ABLAM
Sekreterim telefonla arandığımı söylediğinde ofisimin
camından dışarısını seyrediyordum.“Kim arıyor” diye sorduğumda sekreterim “
kendisinin avukat olduğunu ,sizin onu tanımadığınızı söylüyor.” Dedi. Merak
etmiştim. “Gelsin” dedim.
Kapıdan ofisime giren kişi gayet düzgün giyinmiş
takım elbiseli, 45 yaşlarında elinde bond tipi bir çanta vardı. “Merhaba “
dedi. “Merhaba ,şöyle buyurun” dedim.
Adam elimi sıkarken “Ben avukat Cahit” dedi.
“Şöyle buyurun lütfen” Adam elindeki bond çantasını önündeki sehpanın üzerine
itinayla koyarken bir yandan da etrafa göz gezdiriyordu.
Kısa bir hoş sohbetten sonra,”Afedersiniz,sizi
tanıyormuyum?” diye sordum. Adam yüzündeki sevecen hafif bir gülümseme ile
dikkatle yüzüme bakarken “Hayır, ne siz beni tanıyorsunuz nede ben sizi
tanıyorum .Birbirimizi ilk defa görüyoruz “dedi. “Bu görüşmemizi neye borçluyuz
diye sorsam ?” dediğimde “Anlatacağım ama nereden başlayacağıma bir türlü karar
veremiyorum” dedi. “Siz hele bir başlayınca arkası gelir. Ama önce size ne
ikram edebilirim?” “Soğuk olmayan bir soda olursa sevinirim” dedi. Adam .
Ceketinin ön düğmelerini açtı ,oturduğu koltuğa iyice yerleşti. Bu arada da
dikkatli bir şekilde beni süzüyordu. “Sizi dinliyorum” dedim.
“Evlimisiniz?” dedi. “Evet,ikide çocuğum var.Biri kız
biri oğlan” dedim. “Allah bağışlasın” dedi. “Cümlemizinkini” diye cevap verdim.
“Baştan söylediğim gibi ben avukatım. Buraya
müvekkilemin bir davasıyla ilgili olarak geldim” “Hayırdır!,benimle mi ilgili
yoksa şirketimizle mi ilgili?” diye sordum. ”Sizinle,tamamen şahsınızla ilgi”
dedi. İyice meraklanmıştım “Şu olay ne ise şunu düzgün bir şekilde
anlatırımsınız? Lütfen!” dedim. Adam önündeki sehpanın üzerinde duran bond
çantayı açıp içinden birkaç evrak çıkardı.Arkasına tekrar yaslandı ve anlatmaya
başladı:
“Benim müvekkilem şu anda İnegöl’de yaşıyor.
Hali vaktide iyi. Oda sizin gibi evli ve İkisi oğlan biri kız üç çocuk annesi.”
“Allah bağışlasın,ama hala hiçbir şey anlamış değilim” dedim. Sizden bir şey
rica edebilirmiyim” dedi. “Buyurun!” dedim. “Anlatacaklarımı bitirinceye kadar
buraya,odanıza hiç kimse girmezse çok daha iyi olur” dedi. Temelli şaşırmıştım.
Gayriihtiyari “Olur” dedim . Bu arada sekreterim konuğumun istediği sodayı
getirmişti.Sekreterime ikinci talimatıma kadar odama kimseyi almamasını, telefon
bağlamamasını söyledim.
Adam yüzünü tamamen bana döndürmüş dikkatli dikkatli
bana bakarken bende dirseklerimle masama dayanmış adama bakıyordum.
“Anlatacaklarım belkide sizin hayatınızı kökten
değiştirecek ama bunu yapmaya mecburum, mecburuz” dedi. Temelli meraklanmıştım.
Adam devam etti.
“Bir zamanlar bir aile varmış. Erkek öğretmen
karısı ise bir devlet dairesinde memur olarak çalışıyorlarmış. Kadın kendi
ailesinin izni olmadan kocasıyla evlendiğinden kadının ailesi kızların ret
etmişler. Erkeğinde hayatta kimse si yokmuş. Bu ailenin bir yaşında bir kızı
varmış. Kadın ikinci çocuğuna hamileymiş. Doğumuna da az bir zaman varken bu
ile kızları ile birlikte Yalova’ ya tatile giderlerken Orhangazi’yi geçtikten
sonra Yalova’ya yakın bir yerde trafik kazası geçiriyorlar. Baba vefat ediyor.
Anne ve kızı yaralı olarak kurtuluyor. Ama
! anne ağır yaralı. Kadın son bir gayretle “Annemi arayın,telefonumda annem
diye yazılı” demiş ve sonrada kendinden geçmiş.”
