemal” ismiyle yayınlanmış olan haberden.
Bu haberi Ermeni papazı Jean Naslian da kullanmıştır:
“ Hiçbir zaman ellerini kana bulamamakla
iftihar eden Mustafa Kemâl, suçu birkaç kişiye yükleyerek 28 Ocak’ta divan-ı
harb’de itirafta bulunmuştur.’’ diyen Naslian da Fransız yazar Veou da Divan-ı
Harb-i Örfî başkanı Mustafa Nazım Paşa ile karıştırmışlar ama mesela Ermeni yazar
Guergurian, Papaz Naslian’a ‘’ Yanlış yazıyorsun. Mustafa Kemal ile Nemrut
Mustafa’yı karıştırıyorsun’’ Dese de Naslian bu hatayı kitabından çıkarmamıştır.
O bakımdan da bazı Ermeniler veya Ermeni dostları hâlâ ‘’ Mustafa kemal bile
kabul etmiş Ermenilere soykırım yapıldığını ‘’ Demektedirler.
Oysa Mustafa Kemal’in 27-28 Ocak tarihlerinde İstanbul’da olması mümkün
değildir. Çünkü hakkında tutuklama emri
vardır ve ayrıca o Ankara'dadır.
Gotthard Jaeschke, Kurtuluş Savaşı ile İlgili İngiliz Belgeleri, Çev. Cemal
Köprülü, Ankara, 1986, s. 148–156. Da da Mustafa Kemal’in 27-28 Ocak 1920
de Ankara’da olduğu belgelerle sabittir.