18 MART 1915'DE KAZANILAN ÇANAKKALE ZAFERİNDE MUSTAFA KEMAL'İN ROLÜ YOKTUR.
Başlığı okuyan pek çok kişinin kılıçlarını sıyırıp bir zamanların ünlü repliği olan '' Ulen sen ne deyon sibop? '' dediklerinden eminim. Eminim çünkü bu ülkede aşağı yukarı herkesin dedesi, dedesinin babası ya da dedesinin dedesi Çanakkale'de şehit olmuştur lakin yine neredeyse hiç kimse Çanakkale Savaşlarını ( Dikkat edin Çanakkale Savaşı demiyorum. Çanakkale Savaşları ) bilmez.
O kadar bilmez ki...
Yıl 2013 idi.
Mahalle camimizin imamı Recep Hoca Cuma namazından önce minbere çıktı ve elindeki Diyanet İşleri Başkanlığının gönderdiği Hutbe metninden Çanakkale Zaferi hakkındaki yazıyı okumaya başladı cemaate:
'' Muhterem cemaat ! Bugün 18 Mart 1918'de kazandığımız Çanakkale Zaferinin... ''Diye başladı.
Efendim, bu arada bir hususun altını özellikle çizeyim: Bizim ülkemizde her Cuma'ya giden Müslüman , hutbenin Cuma namazının bir farzı olduğuna, mutlaka dinlenmesi gerektiğine inanır ama namazdan sonra sorun '' Hoca bugün hangi konuda hutbe verdi?'' diye, çoğunluk bilemez. Çünkü milletin kafa başka yerdedir. Kimse dinlememiştir.
Neyse efendim, camilerde asla imamlara itiraz edilmez lakin ben bu geleneği bozdum ve Hz. Ömer'e '' Üzerindeki cübbenin hesabını ver, ondan sonra konuşmaya başla'' Diyen sahabe gibi elimi kaldırıp '' 1918 Değil Hocam. 1915 '' dedim.
Recep Hoca elindeki kağıda baktı '' Burada 1918 Yazıyor.'' Dedi. '' Sen o kağıda bakma. Bana inan. 33 senedir anlattığım bir konudur Çanakkale.'' dedim, Recep Hoca da 1915 olarak düzeltti ve hutbeye devam etti.
Sonra görev yaptığım özel okula geçtim. Akşam Lisesi ve Müdürü olduğum Anadolu Lisesi, birlikte Çanakkale Zaferini kutlayacağız.
Kutlayacağız derken, ben anlatacağım, okula gelen bir kaç öğrenci ve öğretmen arkadaşlar dinleyecek.
Daha önceden hazırladığım bir harita üzerinde başladım anlatmaya...
Çanakkale Boğazındaki tabyaları anlattım. Nusret Mayın Gemisini anlattım. Yüzbaşı Hakkı'yı ve boğaza döşediği mayınları anlattım; sonrasında zayıf kalbinin bu heyecana dayanamayıp şehit düştüğünden bahsettim. Müstecip Onbaşı'dan bahsettim. Teğmen Fahri'den bahsettim. Seyit Onbaşı'dan bahsettim. Cevat Paşa'dan bahsettim ve 18 Mart 1915'te Düşman Çanakkale önlerinden '' Yanlış kapı çalmışız beyler. Çanakkale Geçilmez '' Diyerek çekildi.'' dedim.
Herkes suratıma bakıyor. Özellikle de akşam lisesinin müdiresi. O kadar isim saymışım ama Mustafa Kemal'den hiç bahsetmemişim.
Bu arada okulda bir de emekli binbaşı var. Matematik derslerine giriyor. Kalktı ve '' Hocam ! Müsaade edin bir kaç kelime de ben söyleyeyim'' dedi.
Kibarca '' Sayın hocam ! Ben daha bitirmedim. Bitireyim sonra siz de konuşursunuz.'' Dedim ve devam ettim.
''Evet sayın meslektaşlarım, sevgili öğrenciler! Dikkat ederseniz Mustafa Kemal'in adını bile anmadım. Neden peki? Mustafa Kemal Atatürk Çanakkale Savaşlarında yok muydu?'' Diye sorunca bir kaç ses yükseldi: '' Mustafa Kemal'siz Çanakkale Zaferi olmaz'' diye
Tam taşı gediğine koyma zamanıydı.
''Çanakkale'de zaferi 18 Mart 1915'te kazandık.'' Derseniz içinde Mustafa Kemal'in olduğu bir Çanakkale Zaferi anlatamazsınız '' Dedim; iyice şaşırdılar. Şaşırmayan tek kişi matematik öğretmeni emekli binbaşıydı.
