Balonlar Ve İğneler
BALONLAR VE İĞNELER
M.NİHAT MALKOÇ
Günümüzde çok bulanık ve puslu bir kültür, sanat ve edebiyat zemininde yaşıyoruz. Bugünün insanı her şey gibi kültürü, sanatı ve edebiyatı da hoyratça tüketti. Bunları tüketirken farkında olmadan kendisini de bitirdi. Yerli değerlerin değersizleştiği, sözde evrensel değerlerin kıymete bindiği sahte ve ikiyüzlü bir dünyada yaşıyoruz. Samimiyet, çıktığı uzun tatilden hâlâ dönmemiş, yalanın ve gözbağcıların saltanatı bitecek gibi görünmüyor.
Son dönemlerde edebiyatımız yeni ve özgün eserler vücuda getiremiyor. ‘Edebiyat’ ‘Yazın’ olalı beri bu alan edeple barışık bir görünüm vermiyor. Edep gidince edebiyat da gitti. Onun yerini ne idüğü belirsiz içeriğiyle aynı kalitede(!) yazın almış… Yazı kışı bilmem ama bildiğim bir şey var o da edebiyatımızın hazan dönemini yaşadığıdır. Kışın ne olduğu aşikâr fakat ‘Yazın’ın yazını görmek için kaç mevsim daha bekleyeceğimiz meçhul…
Ortalık şair, yazar ve sanatçıdan geçilmiyor… Fakat bu kalabalık içerisinde çöllerin bağrına düşen damlalar kadar bile gerçek sanatçıyla karşılaşamıyoruz. Milletçe ‘miş’ gibi yaşamayı benimsedik. Buna herkes kanmaya başladı. Böyle olunca dünyamıza pek az gelen değerler sahte değerlerin kalabalığında görünmez oldular. Yani sapla saman karıştı.
Türkiye’de medya maymunları bütün köşeleri tutmuş… Ne kadar endam gösterirsen, ne kadar bukalemunluk yaparsan şöhretin o kadar yayılır ve kalıcı olur. Bu anlayışla herkes televizyonlara, gazetelere daha çok konu olabilmek için acayiplik ve yalakalık yarışına girmiş. Herkes kameralara, flaşlara poz verme telaşı içerisinde. Hiçbir şey gerçekçi değil. Üç günlük şöhretler ustaları beğenmez olmuştur. Meyveli ağaçlar dallarını eğerken onlar meyveden nasiplerini alamadıkları için başları dimdik durmaktadırlar. Bu dik duruş bolluk ve bereketin değil, boşluğun işaretidir. Fakat bunu anlamak için basiret sahibi olmak gerekir.
Zamanımızda Türkçeye hâkim olamayanlar bu dille oluşturdukları eserlerle dünyanın en itibarlı ödüllerini alabilmektedirler. O zaman yozlaşma sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada hükmünü sürüyor. Onun hükmü geçer akçe oldukça sanat her geçen gün yara alıyor.
Bazı kesimler kendi sözcüleri olarak piyasaya sürdükleri isimleri allayıp pullayıp şirin gösterme gayreti içerisindedirler. Deli saçması sözler büyük yayınevlerinde iki kapak arasına alınmaktadır. Önemli olan, kişinin ne yazdığı değil isminin ne getireceğidir. Bunun yanında yerli kaynaklardan beslenen gerçek sanat eserleri üvey evlat muamelesi görmektedir. Bu da sanatın kökünün kuruma emareleri göstermesine zemin hazırlamaktadır.
Bugünkü şiirin rotası belli değildir. Uzun yıllardan beri edebi ekoller oluşturulamıyor. İnsanlar ferdiyetçiliğin girdabında yüzüyor. Eleştirmenler ısmarlama övgülerle, kapağını bile görmedikleri eserleri yere göğe sığdıramıyorlar. Gerçek anlamda eleştiri yapmak kaza oklarını üstüne davet etmekle eşdeğer görülüyor. Bunu da tercih eden çok az…
Günümüzde şairler aşırı ferdiyetçiliğin kurbanı oluyorlar. Bireyci anlayış pek çok hileyi ve desiseyi beraberinde getiriyor. Herkes kendi fikir çevresini kolluyor, iyilik yapanlar yaptıklarını nakite çevirmenin derin muhasebesine giriyorlar. Memleketimizde hayal kurmayı bile beceremeyenlerin büyük sıfatlarla övüldüğünü söylersek meselenin vahameti anlaşılır.
Türkiye’de olumsuzlukları ve doğruları gösteren gerekçeli eleştiri geleneği oluşmamıştır. Ne yazdığını kendisi bile anlamayanlar okuyucudan övgüler bekliyorlar. Sağ olsunlar, okuyucular da bu beklentileri hiçbir zaman boş bırakmıyorlar. Çünkü okuyucu eseri okumadan hükmünü veriyor. Ne de olsa kimse kanaatin gerekçesini sormuyor. Bu okulsuz ve okursuz edebiyat çürük bir zemine oturduğu için geleceğe taşınamıyor. Dergilerde kalanlar geleceğin edebiyat tarihine giremiyor. Edebiyattaki kısırlık her geçen gün daha da artıyor.
Balonların etrafı doldurduğu ve itibar gördüğü, yalan ve riyayla örülmüş bu dünyada bir iğne olma cesareti gösterecek kadar cesur ve namuslu insanlar bulunmazsa balonlar ayaklarımıza bulaşacak, rahatça yürüyebileceğiz alanlar iyice daralacaktır. Getirisini ve götürüsünü düşünüp muhasebe yapmadan bütün balonları patlatma cesareti gösterebilelim.
(
Balonlar Ve İğneler başlıklı yazı
M.Nihat Malkoç tarafından
9.05.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.