Düşler birikti çürük nidaların
arasına serpiştirdiğim gerçekler ve bak, nasıl diriyim ben:
Dinginliğe meyyal bir rotada at
koşturuyorum önce hızlı sonra rahvan ve inancın pekiştirdiği bir afiyet, kimine
göre ise bir zafiyet içerlediklerimle eşleşen bir muvaffakiyet.
Sökük ve sıradan değil artık.
Asla, demenin ve hürriyetin nidaları
Ne ön sözü kayıtlı mademki
söylenmeyen son söze odaklı içimin endamlı yakarışları ama sadece yüce Rabbime.
Önce bir kulaç.
Sonra kim ise kul hakkımı yiyen ve
ihtişamlı bir yola kucak açan.
Sancılanmış gün ışığı; sevdalanmış
yüreğin nakkaşı en çok da hırpalanmış çocuk yüreği:
Yüreğim demeye imtina ettiğim çünkü
ben artık çocuk değilim, anne hele ki senden sonra ve işte arkasını topluyorum
dünlerin kimine göre yenik düştüğüm kimine göre nazenin ve iyi bir neferiyim
mademki bu yolun da yolcusu…
Gidip gelmelerim yok artık sen de
yoksun madem ve işte bana bıraktığın o devasa maden: kordan gözleri gecenin
belki de bir kokpitte uçurduğum düşlerim gel gör ki ben gerçeğim ve tüm
gerçekler çarpıtılsa da hayal denizinde yüzmüyorum artık ve hayallerimi gerçek
kılmanın öncüsü, seyyah sözcükler ise benim terk etmediğim gemim.
Gözüm açık gördüğüm bir rüyaymış
meğer hayat ve beni çevreleyen insanlar: mıntıka temizliği yaptığım kadar
bundan sonra mantığımdır benim tek yoldaşım elbet Allah’tan sonra.
Köpüren deniz sustu.
Kıyıları vuran dalgalar artık değil
dalga boyundaki hayallerden de uzak ve işte aşınan yüreğim ve işte aşılası
yollar ve adeta ruhuma vurulan bir aşı ne de olsa ben duyguları ve hayalleri
hep aş bilmiştim ve aşka aşık yüreğim şimdi nasıl ki bin parça.
Hoyrat bir sene arkamda kalan:
Hayta bir mevsim Kasımın son günü
seni benden çalan…
Kapıda yeni yıl biraz durağan bir
nazenin ve merak uyandırıcı umudumu katık ettiğim ve dört gözle beklediğim.
Üşüdüğüm kadar üşüyor musun?
Gel gör ki: bu saatten sonra seni
ellerimle ve yorganınla sıkıca saramam varsa yoksa dualarım; varsa yoksa senin
de bana ettiğin duaların; gölgemden de ayrı düştüm ve sağ omzumda yaralı bir
kuş hani her gün ziyarete gelen bizi ve ne yazık ki: o da yok artık ama var
olanları sahiplendiğim kadar da beni koruyup kollayan bir Rabbim var ta ezelden
ve işte beni sükunete davet eden ve bunca zamanlık eziyetten de kurtaracak
olan.
Bildiklerimi unutmadım bilakis daha
donanımlı ve de yoktur artık zalime isyanım.
Bilediğim kalemim ve bilemediğim
kadar da iç yüzü insanların gel gör ki ben birilerine inanmaktan ve güvenmekten
asla vazgeçmeyeceğim gerçi daha temkinliyim ama…
Bir o kadar kendime yakın bir o kadar
dünüme uzak bir o kadar kimileri artık nasıl kurduysa tuzak.
Yanlışlar doğruları, bak, nasıl da
tek tek götürdü ve işte tekleyen kalbinden dökülenleri bir bir topladım
cennetine yolluyorum, anne gerçi çocuk kalamadığım için bu saatten sonra,
üzülsem de gerçek manada büyüdüğümü de bir bir ispat edip gözlerine sokacağım
insanların ve ne yazık ki bilemedim çocuk kalmanın bir kusur olduğunu ve
bilemedim herkese her şeyin söylenmemesi gerektiğini en azından yalansız
yaşayıp da temiz ve iyi kalmanın sonucunda mükâfatlandırılacağıma dair olan
inancımla yürüdüğüm kadar Hakkın yolunda ve bu cihanda da var olmanın ispatı
ile dimdik ayaktayım mademki son söz henüz söylenmedi…
Yazarın
Önceki Yazısı