M. NİHAT MALKOÇ
Bir ramazan ayını daha geride
bıraktık hayırlısıyla. Sayılı gün her zaman olduğu gibi yine çabucak geçip
gitti. O eski halk tabiriyle "Recep, şaban derken geldi geçti
ramazan..." Biz ramazandan fazlasıyla hoşnut kaldık. İnşallah o da bizden
hoşnut kalmıştır. Ramazanın içini doldurabilme, sevaplara nail olma
bahtiyarlığına erişmişiz Allah'ın izniyle.
Bayramlar gelince yine o eski klişe
lâf geçer aklımızdan. Aklımızdan geçmekle kalmaz, yüksek sesle dillendiririz bu
beylik sözü: "Âh nerede o eski bayramlar." Onu bunu bilmem ama bugün
bu sözü söyleme hakkımız dünden daha fazladır. Çünkü görünen o ki bu bayramda o
eski bayramları daha çok arayacak, daha çok yâd edeceğiz. Burnumuzda tütecek o
eski efsunlu günler. Yaşamakta olduğumuz hayat şartları bu sözü bize daha bir
içten söyletecek. Mâziye, o eski bayramlara
olan yolculuğumuz daha bir yoğun ve içten olacak.
Türkiye'de bayramlar bir başkaydı
eskiden. O kadim bayramlarda alışverişler yapılırdı. Anne babalar çocuklarına,
dedeler ve nineler ise torunlarına
bayramlıklar alırdı. Bu bir gelenekti toplumumuzda. Bu hediyeler
sayesinde evler bayram yerine dönüşürdü. Fakat günümüzde hayat o kadar
pahalandı ki o eski gelenekleri yaşatmak tam bir hayal oldu ne yazık ki. Eşe
dosta, çoluk çocuğa ikram edilen baklavalar, şekerler ve lokumlar şimdi ateş
pahası. Bu durumda gücün yetiyorsa gel de al, gel de ikram eyle. Ne mümkün?
Bugünkü ekonomik şartlarda sıla-i
rahim de hayal oldu maalesef. Zira otobüs ve uçak biletleri tabir caizse
dokunanın elini yakıyor. Akaryakıt fiyatlarının yüksek oluşu da özel arabayla
gitmeye engel oluyor. Bunun içindir ki artık o eskisi gibi gidip gelmeler
olamayacak. İnsanlar teknoloji marifetiyle (telefon, whatsapp, messenger vb. )
birbirinin bayramını kutlamak mecburiyetinde kalacak. O içten sarılmalar mümkün
olmayacak bir daha.
Bu bayramda eskisi gibi
kapılarımızın zilleri çalmayacak. Evlâdın ana babasına, ana babanın evlatlarına
olan hasreti dinmeyecek. Anlaşılan o ki kendimiz çalıp kendimiz oynayacağız. Çalan
telefonlarla, gönderilen mesajlarla yetineceğiz bu bayramda.
Bu bayram, çocuklar için de tıpkı
büyükleri gibi zor olacak. Zira umdukları bayram hediyelerini ve bayram
harçlıklarını alamayacaklar. Buna en çok da onlara bu imkânı sağlayamayan
büyükler üzülecek. Ezilecekler, boyunlarını bükecekler ne yazık ki. Eski
bayramları yaşama ve yaşatma isteği belli ki lafta kalacak bu sene. Bir
nostaljiye dönüşecek. O kadim bayram kültürümüzü yarınlarımızın teminatı olan
çocuklara aktaramayacağız.
6 Şubat günü yaşadığımız
Kahramanmaraş merkezli çifte depremden(çifte acıdan) sonra ağız tadıyla bayram
etmek ne mümkündür? Oradaki vatandaşlarımız çadırlarda ve konteynırlarda yaşama
mücadelesi verirken bizim gülmemiz ne
mümkün ne de doğrudur. Bu bayram, başta deprem bölgesinde yaşayanlar olmak
üzere, hepimiz için hüzünlü geçecek. Zira elli binin üzerinde insanımızı kara
toprağa verdik. On binlerce insanımız da yaralandı. Yüz binler evsiz kaldı. On
binler yetim kaldı. Bütün bunlara rağmen hiçbir şey olmamış gibi bayram
edemeyiz. Yaşanan onca acıyı ve trajediyi görmezden gelemeyiz. Onun içindir ki
bu bayram diğerlerinden farklı olacak. Şair Halil Gökkaya'nın dediği gibi
"Biz Allah'ın kuluyuz/Başka kime gideyim?/Hüzünlerle doluyuz/Nasıl bayram
edeyim?//Evler, araçlar hurda,/Yürekler kalmış darda/Kardeşlerim çadırda;
/Nasıl bayram edeyim?//Gönüller hep yanarken/Hâlâ zelzele varken/Yaralarım
kanarken/Nasıl bayram edeyim?//İller boğulmuş yasa,/İftarda mahzun masa,/Tesellin
de olmasa;/ Nasıl bayram edeyim?"
"Zaman her şeyin
ilâcıdır." demiş atalarımız. Henüz taze olan deprem yaraları da zamanla
kabuk bağlayacaktır. Hüzünler zamanla tesirini kaybedecektir. Zira acılar
unutulmaya meyillidir. İyi ki de unutmak var. Keza acılara takılıp kalmak
hayatı yaşanmaz kılar. Yaşananlardan elbette ders alacağız ama kederleri zaman
nehrine bırakmasını da bileceğiz. Şayet böyle yaparsak geri kalan ömrümüzü
huzur ve sükun içinde geçirebiliriz.
Hayat siyahıyla ve beyazıyla,
hüznüyle ve sevinciyle bir bütündür. Ömür hep yokuşlardan ibaret değildir;
düzlükleri ve inişleri de vardır. Karamsarlık ve ümitsizlik kâmil bir mümine asla
yakışmaz. Hayata her zaman pozitif pencereden bakacağız. Bunlar da geçecek
elbet. Nice güzel günler bu milleti bekliyor. Rabbim acılar vererek kullarını
sınar. Fakat hiçbir zaman acılar ebedî değildir. Karanlıkların ardı
aydınlıktır. Zira gecenin en karanlık vakti güne en yakın olduğu zamandır. Bu duygularla aziz milletimizin
mübarek ramazan bayramını tebrik ediyor, nice güzelliklere vesile olmasını
Allah'tan diliyorum. Rabbim aziz milletimizi bir daha böyle büyük deprem
acılarıyla imtihan etmesin.