Böylece kaygıları ve mağdurlukları baskın olan kişiler;
köleliği ve kulluğu ile övünecektiler. Yalvarmaya başlayıp, yalvarmalarıyla;
mülkü elinde tutma katılığı olan efendileri yumuşacıktılar.
İnsanlar mülkiyetçi, özelleştirmeci sistem içinde;
bilmedikleri, duymadıkları ve kolektif hafıza içinde kendilerine aktarılmayan
bir yığın olgu ve olaylarla baş başa oluyorlardı.
Kişiler, bir türlü ve iyice kafalarına oturtamadıkları
köleci alan içindeydiler. Ama kafalarında da kolektif geri bağlanım yasaları
vardı. Kolektif yasalar yararlanıcı ve paylaşmacı yanıyla köleci sistem içinde
efendi yararı olmadıkça işleyemiyordu.
Köleci sistemin içinde köleciliğin kendi geri bağlanım
müktesebatı olan davranış biçimleri henüz oluşmamıştı. Mülklülerle mülksüzler,
köleci alan içinde nasıl davranıp; nasıl tepki ortaya koyacaklarına dair hiçbir
deneyim, hiçbir yol haritasını pek bilmiyorlardı.
Köleci sistem içindeki taraflar, aşina olmadıkları bir yapı
içindeydiler. Köleci davranışlara karşı etki tepki davranışları henüz üretilmemişti.
Köleci tutumlara karşı hala kolektif davranışlarla yaklaşıyorlardı.
Bütün çelişki ve kırılmalar da köleci olana kolektif
yaklaşımdı. Köleci mal sahipli iradi davranışlara karşı kişiler karşılığı
olmayan kolektif davranışlarla yaklaşıyorlardı. Böylece köleci sistemi iyice
sindirememiş olan kişinin kolektif davranışları boşta kalıp, boşa düşüyordu.
Yani kolektif sistemdeki kişiler kolektif alana paydaşı
olarak yaklaşıyordu. Köleci sistemde de kişi mülk sahibine paydaşı olarak
yaklaşınca; azar yiyor, tekdir ediliyor, bu tutumundan ötürü kırbaçlanıyordu.
Dahası sisteme iyice alışamamış kolektif yaklaşımlı kişiler
inançsız münafık sayılıyordu. Neden? Çünkü kolektif alan, kendilerini kolektif
ağırlık merkezine ortak tanıdıkları bir alandı. Oysa köleci sistemin ağırlık
merkezi olan mülk sahibi kendisine ortak tanımazlıktı.
Bu nedenle El suçlayıcı olarak; “onlar mülkün sahibi
Tanrı’ları gibi olmak istediler” diyordu.
Burada mülk sahipliğinin bir Tanrılık işareti olduğu apaçıktı. Mülk
sahibi olarak mülk sahibine benzer olmak veya mülk sahibine ortak olmak,
inançsızlık ve münafıklıktı.
İşte bu nedenle
kolektif alanın paydaşı olma ve üretim, kullanım tüketimde; kolektif alana
ortaklar tanıma yaklaşımı, köleci sistem içinde tersi durumla ortak tanımazlıktı.
Kolektif sistemdeki paydaşlı ortaklar kavramı, köleci sistemde ortak tanımazlık
olarak ve benzemezler söylemi olarak içi boşaltıldığı için kolektif yaklaşımlar
köleci sistem içinde karşılıksız sonuç getirmeyen içi boş bir davranıştılar.
Kolektif alana ait paydaşı olma, üretim ve tüketimde kendisine ortaklar tanıma, yaşayışta benzerleri olma gibi kolektif duygu, düşünce ve davranışların pek çoğunun köleci sistem de karşılığı olmamakla kolektif yaklaşımlar köleci sistemde içi doldurulacak BOŞLUK ALANLARI oluşturuyordular.