Kül rengi,
Kul hakkı…
Düşükler yapmış göğün kırık pervazı:
Ah, etmeden; minnet etmeden
Hüznü tasfiye edesi gülüşler
Cumhuriyeti
Hazan nasıl ki döndü yüzünü kışa,
Kışkışladığım boş satırların yüzü
suyuna hürmeten
Her çentik her çizik
İçine çekilesi duaların nazarında
asla süklüm püklüm olmayan
Hatırına dünün ve işte o metruk
hazine
Peşine düşülesi
Ve işte cafcaflı bir hayali
Maksat gerçek kılmak mademki
Özü sözü bir olduğu kadar insanın
Hatırşinas yerin göğün tek Sahibi.
Alacalı bulacalı tüm imgeleri tehir
ettim edeli
Mademki
Şiirin şakağına dayalı acıyı
Sildim sileli
Açamadığım kapının coşkusuna vakıf
Yüreğin kimyasına sadık
O simyacı
Kazurat değil kayıtsız hiç değil
Alabildiğine narin ve naif bir özlemi
Serdiğim kadar içime en kıymetli
D/okunuşu nasip kıldı Rabbime âşık
yüreği
Buyur ettiği cenneti
Sahiplenesi tüm duyguları
Erteleyip de rüyaları
İzini sürdüğüm mantık değil mi ki
Mazhar oldum aklın endamına
Dünümü az ayrı tutun
Günümü kucakladığıma tanık tüm evreni
Ve işte sonlanacaktır mağduriyeti tüm
yıldızların
İmtina ettiğim kimse dünde kaldı
En hoş en kutsal
Beyhude olmayan hatırımda saklı
diyarı
Ne cihan ne karaborsa sevdalar
cumhuriyeti
Mağlup gelmekle iştigal kabulü güç
olsa da o reddi
Sundum yüce Meclise
Biçarelerin dualarına eşlik eden tüm meleklere
Dedim ya en başta;
O kül rengi ve işte yeniden doğmanın
müjdecisi
Külüne sadık bir Anka
Kimse yiyen kul hakkını vakıf olduğum
kadar umut dolu sona
Açılası bir parantez bir köşesi bende
bir köşesi kaderde
Saklı tüm eziyetleri sonlandıran
Meziyet babında yolumu açan
Ve kimse dünde kalan
Acılardan ördüğüm o yeni açı
Beni gerçek bir Mümin yapan
Beynamaz nidalardan
Arınan şu külliye
Ve geçeceğim o büyük imtihan
Nasıl ki; düşmez kalkmaz bir Allah