İÇİM O KADAR
ACIYORKİ
Babam çalışmak
için Almanya’ya gelmiş. Bir müddet sonrada annemi yanına almış. Ben Almanya’da
dünyaya gelmişim. Tahsilimi orada yaptım. Ana okulundan sonra gittiğim okulun
son sınıfında notlarım gayet iyi olduğundan Üniversiteden önceki mesleğe
yönlendirme bakımından en iyi okul tarafından okulumuzdan buraya başvuru yapan
14 kişi arasında seçilen iki kişiden biriydim.
Bu okulu da iyi bir
dereceyle bitirdikten sonra Hukuk Fakültesinde öğrenimime devam ettim. Hukuk
fakültesinde okurken lise dönemimizde çok iyi arkadaş olduğumuz kız arkadaşım
da Hukuk fakültesine girmişti. Zamanla arkadaşlık daha farklı yöne kaydı.
Birbirimizden hoşlanıyorduk. Mezun olmamıza bir dönem kaldığında kız arkadaşım
bir gün yanıma geldi ;
-Ben hamileyim ! dedi.
Nasıl cevap vereceğimi,ne yapmam gerektiğini
bilemedim. Şaşkın bir şekilde,
-Nasıl yani ? diyebildim.
-Anlamadın galiba,hamileyim !
Kendimi boşlukta hissediyordum. Sanki tüm dünya
üstüme geliyor,beynim uğulduyordu.
-Aldırmayı hiç düşündün mü ? diyebildim.
-Ne yani,sen şimdi çocuğu aldırmamamı
söylüyorsun ?
Cevap veremedim. Sadece iki ellimi yana açarak
vücut diliyle bir şeyler söylemeye çalıştım.
-Ben sevineceğini sanmıştım. Bakıyorumda
sevinmek şöyle dursun hamile kaldığım için neredeyse beni azarlıyacaksın…
-Hayırlısı olsun diyebildim.
Kız arkadaşımın ailesi oldukça varlıklı biriydi.
Onlarda Türkiye’den Almanya’ya gelmişlerdi. Şu anda birkaç şirket sahibiydiler.
Benim ailem ise orta halliydi.
Bu ilişkiden ne benim ailemin nede kız
arkadaşımın ailesinin haberi vardı.
Kız arkadaşım kendine ait bir evde ailesinden
ayrı yaşıyordu.
Uzun uzun konuştuktan sonra kız arkadaşım tüm
ısrarlarıma rağmen bebeği
Dünyaya getirmeye karar verdi.
Bir zaman sonra kız
arkadaşımı göremez oldum. Yaptığım tüm araştırmalarıma rağmen nerede olduğunu
bulamadım. Ailesine de gidip soramadım. Sadece yakın arkadaşları vasıtasıyla
ailesine sordurduğumda, onun bir müddet için Amerika’ya
Gittiğini öğrendim. Kız arkadaşımın hamile
olduğundan benden başka hiç kimsenin haberi yoktu.
Okulu bitirdim,Avukat
oldum. Ama ne yapsam kız arkadaşım aklımdan çıkmıyordu. Ne yaptıysam nerede
olduğunu öğrenemedim.
Yaklaşık bir yıl sonra bir gün iş yerimde iş
konuşması yaparken sekreterim telefonla bir hanımın aradığını , arayan bu
hanımın konuşacağının çok önemli olduğunu söylediğini söyledi. Bağlamasını
söyledim. İş konuşmamı da kısa kestim.
Aylarca aradığım kız arkadaşımdı.
-Benim !
-Neredesin ? aylarca seni aradım bulamadım!
-Bulamazdın. Güneyafrika’daydım. Çocuğumu
doğurmaya gittim.
-Eeee…
-E’ si… doğurdum...
Başım dönmeye başladı.Sesim soluğum kesildi.
Sanki küçük dilim boğazıma kaçtı nefes alamıyordum. Zorlukla,
-Anlatsana…
-Neyi anlatayım.? Seni aramamın sebebi bir
çocuğumuz oldu.
-Kızmı oğlanmı?
-Senin için fark edermi?
-Niye fark etmesin, ben baba olmadım mı ?
-Senin şu anda bilmeni istediğim şey sadece bir
çocuğunun olduğunu bilmen.
-Ne demek yani?
- Onu bunu bilmem sadece bilmen gereken bu. Bak
şimdi beni iyi dinle; bizim ilişkimizden benim ailemin haberi yoktu.
Hamileliğimden de haberleri yoktu. Onun için bir müddet uzak bir yere uzunca
bir tatile çıktığımı biliyorlar. Ama onlara gittiğimi söylediğim ülkede
değilim.
-Eeeee…
-Lütfen sadece dinlermisin ? Ben çocuğumu
doğurdum ama onu yanıma almayacağım.
-Neeee ?
-Ya dinle yada telefonu kapatıyorum.
-Tamam tamam…
-Onu burada bir bakım evine verip Almanya’ya
döneceğim. Her ay onun bakım giderlerini karşılayacağım. Döndükten sonrada
seninle konuşup senin tarafından ne yapılması gerektiğine karar vermen
gerekecek.
-Ne diyorsun sen ?
-Kapatıyorum.
Telefonu kapattı. Sırt üstü kanepeye uzandım.
Sekreterime akşama kadar hiç telefon bağlamamasını,hiç kimseyle görüşmeyeceğimi
söyledim.
Bir müddet sonra kız arkadaşım geldi. Bir yerde
oturup uzun uzun konuştuk. Bir oğlum olmuş. Kız arkadaşım, bizim hiçbir zaman
bir araya gelmemizin mümkün olmadığını, içinde benimle ilgili hiçbir sevgi
kırıntısının olmadığını söyledi.