Evet, Çanakkale Savaşları maalesef herkesin en çok bildiği ama neredeyse hiç kimsenin bilmediği bir destandı. Pek çok insanımız 18 Mart 1915'te her şey oldu, bitti sanıyordu. Hatta akşam lisesinin müdire hanımı, benim konuşmam bittikten sonra '' Ben Çanakkale Savaşının 18 Mart günü başlayıp aynı gün sona erdiğini sanıyordum.'' Dedi. Öğrenciler de öyle sanıyorlarmış. İlk defa duyuyorlardı '' Çanakkale Savaşı '' Değil, '' Çanakkale Savaşları '' olduğunu.
Peki Mustafa Kemal 18 Mart 1915'de Çanakkale'de değil miydi?
Çanakkale'deydi ama bakın nasıl?
Mustafa Kemal, 20 Ocak 1915'te, Tekirdağ'da yeni kurulmakta olan 19. Tümen Komutanlığına tayin edildi. Bu tümeni kurduktan sonra 25 Şubat 1915'de Eceabat'a geldi. Burada ikmal yaptıktan sonra- ŞİMDİ DİKKAT !-
Evet, 25 Şubat 1915'de Eceabat'ta ikmal yapan Mustafa Kemal 18 Nisan 1915'de YANİ 18 MART ÇANAKKALE DENİZ ZAFERİ KAZANILDIKTAN BİR AY SONRA Çamyayla ( Bigalı ) köyüne gelerek burada karargahını kurdu ve bir hafta sonra 25 NİSAN 1915'DE SAVAŞ BAŞLADI.
Allah Allah yahu.. Çanakkale Savaşı 18 Mart 1915'de zaferimizle sona ermemiş miydi? 25 Nisan'da başlayan ne?
18 Mart 1915'de Çanakkale Deniz Savaşı zaferimizle noktalanmıştı eyvallah. Ama savaş bitmemişti, düşmanın bir yere gittiği yoktu 25 Nisan 1915'de karaya asker çıkardılar.
Bakın dikkat edilecek olursa buraya kadar '' Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela''dan bahsetmedim. Anafartalar, Arıburnu, Conkbayırı, Kirte ve daha pek çok savaşlardan bahsetmedim. Tamamı olmasa da ( Maalesef hep öyle söylenir ) çok büyük bir kısmı şehit olan 57. Alaydan bahsetmedim. '' Ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum.'' dan bahsetmedim. '' Kurşununuz bittiyse süngü takın. Düşmandan kaçılmaz.'' dan bahsetmedim. Neden?
Çünkü tüm bu saydıklarım 25 Nisan'da düşmanın karaya asker çıkarmasıyla başladı 9 Ocak 1916'da düşmanın Türk askerine bomboş çadırlarını, pek çok silah ve mühimmatlarını bırakmış olarak son askerlerini de Çanakkale Cehenneminden çekmesi ile sonuçlandı.
Mustafa Kemal'in sahneye çıktığı savaşlar ''Çanakkale Kara Savaşları '' dediğimiz ve 25 Nisan 1915'de başlayıp 9 Ocak 1916'da sona eren bu savaşlar safhasıdır ve bana göre Çanakkale Zaferini 18 Mart'ta kutlamak 18 Marttan sonra sanki herhangi bir savaş olmamış gibi algılandığından çok yanlıştır.
Resmi kayıtlara göre 58.000 Vatan evladını şehit verdiğimiz, Mustafa Kemal'in zaferin kazanılmasına çok büyük katkısı olduğu savaşlar 25 Nisan 1915-9 Ocak 1916 Tarihleri arasındaki savaşlardır.
18 Martı asla küçümsemiyorum elbette ama nihai zafer 9 Ocak 1916'da elde edildiyse hiç olmazsa bu tarihin de en az 18 Mart kadar etkili, anlamlı bir şekilde kutlanması gerekmez mi?
En azından Denginaz arkadaşımızın ''Sarı Saçlarına Kan Kırmızı Vasiyetimdir.'' başlıklı yazında anlatılan 26-27. Aralık 1915 Çanakkale / Seddülbahir şehidi Üsteğmen Zahid'in aziz hatırasına hürmeten.
Çanakkale ve daha nice savaşlarda başta Mustafa Kemal olmak üzere bu ülke ve bu millet için şehitlik ya da gazilik mertebesine erişmiş tüm geçmişlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Her birinin kabri nur, makamı cennet olsun.