YAZARLIK HİKÂYEM
Yazarlıkla
tanışmam, İmam Hatip Lisesi’nde başladı. Bendenize Edebiyatı sevdiren üç önemli
isim var: Gündüz Gürgen, Celal Tarakçı ve Enver Etik.
İmam Hatip
Lisesi’nde “Duvar Gazetesi” çıkardı. Bu gazeteye yazılar yazarak, yazarlığa
adım atmış oldum. Yazım çıktıkça çok mutlu olurdum.
Yazarlıkta ilke
şudur: Çok okumak, araştırmak, okuduğunu not almak, dinlemek, kayıt altına
almak; Fiş usulü çalışmak. (Derli toplu olması bakımından defter usulü daha
garanti). Okumayan dinleyemez. Dinlemeyen dinlenmez. Çocukluğumda, rahmetli
babam okur, ben de onu can kulağıyla dinlerdim. Okuyan insanın mutlaka yazması
lazım. Zira; söz uçar yazı kalır.
Evimizde
kütüphane yetersizdi. Benim okuyacağım kitaplar bulunmazdı. Ama okumam lazımdı.
O zaman yolum İl Halk Kütüphanesine düşerdi. O zaman İl Halk Kütüphanesi, bugün
Devlet Tiyatrosu olan bina idi. Oraya gittiğimde büyük bir istek ve arzuyla;
Şiir, Deneme, Hikaye ve Romanları okurdum. Eğer bitiremezsem, eve götürmek için
emanet alırdım. O dönemde kütüphanede
yer bulmak imkansızdı. O yüzden erken gitmek zorundaydık. Çünkü herkeste,
okuma, ders çalışma, bir şeyler yazma merakı vardı.
İlk yazarlığım; “İSLAM’IN
İLK EMRİ OKU mecmuası”ında başladı. Yaşı 40 ve 50’nin üzerinde olanlar bilir
“Cıvıloğlu Yurdu” vardı. Bu gün Karatay Belediyesi ve yanındaki iş
merkezlerinin olduğu yerde. Mecmuanın idare yeri oradaydı. O zaman Konya’nın ve
hatta Türkiye’nin en kaliteli, en çok okunan ve en çok abonesi olan dergiydi.
Bir gün
okuldayken bir telefon geldi; “Kazım hocam seni Konya Postası’ndan
çağırıyorlar.” Diyordu. Dersimi bitirince doğruca Konya Postası’na gittim. Eski
Sümerbank’ın arkası, dolmuşların kalktığı yerde eski bir binada (Bu gün
Acartürk İş hanı) basılıyordu gazete. Gazetenin sahibi bana; “Hocam gazetemizde
köşe yazarı olmanı istiyorum.” Dedi. Bendeniz, “yapamam, ben hayatımda hiç köşe
yazarlığı yapmadım, nasıl olacak?” cevabını verdim. O: “Hocam mutlaka
yazacaksın, yarından itibaren gazetede spot gireceğim, ilan edeceğim, sen
birkaç tane yazı getir de, biri girmezse diğeri girer” dedi.
Ertesi gün
gazeteyi elime aldığımda, gazetenin sürmanşetinde; “kuvvetli kalem Kazım
Öztürk, Çarşamba gününden itibaren gazetemizde” yazıyordu. Ben bu yazıyı görünce iyiden iyiye
heveslendim. Yani bana bu yazı doping etkisi yaptı. Eve gidince ilk işim gazeteye yazı hazırlamak
oldu. O zaman bugünkü gibi bilgisayar falan yok. Daktilo ile yazacağım.
Yazacağım da ne yazacağım, neyi yazacağım, nasıl yazacağım? Bir türlü karar
veremedim. Sonunda elime bir tarih kitabı aldım, oradan ilgimi çeken bir bölümü
aktardım. İkinci yazıyı da Kur’an Mealinden bir ayetin açıklamasıyla başladım
ve bitirdim.
Sabah olunca
doğruca gazeteye yazıları vermeye gittim. Gazete patronu yazıları aldı ve yazı
İşleri Müdürüne verdi. Ertesi gün gazeteyi aldım, önce yazım çıktı mı çıkmadı
mı diye bakmak oldu. Evet yazım çıkmıştı. O kadar çok sevindim ki anlatamam.
Yazı, insanın çocuğu gibi. Yazmaya günlük olarak başladım. Ama birkaç hafta o
kadar zor geldi ki bana! Adeta evin tavanı tepeme çökecek gibi oluyordu. Ruhum
sıkılıyordu, daralıyordum. Fakat bir kenarda da; gazetede bir köşem olmuştu.
Hergün o köşenin mutlaka dolması, bir şeyler yazılması lazımdı.
Bir hafta
geçince alıştım. Artık her gün kendime yazmayı meslek edindim. Daktilo ile
yazdığım ve bilgisayar olmadığı, internet denilen hikmetli ve sihirli cihaz
olmadığından yazılarımı bazen bir haftalık, bazen iki veya üç günlük olarak
verirdim. Tabii en son yazımı verince güncelliği kaybolur ve tabir yerindeyse
bozulmuş yemek gibi olurdu.
Köşe yazarlığına 1980’li yıllarda başladım. O
gün bu gündür Allah’a hamdolsun devam ediyorum.
Artık bugün daha
rahat ve bilgiye ulaşmak daha kolay. Çünkü internet, elimizin altında.
Bilgisayar vasıtasıyla da, hata yapma oranı çok düştü. Daktilo ile yazarken,
gazetede ayrıca diziliyordu. Dolayısıyla dizilirken hata yapma olasılığı daha
çok oluyordu.
Gençlere önerim:
okurken not alsınlar. Mutlaka, ya fişe, ya da deftere kaydetsinler. Zira kitap
yazacaklarında, araştırma yapacaklarında, bir bilgi lazım olduğunda ulaşmak son
derece kolay olur.
Yazarlık
Hikâyemiz ve kitaplarımız hakkında bilgileri TYB’nin 08 Ağustos 2015 Cumartesi
günü, Hüzeyme Yeşim Koçak, Ömer Lütfi Ersöz ve bendeniz yarın Kültür park İl
Halk Kütüphanesi Konferans salonunda anlatacağız. Gönül dostlarımızı bekleriz.
(07 AĞUSTOS 2015)