Ben adamın anlattıkların can kulağı ile
dinlerken nasıl olduysa kendimi bu olayın içinde hissetmeye başladım.. ”Eeee!..
lütfen devam edin” dedim.
Adam tok bir sesle anlatmaya devam etti.“Ağır
yaralı kadın yaralı kızıyla birlikte hastaneye kaldırılıyor. Doktorlar kadının
karnındaki çocuğu almaya karar veriyorlar.Alıyorlar. Nur topu gibi bir oğlan.
Bu arada sağlık görevlileri yaralı kadının telefonundan annesini arıyorlar.
Anne baştan benim böyle bir kızım yok falan demişse de dayanamıyor “Geliyorum!”
diyor. Kadın çok geçmeden hastanede vefat ediyor.Fazla uzatmayalım, anneanne
kendi ailesine hiç haber vermeden cenazeleri Yalova’da defnedip , bir yaşındaki
yeni gördüğü kız torunu ile yeni doğmuş erkek torununu alıyor, yazlıklarına
götürüyor. Amacı burada kocasının haberi olmadan bu işe daha sonra bir çare bulmak.
Yazlıktaki evin bakıcısı karı koca kısa bir müddet kimsenin haberi olmadan bu
iki yavruya bakıyorlar. Bir müddet sonra Anneanne geri dönüyor. Çocukların
ikisini de alıp Bursa’ya Çocuk Esirgeme Kurumu’na gidiyor. Kurum yetkililerine
olanları anlatıyor.Bu çocukları buraya bırakmak istediğini , çocukları
evlatlıkta verebileceklerini söylüyor. Gerekli işlemlerin ardından kadın
çocukları iyi bir yere emanet ettiği için sözde içi rahat evine dönüyor.
Sizde bilirsiniz ki çocukları olmayan aileler
çocuk almak için Çocuk Esirgeme Kurumu’na müracaat ederler. Bunlar da belli bir
sıraya sokulur.Kurum elemanlarının sıkı denetimi ve incelemelerinden sonrada
evlat isteyen ailelere önce bir yıllık geçici olarak çocuklar verilir. Bu bir
yıl içinde kurumun yaptığı soruşma ve araştırmalardan sonra eğer aile çocuğa
iyi bir yuva verebileceği,çocuğa bakabileceği kurum yetkilileri tarafından
okeylenirse çocuk mahkeme kararı ile o ailenin üzerine nüfusta geçiriliyor.
Zamanı gelince mahkeme çocukların kuruma
bırakılan ailelerinin adreslerine çocukların evlatlık verileceği davanın
görüşüleceği tarihi belirten davet yazısını tebliğ için gönderiyor ama üç
defada yazı “Aranan kişi veya kişiler belirtilen adreste bulanamadı,tanınmıyor”
diye geri geliyor. Bunun üzerine mahkeme kurum yetkililerinin de onayıyla
re’sen çocukları evlatlık alacak olan ailelerin üzerine geçirilmesine karar
veriyor.Genelliklede bu çocukların isimleri değiştiriliyor. Olayımızda da böyle
oluyor. Oğlanı Bursa’dan hali vakti iyi bir aile, kızıda Gemlik’ten orta halli
bir aile evlatlık olarak alıyorlar. Daha sonra oğlanı alan aile ileride bir
sorun çıkmaması için o çevreden uzaklaşmak istiyor ve İstanbul’a taşınıyor.
Kızı evlatlık olarak aile de bir müddet sonra onlarda aynı nedenlerle Erdek’e
taşınıyorlar.”
Adam anlattıkça kendimi olayın tam ortasında
hissetmeye başladım. Gayri ihtiyari ayağa kalkıp, sol elim belimde sağ elimle
ağzımı tutarak odanın içinde dolaşıyordum. Camın önünde durdum.Dışarısını
seyretmeye başladım. Elim ayağım uyuşmaya,beynim karıncalanmaya başladı.
Anlatan adama “Bu erkek çocuk benmiyim?” Diye
soracağım ama cesaret edemiyorum.
“Lütfen otururmusunuz?” dedi. “Siz devam
edin.Bensizi dinliyorum” dedim.
Trafik kazasında vefat eden erkeğin kimsesi
olmadığını söylemiştim. Hastanede doğumdan sonra vefat eden kadın ise kendi
ailesinin tek kız çocuğu imiş. Ailesinin de hali vakti oldukça yerinde imiş.
Bir inat uğruna hem kendilerini mahvetmişler
hemde çocukları. Anneanne kocasına hiçbir zaman olanlardan bahsetmemiş. İlk
önce Anneanne ,kısa bir süre sonrada kocası vefat ediyor. Ha! bu arada kız
okuyor o da babası gibi öğretmen oluyor.Kendi gibi bir öğretmenle evleniyor.
