18 Mart 1949 Tarihi aslında Çanakkale Zaferinin 34. Yıldönümüydü ama TBMM de Çanakkale Zaferi ile ilgili herhangi bir şey gündeme gelmemişti.
Evet.. 18 Mart 1949'da TBMM yine yoğun bir mesai ile çalışmaya başladı. Görüşülen pek çok konu vardı. Bu konulardan biri elbette 2 Mart 1949'da Sütlüce'de meydana gelen ve toplamda 35 kişinin ölümüne sebep olan patlamaydı. Ancak aynı gün çok önemli bir konu daha meclisin gündemindeydi.
Seyhan ( Adana ) Milletvekili Sinan Tekelioğlu doğrudan doğruya Başbakan Şemsettin Günaltay'ın cevaplaması isteği ile bir soru yöneltmişti. Aynen şöyle:
''Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Atatürk tarafından faaliyetine son verilen Mason tarikatının faaliyete geçmiş olduğunu görmekteyiz. Kökü hariçte olan ve bir tekkeden başka bir şey olmayan bu cemiyete ne suretle müsaade edildiğinin Başbakan tarafından sözlü olarak açıklanmasına müsaadelerini dilerim.''
Bu soruya başbakan yerine İçişleri Bakanı Emin Erişirgil cevap verdi ve kısaca şöyle dedi:
''Bahis konusu olan Türkiye Mason Derneği evvelce tüzüğünü vermiş ve faaliyete geçmiştir. Cemiyetin tüzüğünde arsıulusal( Beynelmilel- milletler arası ) olduğuna ve diğer yerlerdeki mason teşkilâtiyle münasebete girişeceklerine dair hiçbir kayıt olmamakla beraber (Mason) tâbirinin mahiyetindeki arsıulusallık göz önüne alınarak Cemiyetler Kanununun 10 ncu maddesi mucibince Bakanlar Kurulunca karar alınması lâzımgeldiği görülmüş ve bu yönden muameleye girişilmiş ve Bakanlar Kurulu karan ile bu cemiyetin müessislerinden bâzı hususların sorulması İstanbul Valiliğine yazılmıştır. Alınacak cevap kanun karşısında yapacağımız işi tâyin edecektir.''
Sinan Tekelioğlu bu cevaba bizzat Atatürk'ün emriyle faaliyetleri yasaklanan bir cemiyetin tekrar kurulamayacağı yolunda itiraz etse de tabii ki değişen hiç bir şey olmadı.
Evet... Sütlüce'deki silah üreten Metal Eşya Fabrikasında meydana gelen patlamadan sadece on altı gün sonra TBMM de konuşulan konulardan birinin aynı günlerde - Atatürk tarafından kapatılan- Mason Localarının yeniden faaliyete başlamış olması basit bir tesadüf olabilir miydi?
18 Mart 1949'da Eskişehir Milletvekili Kemal Zeytinoğlu da hem Çalışma Bakanı Hüsnü Çakır hem de Çalışma Bakanı Şemsettin Sirer'in cevaplamasını istediği beş soru yöneltmişti ve şunları soruyordu:
1. İstanbul - Sütlüce'deki Nuri Paşa mühimmat fabrikasında vukubulan infilâk hâdisesinin hakiki sebebi nedir? 2.Ölü ve yaralı olarak kazazede miktarı ne kadardır? 3.Şehir içinde neden böyle bir mühimmat fabrikasının tesisine müsaade edilmiştir? 4.Kazayı önleyici fennî tedbirler neden alınmamıştır ? 5. Kazazedelere yapılan yardımların mahiyeti neden ibaretti.
Her iki bakan da sorulara cevap verirken bu patlamanın bir sabotaj olma ihtimalinden asla bahsetmediler. Hatta çalışma Bakanı ''1947 senesinin Haziran aynıda fabrikanın sahibi Nuri Killigil işçi Sigortaları Kurumuna ve Çalışma Bakanlığına müracaat ederek artık fabrikasının harb imalâtı ile iştigal etmeyeceğini bu sebeple tehlike sınıfının indirilmesini ve sigorta primlerinin azaltılmasını talep etmiştir.'' Dedi.
Yani 1947 yılı itibariyle Nuri Killigil artık savaş malzemesi üretmeyeceğini resmen beyan etmişti ki bu doğruydu. Ama gel gör ki savaş malzemesi üretimi devam ediyordu ve patlamanın sebebi bu patlayıcı maddelerdi.
Nitekim soru önergesini veren Kemal Zeytinoğlu oldukça sert bir şekilde Nuri Killigil aleyhine şunları söyledi:
''Adam İstanbul gibi bir şehirde bir fabrika teessüs ediyor ve (Madenî Eşya Fabrikası) unvaniyle de ruhsatı alıyor. Bir müddet çalışıyor, fakat sonra adamın canı infilâk maddesi, harb mühimmatı imal etmek, harb mühimmatı sanayii kurmak istiyor ve yeni bir müsaade ve ruhsat almaya lüzum görmeden bu fabrikayı meydana getiriyor, yıllarca çalıştırıyor, fabrikayı ve mamullerini kontrolle mükellef resmî makamlara da satışlar yapıyor, bunların senelerce mütaahhidi sıfatiyle paralar kazanıyor. Günün birinde de bu lâubaliyane ve teknik esaslardan uzak kurulmuş fabrikada bir infilâk, bir kaza vukua geliyor.......''
Kısaca özetleyecek olursak Nuri Killigil'e ait Sütlüce'deki Madeni Eşya Fabrikasında meydana gelen patlama ve ölümlerin iki sebebi var görülüyordu : 1- İhmal ve kanunların emrine riayetsizlik 2- Müsamaha: Yani Nuri Killigil'in yasal olmayan bir şekilde silah üretmesine göz yumulması.
Daha da özetleyecek olursak: Nuri Killigil'in fabrikasının berhava olması ve kendisi dahil 27 Kişinin ( Meclis zabıtlarına göre 27 kişi ölmüştür patlamada ) ölümünün en baş müsebbibi bizzat Nuri Killigil'in kendisiydi.
18. Mart Çanakkale Zaferinin 34. Yıldönümünde TBMM'de yukarıda yazdığım görüşmelerden sadece altı gün sonra Bakanlar Kurulu çok önemli bir karar aldı.
8942 Sayılı bu karar Dışişleri Bakanlığının bir teklifi üzerine alınmıştı.
Evet.. Dışişleri Bakanlığı yeni kurulmuş olan İsrail Devletinin DERHAL Tanınmasını istemiş ve Bakanlar kurulu da aynı gün Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanarak İsrail Devleti'nin DERHAL tanınması kararını almıştı. ( Bu karar 1 Nisan 1949 Tarihli resmi gazetede yayınlandı. Ancak İsrail'in resmen tanınması 24 Nisan 1949'da gerçekleşti. )
Bu '' Derhal'' i de pek anlayamadık tabii ki. Nedendi bu kadar acil bir şekilde İsrail'i tanımak zorunda oluşumuzun sebebi?
Bir taraftan ülkemizdeki Mason Locaları yeniden açılıyor. Bir taraftan Türkiye Cumhuriyeti bir Müslüman devlet olarak İsrail'i ilk tanıyan- hem de DERHAL tanıyan devlet oluyor diğer taraftan İsrail İle savaşan Mısır ve Suriye'ye silah satan ( Yasal ya da değil ) Nuri Killigil'in fabrikası havaya uçuruluyordu. Bu kadar tesadüf (!) fazla değil miydi?
(
2 Mart 1949-- 7 Mart 1949-- 27 Mart 1949---2. Bölüm --- başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
3.03.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.