‘’vatandaş  Türkçe  Konuş !’’ Kampanyalarından Kürt Tilkisi, Ermeni  Koyununa...
‘’VATANDAŞ TÜRKÇE KONUŞ !’’ KAMPANYALARINDAN KÜRT TİLKİSİ, ERMENİ KOYUNUNA...---5. BÖLÜM--
1935 Yılında Türkçe bir kez daha çıkmaza girmişti ve Atatürk bu çıkmazdan kurtulmanın çarelerini ararken Viyanalı Dr. Hermann F. Kvergitch adeta Hızır gibi yetişti imdada.
Dr. Hermann F. Kvergitch, daktilo yazısıyla 40 Sayfalık ‘’ La psychologie de quelque elements des lan gues Turques (“Türk dillerindeki bazı unsurların psikolojisi”) Adlı broşür mahiyetindeki bir eserinde ses ile anlam arasındaki ilgiye dikkat çekmeye çalışıyordu. Eserin bizim için ilginç olan tarafı ise bu kişinin Türk, Moğol, Mançu, Tunguz, Fin, Macar, Japon ve hatta Hitit dilleri arasında oldukça fazla birbirine benzer kelimeler olduğunu söylemesiydi. Özetle bütün dillerin anası doğu dilleriydi ona göre.
Bu iddia tabii ki Avrupa’da hiç bir taraftar bulmadı. Bunun üzerine Dr. Kvergitch, tezini Atatürk’e gönderdi. Atatürk bu tezi okuduğunda çok heyecanlandı zira bu tez o an itibariyle çıkmaza girmiş olan Türkçeyi kurtarabilirdi. Artık yeni yeni kelimeler aramaya türetmeye de gerek kalmayacaktı. Tüm mesele Avrupa dillerinde kullanılan kelimelerin Türkçedeki hangi kelimeden Avrupa veya başka kıtalara gittiğini tespit etmekti.
Atatürk tarafından çok benimsenen bu teoriye ‘’Güneş Dil Teorisi’’ adı verildi ve artık konu bütün dünya dillerinin Türkçeden türetildiğine getirildi.
Bu kapsamda yapılan heyecanlı çalışmalar sonunda öyle şeyler bulundu ki insanın aklı şaşar.
Mesela?
Elektriği evet Batı bulmuştu ama ona verdiği ‘’ Elektrik ‘’ ismi aslında Türkçedeki ‘’ Yaltırık ‘’ yani ‘’ Işık ‘’ kelimesinden geliyordu. Kısaca bizim ‘’Yaltırık’’ Avrupa’ya gitmiş ‘’Elektrik’’ olmuştu
Yakutçada ‘’İnce ‘’ manasında kullanılan ‘’ İbr’’ kelimesi ta İspanya ve Portekiz’e gitmiş ve ‘’ İber yarımadası ‘’ Olmuştu.
‘’Roma’’ kelimesi, Türkçedeki ‘’ Irmah- Irmak’’ Kelimesinden İtalya’ya gitmişti. Roma ‘’ Irmak kenti’’ demekti.
‘’Rota’’ kelimesi, Türkçedeki ‘’ Yürütmek’’ kelimesinin ‘’ rüt ‘’ hecesinden gelmekteydi.
Hatta Atatürk’e göre ‘’Piramit’’ Kelimesi dilimize Fransızcadan ( Pyramide ) girmiş bir kelime değil tam tersine Türkçeden, Fransızcaya girmiş bir kelimeydi. Çünkü Türkler piramitlere benzer evlerde barınırlardı ve ‘’ Piramit ‘’ kelimesi de ‘’ Barınmak ‘’ Kelimesinden gelmekteydi.
Atatürk, Güneş Dil Teorisi ile ilgili ‘’Etimoloji, Morfoloji ve Fonetik Bakımından Türk Dili’’ adlı 68 Sayfalık ama imzasız bir kitap bile yazıp yayınlamış olmakla birlikte onun Güneş Dil Teorisi ne uluslar arası arenada ve hatta ne de yurt içinde öyle fazla taraftar bulamadı
Sonuçta yapılacak tek bir şey kalmıştı: Tekrar normal dile dönmek.
