‘’Beni bir son
bekliyor, az sonra orada olmam gerek
Provası tamamlanmış yalnızlığımın
Üstüm ince ve örtük
Gözlerim, onlar, karabasan ağırlayan bir rüya
Hayır anlatmak istediğim bu değildi çabası
Artık çok geç, herkes dağıldı
Aslında, aslında, aslında…
Böyle olmasını istemezdim ama yanlıştı’’(Alıntı)
Bir düş’ e
mahal veren sıradanlığın izbesinde saklı düşlemsel bir zeminde saklı kalan
yarımla eşleşen sonlanmayan acım.
Kasvetli bir
rengin kılavuzuyum göğünse kolluk kuvveti adeta içimde sarpa saran soluk
yalnızlık ülkesi ve işte başşehri sevgi içimin her kıyıldığında kalemle kıyama
durduğum bir arpacı kumrusu müsveddesi.
Bağdaş kurduğum
satırlarım var eriyen.
Bilumum rüzgârım
ben içine ters esen.
Esefle söylenen
hazan göğün bakracı.
Adaklar
adadığım sonumdan sonrası solumdan kalktığım günün ortası:
Ben bir yılkı
atıyım ama yetmez.
Bir yergi bir
yargı baş veren fidanda saklı soğuk ellerim içime kaçan bir kuş gibi seken
yüreğimden fazlası haram bana ben en çok hüzünle beslenirim: besle kargayı
oysun gözünü acımla açan bir çiçek açamadığımda içine dönük bir lehçe ön sözü
umut son sözü ölüm olan bilmece.
Hangi rengim?
Bilinmez.
Ufka bandığım
kesme şekerim: eri eri yüreğin de emir eri.
Her gün her
gece.
Bayat ekmek
tadında umut taze çıkmış fırından sevgi bazense laçka olan bir sayaç.