AL SANA HÜRRİYET- MUSAVAT-UHUVVET-ADALET/ İRTİCA 906 YANİ MEHMET AKİF ERSOY 2. BÖLÜM
Mehmet Akif'in en fazla eleştirildiği ya da didiklendiği konu onun Mısır'a gitmesidir. Evet. Mehmet Akif ne olmuştur da gül gibi Türkiye Cumhuriyetini terk edip Mısır'a gitmiştir?
Bu konuda kimileri '' Bu bir gidiş değil sürgündür.'' Demiştir
Kimileri Mısır'a gidiş tarihinin 1925 yılı olması ve bu tarihte şapka kanunu dediğimiz kanun çıkarıldığı için '' Şapka İnkılabına yani kıyafet devrimine karşı olduğu için gitti.'' demiştir
Kimileri de Mehmet Akif'in - yazmaya başladığı - Kur'an-ı kerim tefsirinin doğrudan doğruya Kur'anın yerine konulmasından korktuğu için Mısır'a kaçtığını söylemiştir.
Hemen belirtelim ki Mehmet Akif Mısır'a ilk kez 1925 yılında gitmemiştir. Daha önce de mesela 1914 de Abbas Halim Paşa'nın daveti üzerine gitmiştir. 1923 de tekrar İstanbul'a döndükten sonra da kışlarını Mısır'da yazlarını Türkiye'de geçirmiştir. Ama 1925'deki gidişi farklı olmuştur zira bu gidişinde on bir sene boyunca Türkiye topraklarına ayak basmamıştır.
İyi de İstiklal Marşı şiirinde Allah'a '' Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda '' diye yalvaran bir insan nasıl olur da on bir sene vatanından ayrı kalır?
Kalır. Çünkü vatanında maalesef vatan haini yerine konmuştur.
Evet.. Gelin doğrudan doğruya kendi ağzından dinleyelim Mısır'a niçin gittiğini.
Yakın dostu Şefik Kolaylı'ya şöyle anlatır bunun sebebini:
''Arkamda hafiye gezdiriyorlar. Ben vatanını satmış ve memlekete ihanet etmiş adamlar gibi muamele görmeye tahammül edemiyorum. İşte bunun için Mısır'a gittim. ''
Evet... Birileri Mehmet Akif'in ardına hafiyeler takmış ve onu takip ettiriyor. O birileri bir taraftan Mehmet Akif'in yazdığı İstiklal Marşı okunurken saygı duruşunda duruyor ve hatta şevkle aşkla İstiklal Marşını okuyor ( Tabii ki ne kadar aşkla okuduğundan emin değiliz ama öyle bir görüntü veriyor.) Hem de Mehmet Akif'in ardına hafiye takıyor.
Burada hemen insanın aklına '' Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste ''Ata sözü gelir. ( En azından benim aklıma gelir.)
Zamanında II. Abdülhamit'i en sert şekilde müstebit olarak ilan eden hatta onun için '' Gölgesinden bile korkan ödlek'' Diyen de Mehmet Akif değil midir? Bir zamanlar '' Hürriyet- Uhuvvet- Musavat- Adalet'' Diye ortalığı inleten Mehmet Akif değil midir? İşte şimdi 1925 yılında aradığı Hürriyete- Uhuvvete ( kardeşlik ) Musavata ( eşitlik ) ve adalete kavuşmuştur (!)
Yahu iyi de kimdir Mehmet Akif'in ardına hafiyeler takan?
Bu ülkede kraldan daha çok kralcı olan mı ararsınız?
Onlar o denli kraldan çok kralcıdırlar ki gün gelir kralın eski karısının bile ardına hafiyeler takarlar az sonra okuyacağınız gibi.
Evet... Bahsini ettiğim kişi Şükrü Kaya'dır.
Şükrü Kaya'nın ardına hafiye taktığı tek kişi Mehmet Akif değildir. Mesela Kazım Karabekir Paşanın ve hatta Atatürk'ün 1925 yılında boşadığı eşi Latife Hanımın bile ardına hafiyeler takmıştır.
O halde gelin şu 1925 yılına bir bakalım.
*1925 yılında bilindiği gibi tekke- türbe ve zaviyeler kapatıldı.
*Kılık kıyafet kanunu ( şapka Kanunu ) 1925 de yapıldı
* Mustafa Kemal eşi Latife Hanım'ı 1925 yılında boşadı.
Ancak bu senenin en önemli olayı Şeyh Sait İsyanı idi.
İsmet İnönü başkanlığındaki hükumet bu isyana karşı yeterince sert tedbirler alıp isyanı bastıramadığı için azledildi ve yerine Fethi Okyar idaresinde bir hükumet kuruldu.
Bu yeni hükumette Şükrü Kaya Dışişleri Bakanıdır ( 1927-1928 yılları arasında da İçişleri bakanı olarak görev yapar.)
Evet... Bu hükumet ilk iş olarak Türkiye Cumhuriyetinin ilk sıkı yönetim kanunu olan Takrir-i Sükun Kanununu çıkartır ve hemen ardından İstiklal Mahkemeleri tekrar faaliyete başlar. İsyancılar ve onlara yardım ve yataklık yapan pek çok kişi idam edilir- çeşitli hapis cezalarına çarptırılır. Ancak bu arada zamanın Cumhuriyet Halk Fırkasına muhalif olanlar da bu isyanla ilişkilendirilir ve bunun sonucu olarak Kazım Karabekir'in kurucuları arasında olduğu Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kapatılır ve dahi koskoca Kazım Karabekir'in peşine de hafiyeler takılır.