Mutlular. Oğlan da iyi bir tahsil görüyor. Bir müddet İngiltere’de bir şirketin
en üst kademesinde bir yerde görev alıyor. Daha sonrada bu şirketin Türkiye
deki yeni açılan bürosunda yönetici olarak görev alıyor.”
Birden döndüm adamda benim gibi ayağa kalkmış
yavaş yavaş bana doğru geliyordu. “ Sormaya korkuyorum ama…” dedim. Adam yanıma
gelip elini omuzuma atarak “Tam düşündüğünüz gibi” dedi. “Nasıl olur.? Bu zaman
kadar?…” “Malesef bu işler böyle yürüyor. Anneniz,babanız sağmı?” diye sordu.
“Annem sağ, ama bu zamana kadar bana en küçük bir şey söylemedikleri gibi
hissettirmediler bile.Ama nasıl olur,nasıl olur?…” dedim.
Bilinç altım, sanki bu olayı bekliyormuş gibi
benden önce olayı kabullenmiş görünüyordu. İkimizde ayakta camın yanında
dışarısını seyrediyorduk.
Adam anlatmaya devam etti “ Sizce de uygunsa
artık açık açık anlatmakta bir zarar görmüyorum.” Dedi. “Derinden gelen bir
sesle “Buyurun !” dedim.
“Annenizin ailesi baştanda söylediğim gibi hali
vakti iyi birileriydi. Annenizden başka çocuklarıda olmayınca tüm servetleri
annenizin mirasçısı durumunda olan size ve kız kardeşinize kalıyor.”
Ayakta sallanmaya başladığımı gören adam koluma
girerek masamın önündeki koltuklara oturmama yardım ediyor. “Kızkardeşi?. Kız
kardeşim…?” diye söylenmeye başlayınca adam” Evet kızkardeşiniz” diyor. Boş
gözlerle karşımda oturan adama bakıyormuşum. “Beni nasıl buldunuz?” diyebildim.
“Çok uzun hikaye ama sonunda hem seni hemde kız kardeşini buldum. “
Böyle durumlarda evlatlık verilen çocuklar hem
evlatlık verilenlerin mirasına hak kazanıyor hemde kendi anne ve babalarının
miraslarını da alıyorlar. İşte bunun için tüm bu çabalarım”
Ne söyleyeceğimi bilemiyordum. Tekrar ayağa
kalktım. Camın önüne geldim. Adamda camın önüne geldi. “Kızkardeşim şu anda
nerede?” diyebildim. “Burada.İstanbul’da” dedi. “Görüşmek istersen oda seni
görmek istiyor” dedi. Bir müddet düşündükten sonra “Bana birkaç gün müsaade edermisiniz,kendimi
hazırlamam gerekiyor da” dedim. Adam “tabi !” dedi. “Burada nerede
kalıyorsunuz?” dedim. Adam bana kartvizitinin arkasına kaldığı otelin adını
telefon numarasın yazıp verdi. “Sizi arayacağım” dedim.
Akşam eve geldiğimde annem halimden bir şeyler
yolunda gitmediğini anlamış olacak ki “Hayrola evladım,iyi görünmüyorsun?”
dedi. “Evet anneciğim öyle” diyebildim. “Anlatmak istermisin?” dedi. “Başka
çarem yok ki ama yemekten sonra” dedim.
Bu arada eşim de halimi hiç beyenmemiş “Ne
oldu?” diye soruyordu. Başka çare bulamadığımdan odamızda bir yandan üstümü
başımı çıkarırken bir yandandan kısaca olayı anlattım. Arkamı döndüğümde eşim
yatağın üzerine oturmuş kocaman gözlerle bana bakıyordu. Ağzından ”n’olacak”
kelimesi çıktı. “Bilmiyorum!. Yalnız sen bildiğini belli etme yemeğe inelim”
dedim.
Bahçeye annem,eşim ve ben havuzun başındaki
koltuklara oturduk. “Bak anneciğim bu zamana kadar seni ne kadar sevdiğimi
biliyorsun. Şimdi sana bir şey soracağım beni seviyorsan lütfen doğruyu söyle”
dedim. Annem birden ayağa kalktı birkaç adım attı havuzun başında durdu.Sağ
elini ağzına götürdü. Çok derinden gelen bir sesle “Demek öğrendin!” diyebildi.
“İşte evladım senelerce hep bu andan korktum.Bu anla karşılaşmamak için buraya
İstanbul’a taşındık. Ama kader bizi burada da buldu.”
