KAZIM ÖZTÜRK
ÖZTÜRKÇE
semazen.net
SULTANA KARŞI EV SAHİPLİĞİNİ YAPABİLDİK Mİ?
Çok
sevindik. İçimiz içimize sığmadı. Bir an önce gelsin, bizi mesrur etsin
istedik. Öyle ya ta uzaklardan, on bir aylık yoldan bir konuğumuz gelecek. Evlerimizi temizledik. Mahcup olmayalım,
misafirimizi en iyi şekilde ağırlayalım, bizden memnun ayrılsın…diye her türlü
hazırlığı yaptık.
Misafirimize
iyi davranmakla ilgili rabbimizden ve sevgili peygamberimizden talimatlar
vardı. Eğer gereğini yaparsak mükemmel bir insan olacağımıza dair sevindirici
haberler mevcuttu. Bu kadar açık ve net ifadelerin yanında misafire lazım gelen
ihtimamı göstermezsek yakışık almaz ve Rabbimiz hoşnut olmazdı.
Hepimiz
yan yana, el ele bir araya geldik. İlahiler, hoş geldin’ler ve
merhabalarla…sevincimizi ortaya koyduk. Yüzlerimiz gülüyor, gönlümüz hoşnut
oluyordu. Zira kutlu misafiri karşılamak için çıkmıştık meydana. Kıymetli
konuğumuzu görmek, getirdiği hediyelere kavuşmak, müjdelerine ulaşmak için
sabırsızlanıyorduk.
Misafir
“Sultan”ımızın iki kardeşi daha var. Bunlardan ilki; kucağında üç güzel hediye
paketiyle hanelerimize gelir, çocukların ve dolayırıyle hepimizin gönlünü
fetheder.
Birinci
hediye paketini açar. İçinde çocukların hoşuna gidecek, akranlarıyla birlikte
ev ev dolaşılıp sevinçlerin paylaşıldığı “Şivlilik paketi”. Çocuklar bu paketi
çok sever. Çünkü mahalle mahalle dolaşılacak, ev ev gezilip yerli ürünlerden
toplanıp beslenilecek. Asıl güzel olanı el ele verip, yan yana gelip birbirine
destek vererek müşterek hareket etmek. Ev sahipleri de bu güzelliğe katkı
sağlar. Öncden temin ettikleri yerli ürünleri çocuklar için hazırlar.
Dayanışmanın, cömertliğin somut örneği sergilenir.
İkinci
paket, akşam üzeri; rengarenk kağıt fenerlerle mahallede şenlik yapmak. Amaç,
gelecek büyük ve misafir Sultanın gelişini kutlamak.
Üçüncü
paket daha genel ve herkesi ilgilendirir Rağbet paketi. Sevinçlerle,
mutlulukla, ilahiler eşliğinde misafire göndermeler yapılır. Minarelerden
ezanlar bir başka okunur. Küçük büyük camiye akın eder.
İlk
gelen kardeş şunları hatırlatır;
-“Gelecek
misafire karşı mahcup olmamak, onun yanında yüzünüzün yere düşmemesi, size
değer vermesi ve sizi tutması için davranışlarınıza yavaş yavaş çeki düzen
verin. Artık yanlışlarınızdan vaz geçin. Rabbimize karşı iyi bir kul olma
konusunda eksiğiniz varsa o eksikleri gidermeye gayret edin. Zira kıymetli
misafirmizin ve Sultanımızın ödülüne layık olmak için az da olsa; oruç tutup bedeni
alıştırın. Beş vakit namazla kendinizde aşinalık peyda edin. Diğer zamanlarda
beş vakit namaz kılmıyor idiyseniz, bundan sonra eksik yapmadan ve Allah’ın
verdiği nimetlere şükrane olarak böyle bir hataya düşmeyin. Ödüle kavuşmak,
Bayramı hak etmek için kamil insan olmanın yollarındandır bunlar…”
İkinci
kardeş devreye girer. Çünkü ilk kardeşin o ilk müjdelerinin pekişmesi, varsa
eksikliklerin giderilmesi ve gelecek Sultana mahcup olmamak için son
hazırlıkların gözden geçirilmesi gerekir. Eksikleri giderelim ki berat ederek
yüzümüzün akıyla Sultanı karşılayalım ve bayramı hak edelim. Biraz daha gayret,
biraz daha çaba, biraz daha kendimizi tanıma, biraz daha nefsimizle başbaşa
kalıp ruhumuzu ve kirlenen gönül hanemizi temizlemek…bunu yapabilirsek o vakit,
“Hoş geldin gönüller sultanı, hoş geldin mah-ı gufran, on bir ayın sultanı…”
demeye yüzümüz olur.
Nihayet
beklenen geldi. Evlerimize, gönüllerimize taht kurdu, şeref misafirimiz oldu. Gelen
Sultanımızın kucağı daha doluydu hediyelerle. Rahmet hediyesi ile bize müjdenin
ilkini verdi. Evlerimize bereket, sevgi, mutluluk, hoşgörü, dayanışma, veren el
olma, vefa duygularını hepimize saçtı.
Yaptıklarımızın
yüce yaratan tarafından bağışlanması, affedilmesi, günahlardan arınmak için
çaba gösterenlerin huzura ereceği Mağfiret paketi.
Yirmi
dokuz gün onu üzememeye, hatırını kırmamaya, vereceği hediyelere layık olmaya
çalışmışsak bayramı hak edeceğimize dair müjdelerle dolu olan azaptan ve sıkıntıdan
kurtaran paket.
Bir
başka paket var ki, bütün alemi ilgilendirir; Yüce kitabımızın inmeye başladığı
gece yani Kadir gecesi paketi. Bu pakette neler yok ki; “Allah’ım sen
affedicisin, affetmeyi seversin, beni de affet (Bizi de affet)” diyebilmek. Bunları
yaptığımızda artık, haydi benim hatırım için oruç tuttun, bana inandın, öyleyse
bayram yapmak hakkındır diyerek sevince gark olmak müjdesi.