Günce: 29 Nisan 2025
Nisan ayı, yerini Mayıs ayına bırakmak için hazırlanıyor. Her sene olduğu gibi bir seranomi olduğunu düşündüğüm bu devir teslim töreni, yine gerçekleşecek. Bir Mayıs İşçi Bayramı’nı hep birlikte kutlayacağız.
Neyse efendim... Ağrı kesiciyle geçirmeye çabaladığım o ince sızı, dün olduğu gibi bugün de sağdan soldan destursuz giriverdi içeri. Pek kolay kolay içmem ağrı kesici. Lakin bugün üçüncüsü yapılan kadınlar matinesine gideceğim. Ailemizin tekne kazıntısı Yasemin, nakış kursundan arkadaşlarıyla “derdi kederi bırakalım” felsefesiyle düzenliyor bu eğlenceyi.
Uzun süredir ayrıntılı makyaj yapmıyor olmanın acemiliğiyle geçiyorum aynanın karşısına. Göz içine beyaz kalemle aydınlık bir görüntü vermeye çalışıyorum. Minimal göz yapısını daha iri göstermek için uyguladığım bir püf noktası bu. Gri renkte kalem farla göz kapağımı boyuyorum ve en sonda seçtiğim rimelle olmayan kirpiklerimi belirgin hâle getiriyorum. Biraz allık ve vazgeçilmezim olan kiremit renklerindeki rujumu sürüp keyifle bakıyorum kendime. Saçlarımı banyodan sonra kendi haline bıraktım. Doğal buklelerimle ve birçok kadının cesaret edip yapamadığı ak saçlarımla ilgi odağı hâline geldim.
Lacivert tonlarda, sporla klasik arası pantolon ve ceketten oluşan kombinimle hoş bir görüntü sergiliyorum girişteki boy aynasında. Son rötüşlarımı yapıyor ve dışarı çıkıyorum.
Yürüme mesafesindeki mekâna doğru ilerliyorum. Lalezar’ın sahibesi Tayyibe Hanım’la pek sevmiştik birbirimizi.
Meğerse eşimin amcaoğlu, yakışıklı yeğenim Nihat, onun çocukluk arkadaşıymış. Benden “şair hanım” diye bahsetmiş Tayyibe Hanım. Nihat ve ailenin birçok ferdi için ben bu vasıfla tanınmıyorum. Ama sevgi sözcükleriyle ve saygıyla anmışlar beni...
Bu da yeterli, daha ne olsun? Beni hangi gözle göreceklerine, hangi vasıflara yakıştıracaklarına etrafımdakiler kendileri karar veriyor.
Bu sene, benden bir şiirimi okumamı rica etti Yasemin. Ben de Tango adlı şiirimi hazırladım. Fon müziksiz okumayı planladım; ardından da yapay zekâ yardımıyla oluşturulmuş, şarkı formatında ve İspanyolca seslendirilen eserimi çalmasını istedim Tayyibe Hanım’dan.
Ve oynamaktan yüzleri al al olmuş hanımefendilere bir mola payı vermek için mikrofonu elime alıyorum. Önce onlarla günümüz şartlarından, hayatımızın zorluklarından, dünyada ve ülkemizdeki gelişmelerden üzüntüyle bahsediyorum. Akıl sağlığımızı korumak adına yapılan bu etkinliğin amacını desteklediğimi belirtiyorum. Bu bir avuç kadın, ilgiyle dinliyor beni…
Sonrasında şiirimi okuyorum. Gözlerinin yaşardığını ve ağlamayı ertelemek için çaba gösterdiklerini gözlemliyorum. Ardından çalan İspanyolca şarkımda dans etmek için bir hanımefendiyi sahneye davet ediyorum. Hiç düşünmeden kalkıyor. “Eskiden kadın kadına dans ederdik,” diyor gülümseyerek.
Bizim neslimizin hatırlayıp iç geçirdiği günler, çok geride kaldı…
"Biz kadınlar birçok duyguyu aynı anda yaşayabiliriz," dedim. "Gülerken ağladığımız çok zaman olmuştur," derken gözleri ışıldıyor hanımefendilerin...
Solukları ve kalp atışları normale ulaşan kadınlar, oyuna devam ediyorlar. Ankara havaları, dokuz sekizlikler, halaylar... Tüm hünerlerini konuşturan bu hanımlara sevgiyle bakıyorum.
Bu arada, eli maharetli hanımların hazırladığı hamur işlerinden ve çay faslından bahsetmemek olmaz. Koronadan sonra evlerde toplanmaktan vazgeçmek zorunda kaldığımız o günleri hatırladım bir iç sızısıyla.
Ve her güzel şeyin sonu geldiği gibi, bu gün de bitiverdi. “Yeniden görüşmek üzere,” dilekleriyle ayrıldık. Nakış hocası olan hanımefendi, kurslarını ziyaret etmem için bana davette bulundu. Mutlulukla geleceğimi belirttim, hem de en kısa zamanda.
"Hayat zorlaştıkça, kadınlar daha da güzelleşir; çünkü her gülümsemenin ardında, bir direniş saklıdır."
H. Çiğdem Deniz