Balık Avı
Gökyüzü, masmavi bir çarşaf gibi denizin üzerine serilmişti. Küçük tekne, bu sonsuz maviliğin ortasında, usul usul sallanıyordu. Mehmet, elindeki oltanın ipini sıkıca tutmuş, gözlerini suyun yüzeyinden ayırmıyordu. Bugün, şansının yaver gitmesini umuyordu. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte, umutla yola çıkmıştı. Rüzgar hafif hafif esiyor, martıların çığlıkları denizin sessizliğini bozuyordu.
Saatler geçtikçe sabırsızlığı artmaya başladı. Oltanın ucundaki yeme ne bir vuruş ne de bir hareket geliyordu. Sırtını teknenin kenarına yasladı, şapkasını gözlerinin üzerine indirdi ve yorgun bir nefes verdi. Aklından binbir türlü düşünce geçiyordu. Belki de bugün balıklar saklanıyordu, belki de yanlış bir yere gelmişti.
Tam umudunu yitirmek üzereyken, oltanın ipi gerildi. Kalbi hızla atmaya başladı. "İşte bu!" diye fısıldadı kendi kendine. Hızla ipi çekmeye başladı. Direniş büyüktü. Belli ki ucunda büyük bir balık vardı. Kollarındaki kaslar geriliyor, alnından terler süzülüyordu. Dakikalarca süren bir mücadeleydi bu. Mehmet tüm gücünü ve sabrını kullanıyordu.
Kamil Erbil