*
*
baharın
sonu ile başını bilir gibi
uzak
bir yarından gelmiş gibi
bekleyip
bekleyip ermiş gibi
yapraklar
niçin süzülür düşerken
niçin
üzülür bilemezsin
hep
o sakin saatlerde yakamozlardır
hicaz
makamında sarı yaprakları sallayan dalgalardır
açıklarda
saklı bir fırtına ki
tüter
bir sonbahar yağmuru niyetine
nedendir
bilemezsin
bir
gariplik çöreklenir sineye
varmak
ile yolda olmak arası bir şeydir belki
ağaçtan
savrulup duran yaprağın düşüşü
varmak
ile bulmak arasında döner durur ömrünce
kah
bahara aldanır
kah
kışı çağırır
kah
yaşamak sancısı
oradan
oraya nasıl savrulur bilemezsin
yüreğin
fırtınaya tutulmuş denizler gibi
kol
kola en güzel aşk şarkılarını söylerken
karanlıkta
bir yıldırım ışıktan daha hızlı
bakarsın
ya gözünün içine hani
bu
nedir böyle der gibi
aşk
mıdır sevdamıdır bilemezsin
bir
papatyadan bin papatyaya ermek için
suların
akışındaki kimsesizliği öğrenmek için
topraktan
geldiğini hatırlatır insana
ağaçların
ve kuşların fısıltısı
bir
ağaca verdiğinde sırtını
gün
batımlarında
güneşi
kovalayan gündöndü tarlasında
el
ele geçersin altından gök kuşağının
gizli
bir heyecan kuş olup gelir konar hıfzına
neleri
yaşadığını bilemezsin
yaşamak
yolun
sonu ile başını bilmekten çok ötedir aslında
yanı
başından akar gider
bazen
bir ırmağın suyu
bazen
bir kuşun tüyü
bazen
gündüzün geceye evirilmesi
bazen
de ömrünün sonuna gelmiş bir ağacın
düşen
son yaprağıdır bilemezsin
uzağı
aramak düşü yaldızlıdır
içinde
ararken kaçırdıklarını
anladığında
ömrün ışığı sönüvermeye yüz tutar
bakmadığın
yerdedir hayatın manası
hemen
kıyında
hemen
bir köşede
dibindedir
nedense
bilemezsin
uçuşup
duran bir kelebek
yapraktan
daldan mahrum bir çiçek
hep
yakındır
elinin
altında olma duygusu
yakını
uzak kılar bazen
uzağı
yakın bilemezsin
tıpkı
yaprak gibi
ömrün
ziyasının sönmeye yüz tuttuğunu fısıldar ağaçlar
kasım
rüzgarlarıyla yapraklarını dökerken
alına
yazılmıştır hazan rengi
sararıp
solmak
yorgun
düşmek
oysa
daha gökyüzünün sonsuzluğuna kanat vuracaktın
bu
koca hiçliğin cevabını bilemezsin
yerinden
kalkıp pencereyi açmak istersin sabaha karşı
puslu
gözlerle geçip karşısına onlarca kez
her
bitişin ağır mahpusluk
derinden
bir iç çekmek olduğunu bilemezsin
redfer