Artık düş kurarken temkinliyim ne de
olsa:
Az evvel yağmalandı şehir
Bense şiirin peşinde
Yüzü suyu hürmetine duaların
Aşkın şahlanan yüzünde saklı
Kâh meltem
Kâh müphem
Kâh kırık kanatlı şemsiyem
Ve işte
Kapılmışken rüzgârına mevsimin
Kurak yüreklerde yer bulamadığıma
nasıl da emin
Ve mütereddit gölgelerden
Olmadığım kadar
Haşmetinde sevginin
Hatırşinas sözcüklerin
Dümen kırdığım iken dibi delik
sandalım
Hazan sonrası baskına uğradığım
Nasıl ki Aralık’ın şeceresi
Ve bir hışımla
Bazen yenik düşüp de öfkeme
Aralık kapıdan
Ansızın
Ruhuma sızan
Aralık’ın mateminde
Esef dolu kış güneşinin nezdinde
Yağdığından da öte
Yağmurun kölesi
D/ağlanmışken bir kere
Yüreğimin silik alfabesi
Ve işte lalden bir duman
Ve işte renginden hicap ettiğim sinsi
nice yalan
Yakarışımsa sadece ve sadece Rabbime
Kundaklanmış olsa bile yürek tekkem
Kurcalanmış olsa bile tümden mahrem
Nem varsa haiz olduğumdan dahi öte
Ve işte ötekileştirilmiş bir dünya
Uzamında sevdanın yerleşik bir sevda
Aşkın ümmeti nasıl ki saklı derinde
Ve semazen gölgemle
Yetindiğimden dahi öte
Göz hizamda ufuk
Yürek nizamımda saklı umut
Bakiyesi hangi bulut ise
Yağdıran Rabbe dönük yüzümde
Saklı bir masal gibi
Döngünün de hikmeti
Derdest edilmiş olsa ne ki
Hayal dünyamda
Zifiri karanlığın sonlandığı
Ruhlar âleminde
Bazen tartaklandığım cihanın arka
sahnesi
Ve işte yağan
Ve işte yağdıran
Ve işte bahşedene duyduğum müteşekkir
Hazzın değil hınzır hiç değil
Haizi olduğum o tek katrenin nefesine
dâhil
Edilmediğim kadar cihanın mermerden
mezar başlığında yazılı
Bir fıkra gibi
Gözüm açık uyutulduğum
Yalanın baş şehri
Hangi zalimin yüreğinde saklı ise
şerrin ve zulmün
Tıknefesinden öte
İlahi Sırdaşımla hemhal
Bazen gerçek bazen masal
Tadında adı çıkmışken bir kere mahal
Veren hangi gölge hangi zalim
Nükseden günde saklıdır ve de ezeli
ebedi yüce Rabbim
Sızımdan sızan kan
Sızlandığımsa sadece bir yalan
Hızması kayıp simam
Sineye çektiğim tüm hicran
Bir resim
Bir rakım ki ulaşamadığım
Recim edildiğim
Şu yalnızlığın
Derdest edilmiş hayallerim ve ben
Hem sınandığım
Hem de kalıbıma sığamadığım
Ve tek Sığınağım
Göğsümdeki fer
İçimde saklı kısık fener
Ben ki:
Şerh düşülesi bir ferman
Ve azat edilesi
Kafesin kırık kapısından firar edesi
Zırnık sevmeyen kâfirlerin sahte
yemini
Hem aşkla kıyama duran
Kıldığım vakitlerim nasıl ki değil
bir riya
Aşkın alfabesi
Rızası olsun yeter ki
Yüce Mevla’m ve ben
Şirk koşan münafığa ettiğim sitem
Kara kaplı defterin
Kaynakçam iken sevgimin
Nidalarından seken
Kâh bir adım
Kâh duman duman tüten
Ve işte tüm gemileri yaktığım
İçime yağan rahmetin
Değil mi ki neferi;
Ruhuma sızan hüznün değil mi ki
basireti
B/ağlansa ne ki?
Bağdaş kurduğum elbet Hakkın Kapısı
Geri çevrilmediğim
Şükürler olsun ki:
O yüce ve İlahi Makam…