S/onsuzluğa rücu ettim aslında sadece
bir kayıt açtım aldığım darbeden de öte içimde yaşattığım o arbede:
Hüznün minvalinde seken bir kurşun
misali ya da yorgun bir savaşçı:
Tohuma kaçan duyguların da ihbarı
Ve vicdanımdaki mahkeme
Muhakeme yeteneğimle hemhal
Azat edilesi bir kuş endamlı bir
gülüş
Sahte sevgilerden uzak ödenesi
bedeller
Bedenin geçiciliği ve işte sondan
başa yürüyen
Kefil olduğum kadar da kederime…
Bu dünyada kalan zamanımı iyi
değerlendirmek adına daha çok seveceğim ama kendimi…
Yüksündüğüm duygularım var yüzük
parmağıma takılı bir halkadan öte indinde aşkın sevdalandığım şarkıların
şiirlerin en şaşkın taraftarıyım.
İçimde kalan ukdelerden papatya tacı
yapıp da saçıma taktığım sözcükler misali kırık tokama eşlik eden imgelerle ve
serkeş nidalarla örülü bir hırka misali içimi üşüten ölüm denen gerçeğin de hem
yakınında hem t/uzağındayım…
Maviden mintanlar dikmeliyim belki de
ve pembeleşen yanaklarıma yarışan bir gülücükle içimdeki kuşu özgür
bırakmalıyım ve kesilen faturalarda sahip olduğum o farkındalığın nezdinde
katma değerine mısraların kat çıkmalıyım illa ki en çok da ulaşılası zor bir
istikamette kendimi yere yatırıp alabildiğine pataklamalıyım yorgun kalbimi.
Cenk eden ruhum.
Cahil cesareti ile sevebildiğim kadar
yeri göğü ve ufku.
Sığındığım her duygudan şiirler
biçmeliyim.
Endamlı bir sevda masalı yazmalıyım
ruhumdaki taşkınlara sebebiyet veren pişmanlığımın da yasını tutmaktan
vazgeçip…
Devamı mı?
Bunu zaman gösterecek esen rüzgâra
eşlik ettiğim kadar kabrime yakın o minvalde kim bilir kaç kere züğürt
tesellisini sayacağım öncemden uzandığım sonramda vuku bulacak bir taziyeyi de
yinelememek adına kendimden kaçıp kendimle yüzleştiğim her gün her şiir her
ayraçta imlecin ışıltısında suskun varlığıma d/okunmanın verdiği huzur ile ve
işte yüreğime eşlik eden Rabbime şükrettiğim kadar annemin sevgisinde
ertelediğim kadar büyümeyi belki de bin yaşında bir çocuğa doğru yol almanın
ertesinde…
Ama bilemem ki asla bilemem:
Her ne kadar bilgiç bir gülüm/seme
eşlik etse de yüzüme seğiren gözlerimden dökülen yaşların kaderini ben asla
bilemem.
Cümleler mi hüküm süren?
Yoksa ikilettiğim sözcükler mi
ruhumun lal alfabesinden sökün eden kâh gamlı notalar kâh nidalar ve sürtük
imgeler ne zamanki başkaldırsa bana imtina ettiğim kadar uyruğumdan sıçrayan
kıvılcımlarla büyüyen bir ateş midir içimi yakan?
Bazen kaskatı kesilen iç sesim hani
baskına uğradığımda o dış sese veremediğim tepkinin ertesi içimde hâsıl olan o
mayın tarlası ve işte kalem ne zamanki ruhumu elime geçirse infilak etmeye
doyamadığım ve parçalandığım kadar da pervasız bir ıssızlıkta dağılan mikado
çöplerinden kendime bir saray inşa ettiğimin de itirafında hali hazırda ikaz
etmekle mükellef ruhumdaki kora eşlik eden sırların da serildiği şehrin
surlarında ansızın simamda açan güneş gibi.
Közünde saklı ateş gibi.
Ve o kör noktası ruhumun aynasının
fark edemediğim ve işte kendimle her çarpıştığımda hesabını verdiğim ömrün
bestesi iken sessizlik gücüme giden bunca tepkisizliğin de tepki mahiyetinde
kalemimin yazdıkları.
Ben öylesine bir minvalde saklıyım
ki:
Darmadağın olmuş ömrün külliyesinde
bazen bir mülteci gibi bazense özgür bir ruh ve işte dominant duygulardan
ördüğüm hüzün yeleğinde sökülen dikişleri iken yüreğimin sonu gelmek bilmeyen
ve sağdıcım olan göğün ışıltısında kendimi kaybettiğim kadar kendimden kaçmanın
da dik alası iken kalemle eşleşen sözcüklerin ç/ağrısına kulak verdiğim kadar
kuluçkaya yatan şiirlerin ön sözüne yazılacak hikâyeler bahşetsin diye Tanrı
aralıksız süregelen arayışımda kalbim infilak ettiği kadar düşkün iken yazmaya.