SİHİR, KEHANET
VE FALCILIK
Süphesiz ki,
sihir, kehanet ve falcılık küfürdür! Sihir, en büyük yedi günahtan da biridir Zarar
verir, fayda vermez! Allah’u Teâlâ sihir yapmayı öğretmekle ilgili şöyle
buyurmuştur.
(1) Allah Subhanehu ve Teâlâ
şöyle buyuruyor:
“Onlar, kendilerine fayda vereni değil de zarar vereni öğrenirler.” (Bakara: 2 / 102)
(2) Allah Subhanehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:
“At sağ elindekini! Onların yaptıklarını yutacaktır. Kuşkusuz ki, onların yaptığı yalnızca bir büyücü hilesidir. Ve büyücü (sihir yapan), ne yaparsa yapsın kurtuluşa eremez / başarılı olamaz!” (Tâhâ: 20 / 69)
Sihirle
uğraşan kişi kâfirdir. Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur.
(3) Allah Subhanehu ve Teâlâ
şöyle buyuruyor:
Onlar, Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların uydurup söylediklerine uydular. Gerçek şu ki Süleyman kâfir olmadı, fakat şeytanlar kâfir oldular; çünkü insanlara sihri, Bâbil’de iki meleğe, Hârût’la Mârût’a indirileni öğretiyorlardı. Halbuki bu iki melek, "Biz ancak imtihan vasıtasıyız; sakın küfre sapma!" demedikçe hiç kimseye bilgi vermezlerdi. Fakat onlar bu iki melekten, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa Allah’ın izni olmadıkça onunla hiç kimseye zarar veremezlerdi. Yine de kendilerine fayda sağlayanı değil zarar vereni öğreniyorlardı. Andolsun onlar, bunu (sihir) satın alan kimsenin âhiretten nasibi olmadığını çok iyi biliyorlardı. Karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kötüdür, bir bilselerdi! (Bakara: 2 / 102)
Sihirbazın
cezası ölümdür. Kazancı pistir, haramdır. Cahiller, zalimler ve imanı zayıf
olan kimseler bazı kişilere düşmanlıkları nedeniyle, onlardan intikam almak
için büyücülere büyü yaptırmaya giderler. Bazı insanlar da büyüyü bozması için
büyücüye başvurarak haram işlerler. Oysa Allah’a sığınıp; İhlâs, Felak, Nas
surelerini ve başka ayetleri okuyarak Allah’ın kelamıyla O’ndan şifa dilemek
gerekir.
Falcıya ve
kâhine gelince, ikisi de yüce Allah’ı inkâr etmiştir kâfirdir. Gaybı / bilinmeyeni
bildiklerini iddia ederler. Oysa gaybı / bilinmeyeni ancak Allah bilir. Bu
kimselerden birçoğu paralarını almak için saf insanları kandırırlar. Kum
üzerinde çizgi çekme, avuç okuma, deniz kabukları, fincan, cam küre aynalar ve
daha birçok metodu kullanırlar.
Bir kez doğru
söylerlerse doksan dokuz kez yalan söylerler. Fakat ahmak insanlar, o yalancı
iftiracıların doğruyu söylediğinin dışındaki yalanlarını akıllarına
getirmezler. Geleceğini bilmek, evlilikte ya da ticarette mutlu mu, mutsuz mu
olacağını öğrenmek, kayıp eşyalarını aramak ve benzeri sebeplerle onlara
giderler.
Falcıya ya da
kâhine giden kimsenin hükmü, şayet onların dediklerinin doğru olduğuna
inanıyorsa, o kimse kâfirdir. İslam milletinden çıkmıştır. Delili
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’in şu sözüdür.
(4) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
مَنْ أَتَى عَرَّافًا أَوْ كَاهِنًا فَصَدَّقَهُ بِمَا يَقوُلُ
فَقَدْ كَفَرَ بِمَا أُنْزِلَ عَلَى مُحَمَّدٍ
“Kim bir Arrafa / falcıya veya kahine gider ve onun sözlerini doğrularsa Muhammed’e indirileni (yani dini) inkar eder, küfre girer.” (Ahmed bin Hanbel Müsned No: 9541, 2/429, Albânî Sahihu’l-Cami’ 5939)
Eğer kâhine
ye da falcıya giden kimse onların gaybı/bilinmeyeni bildiğini kabul etmez ama
yine de denemek veya benzeri bir sebeple giderse kâfir olmaz fakat kırk gün
namazı kabul edilmez. Bunun delili de Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in şu sözüdür.
(5) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
مَنْ أَتَى عَرَّافًا فَسَأَلَهُ عَنْ شَيْءٍ لَمْ تُقْبَلْ لَهُ صَلاَةٌ
أَرْبَعِينَ لَيْلَةً
“Kim bir Arrafa / falcıya gider ve ona bir şey sorarsa kırk gece (gün) namazı kabul olmaz!” (Müslim 2230/125)
Polat Akyol.
KAYNAK:
KUR’AN VE SAHİH SÜNNET