“Niye bu zamana kadar bana söylemediniz
anneciğim?” dedim. “Seni o kadar çok seviyorduk ki kaybetmekten korktuk. Hem
anneannen seni ve kız kardeşini ne arayıp ne sormuştu. Sanki Olanlardan seni ve
kız kardeşini sorumlu tutuyordu. Bende daha sonra anneanneni çok aradım ama
bulamadım. Sana anlatmamamızın bir sebebi de yanlış insanlarla karşılaşıp kötü
duruma düşmemen içindi evladım” dedi. Yerimden kalktım annemin yanına geldim.
“Beni bu yaşa kadar baktınız, büyüttünüz, bana evlatlık olduğumu hiç
hissettirmediniz size karşı borcumu ne yapsam ödeyemem. Bilseydim de sizi nasıl
terk ederdim ki ?… siz benim annem ve babam değilmişiniz?”
Bütün olanları, büroma gelen adamın
anlattıklarını olduğu gibi anlattım. “İşte her şeyi öğrendin oğlum, artık ne
düşünüyorsun?” dedi. Eşim “Bak birde kız kardeşin ve yeğenlerin varmış, ne
güzel” dedi . Annem,eşim ve ben havuzun başında birbirimize sarılmış olarak bir
müddet öylece kaldık. Neden olduğunu bilmiyorum ama hepimizin göz yaşları
boşanmıştı.
Eşimle otelin önüne geldiğimizde ofisime gelen
avukat yanında bir kadın ve bir erkekle otelden çıkıyordu. Eşim “Bunlar
olmasın?” dedi. “Bilmiyorum !” dedim. Arabamın içinden uzaktan onları
izliyorduk. Biraz yürüdükten sonra durdular. Ofisimiz gelen adam kadına güler
yüzle bir şeyler anlatıyor,kadında yüzündeki tebessümle onu dinliyordu.
Ayrıldılar. Kadın ve yanındaki adam caddenin yukarısına doğru gitti, ofisime
gelen adamsa aşağıya doğru yürüdü. Eşim “Gel çıkalım” dedi. Birlikte kadınla
adamın arkasından eşimle bende yürümeye başladık. Bir müddet sonra pastane gibi
bir yere girdiler. Eşimle bende arkalarında oraya girdik. Onların oturduğu
masanın yanındaki masaya oturduk. Ismarladıklarını ve ısmarladıklarımızı yerken
onların konuştukların duyabiliyorduk. Kadın “Bak hayatım avukat oğlan kardeşimi
bulmuş” dedi. Kocası “ Ne güzel hayatım bak seninde bir kardeşin oldu kutlarım
seni.Hem bu durumuda kabullenmiş” dedi. Biz eşimle duyduklarımız karşısında
sanki büyünün bozulmasını istemiyormuşuz gibi sessiz sessiz oturup yandaki
masanın konuşmaların dinliyorduk.
Adam “Bak canım,şu anda kardeşin şu masaya gelip
şuraya dikilse, ben senin yıllardır görmediğin erkek kardeşinim dese ne
yaparsın?” Kadın bir an durakladı ve “Boynuna öyle bir sarılırım ki yıllardır
hiç tatmadığım,nasıl olduğunu bilmediğim kardeş kokusunu doyasıya içime çekmeye
çalışırım” derken kadın iki kolunu göğsünde kavuşturup gözlerini kapadı.
Gözünden yaşlar akmaya başladı.
Kocası kadına kağıt peçete uzatarak “Al canım!”
dedi.
Artık eşimle bende yerimizde duramıyorduk.
Elimde olmadan masamdan kalktım…Yürüdüm… Onların masasının önünde durdum. Kadın
hala kollarını göğsünde kavuşturmuş o vaziyetde ağlıyordu. Benim masalarının
önüne yaşlı gözlerle gelip durarak kadına içten baktığımı gören adam da ayağa
kalktı, kadında ayağa kalktı. Masanın karşı tarafında kız kardeşim ve eşi,beri
tarafında ise ben ve eşim öylece konuşmadan duruyorduk. Ben kadına kadında bana
bakıyor ikimizde ağlıyorduk. Sadece “Abla!, Ablacığım!” diyebildim.
Gözlerimi açtığımda hastanedeydik. Baş ucumda
canım annem, eşim, ablam ve eşi vardı.,.
Artık benimde bir ablam ve yeğenlerim var. Her
fırsat bulduğumuzda birbirimize gelip gidiyor.Yılların bıraktığı hasreti
gidermeye çalışıyoruz.Hepimiz çok iyi kaynaştık, büyük bir aile olduk.
Hepimiz o kadar iyi anlaşıyoruzki…
Ha bu arada gerçek annemden bana düşen
mirası,ablama kabul ettirmek çok zor oldu ama olduğu gibi ablama
bıraktım.
Kamil ERBİL