1937 Yılından itibaren bu çalışmalara son verildi. Ancak şunu da kabul etmek gerekir ki Türkler artık Arapça ve Farsça kelimeleri hâlâ yer yer kullanıyor olsalar da Arapça ve Farsça tamlamalar, dil kuralları büyük ölçüde dilimizden atılmıştı. Artık Türk insanı ‘’ Sahib-ül hayat’’ demiyor, ya ‘’ hayat sahibi ‘’ ya da daha kısa olarak ‘’ Canlı ‘’ diyordu. ‘’ Dest-i İzdivacınıza talip olabilir miyim?’’ Demiyor ‘’ Benimle evlenir misiniz?’’ Diye soruyordu. ‘’ Cemaat-i Müslimin vel Müslümat’’ yerine ‘’ Erkek ve kadın Müslüman Topluluğu’’ Diyordu. Kısacası daha önce de söylediğim gibi su akıp kendi yolunu buluyordu.
Ve yine bu arada kabullenmek gerekir ki özellikle Matematik ve Geometride bugün kullandığımız bir sürü kelimeyi dilimize kazandıran Atatürk’tü.
Mesela Türk çocukları artık ‘’ Müsellesin, zaviyetan-ı dahiletan mecmu’ü 180 derece ve müselles-i mütesaviyü’l-adla, zaviyeleri biribirine müsavi müselles demektir.” Demiyor onun yerine ‘’ “Üçgenin iç açıları toplamı 180 derecedir ve eşkenar üçgen, açıları birbirine eşit üçgen demektir.” Diyordu.
Aşağıdakilerin hepsi Atatürk’ün dilimize kazandırdığı kelimelerdi: ( İlk kelimeler Arapça veya Farsça ikinci kelimeler Atatürk’ün dilimize kazandırdığı kelimelerdir.)
Bu’ud – boyut
mekan – uzay
satıh – yüzey
kutur – çap
nısf-ı kutur – yarıçap
kavis – yay
muhit-i daire – çember
hattı mümâs – teğet
zâviye – açı
re’sen mütekabil zâviyeler – ters açılar
zâviyetan’ı mütabâdiletân-ı dâhiletan – iç ters açılar
kaaide – taban
ufkî – yatay
şâkulî – düşey
amûdî – dikey
zâviyetân-ı mütevâfıkatân – yöndeş açılar
va’zîyet – konum
mustatîl – dikdörtgen
muhammes – beşgen
müselles-i mütesâviyü’l-adlâ’ – eşkenar üçgen
müselles-i mütesâviyü’ssâkeyn – ikizkenar üçgen
münharif – yamuk
mecmû – toplam
nisbet – oran
tenasüb – orantı
mesâha-i sathiyye – alan
müştak – türev
müsavi – eşit
mahrut – koni
faraziye – varsayım
hat – çizgi
mukavves – eğri
seviye – düzey
dılı – kenar
muvazi – paralel-koşut
menşur – pürüzma- prizma
hattı mail – eğik
veter – kiriş
re’s – köşe
zaviyei hadde – dar açı
hattı munassıf – açıortay
muhit – çevre
kaim zaviyeli müselles – dikey üçgen
tamamlıyan zaviye – tümey açı
murabba – kare
Velhasılıkelam bu dönemde yapılan dil çalışmalarını hepten ‘’ Faydasız hatta zarar verici ‘’ olarak görmek de yanlıştır. ‘’ Bu çalışmalar sayesinde öz Türkçemize kavuştuk.’’ Olarak yorumlamak da yanlıştır.
Kısacası Türk Milleti nasıl ki uzun bir süre – hakkında kanun olduğu ve kanunun icrası en sert şekilde yerine getirildiği için- şapkayı giymiş ama 2000 li yıllarda kanun hâlâ yürürlükte olduğu halde 1950’li 1960’lı yıllarda artık kullanmamışsa dilde de eskiyi bir süre sonra terk edip yeni Türkçeye kendiliğinden geçmiştir.
Peki 1937’de aynı zamanda ‘’ Vatandaş Türkçe Konuş ’’ kampanyaları da sona erdi mi? Hayır.
Aslında ta 1925 Yılından beri ‘’12 Temmuz 1341/1925 tarihinde gazete, münadi (tellal) ve ilannameler ile tebliğ olunan karar’’ Gereği Türkçe konuşmayanlara para cezası verilmekteydi.
Türk dilini yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarma çalışmaları sürerken de bu çalışmalara Atatürk’ün rahatsızlığı sebebiyle ara verildiği dönemlerde de ‘’ Vatandaş Türkçe Konuş’’ deniliyor ve Türkçe konuşmayanlara ceza veriliyordu.
Bunları ve sonrasındaki gelişmeleri gelecek bölümde ele alalım.
( ‘’vatandaş Türkçe Konuş !’’ Kampanyalarından Kürt Tilkisi, Ermeni Koyununa... başlıklı yazı Sami Biber tarafından 8.11.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu