Mahzun bir renk giyinmişti sabah
Düş ertesi düştüğüm yolla hemhal
Hasretin durağına gelmişliğimse çok
sonra
Öncesinde yitik kelamın yatır
mahiyetinde
Düş sancılarının da ta göbeğinde
Ve işte hâsıl olan huzur belki de üç
beş siyah gölge
Tozkoparan fırtınası meylettiğim
yarına
Mahal vermediğim kadar da yalana
Ve işte gönlün bahçesine diktiğim o
vakur ağaç
Soyağacımdan seken bir yüküm gibi
Yerlisi olduğum yabancı çehrelerin
Ve işte kalbin azadesi
Metruk bir geceye uyandım o sabah
Kabrinde boşluk misali
Kalbi tekleyen yakamoz sevda
Kara karıncanın karanlıktaki ayak
sesi
Sulh bildiğim ise sevginin endamlı
marifeti
Hazandı küskün yağmura
Karaçalı kara ve yanık bir mevta
Semiren yüreğin sarkan elleri
Ve işte ansızın hâsıl olan sema
gösterisi
Huzurdu özlemin çıkış noktası
Hazırdı melekler sevgiyi karşılamak
adına
Tütsü yakan tüm renkler
Coşkunun bitimi özlemin yenik neferi
Öznesi sevgi ve itikat
Seherin solunda matem
Şehrin diğer yakasında mahrem
Kuytularda saklı mıydı oysa esen rüzgâra
emir veren?
Bilinmezin her katresi
Bildiklerimiz neydi ki?
Bihaber yarından saklı kaldığımız
kadar mazi
Anda kavruk bir acı ve sitem
Üstüne ant içtiğim sevdalım al bayrak
Kutsal Kitabın öncüsü dua
Kutsayan Rabbine sevdalı az evvel
kabrine konan mevta
Bir eşik bir sezi bir de inanç
Hatırşinas sevgiye yüklediğim anlam
Göç etmeye yakın
Güç addedilen dayanmanın savruk nazı
Seyyah sözcüklerle örülü en çok da
huzurun hazzı
İmbat ve de imdat
Aş eren ruhun kavuşulası
Her son başlangıç
Her bitiş bir ayraç
Tüten dumanın merkez-kaç
Sevdası
Biraz bulanık
Azıcık da savruk
Varsa yoksa dünyanın yalancı telaşı
Nükseden emre itaat etmenin
Bazen suskunluğa rağbet edenin
Dünya gözü
Sözün de özü
Kırbaç misali kanayan her dua
Kandığımız değil dünyaya
Kardığımız kadar da diğer âlemi
Vakit bu vakit
Mademki her ölümdür erken olan
Geç kalsaydık ya yeniden
Geçeceğimiz o köprüden
Ne yakın ne uzak
Aldatılmışlığın sönen ferinde doğan
şafak