Kız arkadaşım doğan bu çocuğumuzu yok sayıp
kendine yeni bir yaşam kurmaya çalıştığını, bu çocuğu alıp bakmasının hiç
mümkün olmadığını, bu genç yaşında çocukla uğraşamayacağını söyledi. Benden bu
çocuğu alıp yetiştirebileceğimi, ama kendisinin bu işin içinde kesinlikle
olmayacağını söyledi.
Aileminde haberi olmadığı annesi olmayan çocukla
nasıl bir yaşam kurabilirdim. Kız arkadaşım ayağa kalktı, neye karar vereceksem
iki ay içinde kendisini aramamı, eğer çocuğu alıp sahip çıkıp bakmağa niyetim
yoksa bu zaman dan sonra çocuğu bakım evinde alıp devlet yetiştirme yurduna
vereceğini söyleyip yürüdü gitti.
Daha sonra ne ben kız arkadaşımı aradım ne de o
beni aradı.
Bir gün gazetede kız arkadaşımın yine kendileri
gibi zengin bir ailenin oğluyla evlendiğini okudum. Hiç göremediğim oğlumla
aramda artık tüm bağlar böylece yok olmuştu.
Ne yaptımsa bir daha konuşma fırsatımız olmadı.
Ne yaptımsa oğlumun nerede olduğunu bir türlü öğrenemedim.
Aradan yılar geçti. Bende evlendim,çoluk çocuğa
kavuştum ama hiçbir zaman yüzünü bile görmediğim oğlumun nerede olduğunu
öğrenemedim. Eşimede durumu evlenmeden önce olduğu gibi anlattım. Eşim bu
durumu olgunlukla karşıladı. Yalnız bana, nasıl bulamazsın diye sordu. Bende
sadece, bulamadım işte diyebildim. Eşim belki ikimiz buluruz dedi. Eşimlede
yıllarca aradık ama hiçbir ip ucuna dahi erişemedik.
Kız arkadaşımda eşiyle
birlikte düğünden sonra Kanada’ya yerleşmişlerdi.
İçim o kadar acıyordu ama yapabileceğim hiçbir
şey yoktu.
Artık ben ve eşimde emekli olmuş torunlarımızla
vakit geçiriyorduk. Ama içimdeki çocuğumun hasreti günden güne artıyordu.
Zaman zaman torunlarımızı yakınımdaki çocuk
bahçesine götürüyorduk. Onlar salıncaklara,kaydıraklara binip eğlenirken benim
aklım hep ondaydı.
Yine bir gün eşimle
şöyle bir dolaştıralım, bizde temiz bir hava alalım diye evden çıkıp ağaçlık
yolda ilerlerken eşim,
-Gel şu banka oturalım biraz dinlenelim dedi.
Oturduk.
-Merhaba
-Merhaba.
Baktım 35-40 yaşlarında bir erkek. Yanındaki
bayanı gösterip,
-Eşim dedi.
Bende eşimi gösterip,
-Eşim dedim.
-Yanınıza oturablilirmiyiz ?dedi.
Biraz kenara çekildik onlarda yanımıza
oturdular.
-Sizin arkanızdan geliyorduk. O kadar dalgındınız
ki, eşinizin söylediklerine sadece başınızı sallayarak cevap veriyor gibiydiniz
ama eminim eşinizin ne söylediğini dahi duymuyordunuz.
-Türkmüsünüz? diye bildim.
-Sayılır dedi.
-Sayılır ?
-Annem türkmüş babamda Avusturya’lıymış. Onun
için sayılır dedim. Çoluk çocuk yokmu ?
- Var …
-Var derken çok derine daldınız amca.
-Boş ver be evlat.
-Amca sen çok dertlisin ben iyi bir dinleyiciyim
anlatırsan dinlerim.
Biz bu adamla konuşurken hanımlarda kendi
aralarında sohbete dalmışlardı.
-Gel evlat biz şu yandaki banka geçelim.
-Geçelim amca.
Burada tanıdığım bu yabancıya içimi tüm
samimiyetimle açmanın hiçbir zararı olmayacağını düşünerek olanları ta baştan
itibaren anlattım. Adamcağızın sanki boğazı kurumuştu. Hiçbir şey söylemeden
anlattıklarımı büyük bir dikkatle dinledi. Hiçbir şey söylemedi. Bir müddet ne
ben ne de o konuştu. Yavaş bir sesle,
-Bayağı dertliymişin amca. Allah sabır versin
sana dedi.
Eşine dönüp,
- Gidelim mi hayatım ? diye sordu.
Bizde eşimle kalkıp yürümeye başladık ama onlar
daha hızlı yürüyüp gözden kayboldular.
Kadın eşine dönüp,
-Babanı nasıl buldun ?
-Şu masaya oturalım mı hayatım?
-Babanı nasıl buldun dedim cevap vermedin?
-Baba…Baba… Ben bu kelimeyi hayatımda hiç
söylemedim. Bir anne ve baba kelimesini sahiplerine söylemeyi ne kadar isterdim
bilemezsin.
-İyi işte babanı yıllarca aradıktan sonra buldun
işte.!
-Evet buldum ! Yıllarca ara tara seni hiç
aramayan anneni Kanada’da bul kadına allem edip kallem edip yerini öğren,
babanı bul ondan sonrada günlerce bu adamı takip et bir bankın üstünde on
dakikada her şeyi öğren. Ondan sonrada oradan kaçar gibi ayrıl. Sen olsan ne
yapardın?
- Hayatım, babanı kendi haline bırak. Bu adam
vicdan azabıyla kavruluyor.
Şimdi gerisi sana kalmış artık.
Kamil ERBİL