Ah ki,
İsyanın dilinden seken
en okkalı bir kelime
Ya da dağların üzerinden çıkarmadığı
Yaldızlı ama yıldızsız tenhalığın kostümüdür
Cürmü belli ateşlerin mıntıkasında
Mağrur küllerin tümüdür
Bilinci aklına muhalif
Ukdesinin her zerresine
şahit olunan
Muhalif bir rüzgardır alçak basınçlı hayat
Savurdukça ters yönden esen
Bazen münafık renklerin en
koyu tonudur
Kâh yarınlı kah yarımlı
Yakasından ay düşmeyen ikircikli gecenin sonudur
Bin bir kaygıyla kol kola
Ürpertir selamsızlığın soğukluğunda
Eşlerken sobelendiğimiz acziyetin boşluğudur
Delikli uykuların gamzesinde kısa devre yapan
Sükutun heybetli hoşluğudur
Uzaksız ve tuzaksız
Meçhul saplantıların ikindi yağmurunda
Firar eder Yemliha’nın
gölgesiz bedeni
Karanlık aktıkça aydınlığa gebe kalır
Muhbirin ihbarına nedeni
Tekil duygularla
Hiçliğin ummanı ilmek atarken arafta
Uzanır ılık topraktan titrek bir el
Ve silinmiş kimlikler aslını bulur son tarafta
.
.
.
.