Adeta bir cadı avı başlatılmıştır ve bu cadı avının ardındaki kişi Dışişleri Bakanı Şükrü Kaya'dır. Atatürk düşmanı her kim varsa ardına bir hafiye takılır.
İyi de insanların alınlarında mı yazıyor ''Atatürk Düşmanı'' diye? Nereden anlıyorlar?
Bu sorunun cevabını aslında çok iyi biliyorsunuz ama daha net anlamanız için örneği verelim
Mesela Latife Hanım... Latife Hanımın bir Atatürk düşmanı(!) olduğu nereden bellidir?
Nereden olacak efendim. Atatürk onu boşadığına göre demek ki Atatürk düşmanıdır. Hemen tak peşine bir hafiye...
Anlıyorsunuz sanırım bu ülkede Atatürk düşmanı olarak yaftalanmanın ne kadar kolay olduğunu.
Evet... Kazım Karabekir Paşa'nın ve Latife Hanım'ın bile ardına hafiye takıldığı o dönemde Mehmet Akif'in ardına haydi haydi takarlardı hafiye. Nitekim de öyle yapıyorlar.
Bu hafiyeler bazen o kadar yakın takibe girişiyorlar ki mesela Yeğeni Mehmet Sadık Öke'nin anlattıklarına göre bir seferinde Latife Hanım dışarıda sırılsıklam olan hafiyeyi evine çağırıyor. '' Dışarıda ıslanıp üşümeyin. İçeride ısının. Yağmur durduktan sonra vazifenize dönersiniz'' Diye. Sonra Mustafa Kemal'e telefon ediyor '' Size suikast yapacağımdan mı korkuyorsunuz ki ardıma hafiye takıyorsunuz?'' Diyor.
Rivayete göre Mustafa Kemal '' Sen kim oluyorsun da benim eski karımın peşine hafiye takıyorsun??' Diye çok kızıyor Şükrü Kaya'ya. [ Rivayet dememin sebebi Şükrü Kaya'nın Atatürk'ün ölüm günü olan 10 Kasım 1938 e kadar İçişleri Bakanlığı yapmasıdır. ]
Evet... Kraldan çok kralcı Şükrü Kaya insanları öylesine canından bezdirmiştir ki İsmet İnönü dahi ondan rahatsızlığını ''Tüm muhalifleri canından bezdirecek derecede takibe almıştı'' sözleri ile dile getirmiştir hatıralarında.
19 Ekim 1920 de Kastamonu Nasrullah Paşa Camiinde irad ettiği vaazına “Ey iman edenler! Sizden olmayanlardan hiçbir sırdaş edinmeyin. Onlar size fenalık etmekten asla geri kalmazlar. Hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Onların kinleri konuşmalarından apaçık ortaya çıkmıştır. Kalplerinde gizledikleri ise daha büyüktür. Eğer düşünürseniz size ayetleri açıkladık.” (Kur’an-ı Kerim, Âl-i İmran Suresi 118. Ayet.) diye başlayan ve oldukça uzun bir vaaz veren- bu vaazı daha sonra bizzat Atatürk'ün emriyle önce Sebilü'rreşat Dergisinde bastırıldıktan sonra tüm Anadolu'ya ve cephelere gönderilen Mehmet Akif sadece beş sene sonra benzeri şeyler söylediği için '' Mürteci'' olarak yaftalanıyor ve peşine hafiye takılıyordu.
İşin can acıtan tarafı ise Mehmet Akif'in peşine hafiye takan Şükrü Kaya'nın tescilli bir Mason olmasıydı ve daha daha ilginç tarafı aynı kişinin daha sonra Atatürk'ü öldüren cinayet şebekesinin bir üyesi olarak suçlanmasıydı.
Kısaca... Mehmet Akif Ersoy'un Mısır'a gitmesinin sebebi işte bu kendisine reva görülen ''vatan haini '' muamelesidir.
Bunun dışında 1923 den sonra artık millet vekili olmaması- Milli mücadele yıllarında yurt dışında keyif çattıktan sonra Türkiye'ye dönüşünde bir dönem Millet vekilliği yapan Abdülhak Hamit Tarhan'a Millet Vekili emekli maaşı bağlanırken kendisinin bundan mahrum edilmesi- Türkiye'de doğru düzgün iş bulamaması gibi sebepler de vardı onu Mısır'a yönlendiren. Bu arada her zaman en büyük dostu olan Abbas Halim Paşa'nın daveti de bu gidişin önemli sebepleri arasındadır.
Evet. Yazının başlığının bayağı sert olduğunun farkındayım ama işin gerçeği de budur. Mehmet Akif - Sonradan pişman olsa da/ sonradan çok eleştiriler yapsa da- II. Abdülhamit döneminde peşinden koştuğu hürriyete (!) kardeşliğe (!) eşitliğe(!) ve adalete (!) 1925 yılında fazlasıyla kavuşmuştu Mısır'a iltica etmek zorunda kalarak.
Devam edecek.
( Al Sana Hürriyet- Musavat-uhuvvet-adalet/ İrtica 906 Yani Mehmet Akif Ersoy 2. başlıklı yazı Sami Biber tarafından 29.12.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu