Kıyısına özlem oturmuş iki satır aşkın
Yosun tutan ellerin
Ve süresiz bekleyişlerin en masum yolcusuyum…
Bilsem ki sana çıkacak tüm sokaklar
Ve acıtmayacak canımı yokluğun
Keşke diye başlamayacak sözcüklerim
Ömrümün fukara caddelerini ezber ederdim…
Derinliğini görmeden sessizliğin
Savrulup gidiyoruz başıboş bir kentin çıyanları arasına…
Diyorum da inceden sızı kaplıyor yüreğimi
Beklemek aczi yetime yol oluyor
Sen değilsin bu
Bu aynadaki ben değil
Biz değiliz sureti bozuk yalnızlığa gölge…
Şimdi puslu gözlerim cam kenarı
Ve ellerim camlarda buğulu ıslak
Solan çiçeklerim susamışken aşka
Ve sana
Ve süresiz
Ve imkânsızı arşınlarken ömrümün atlasında
Vakitsiz ayrılıklara gebeyken gece
Avuçlarıma doldurduğum âminlerle
Saldım hüznümü maviliğine…
Ahla ezber ederken süresiz gidişlerin dönüşe suskunluğunu
Işıksız gözlerle süslerim son(u)mu(du)...
Yıldızlar kayarken gökten ıslak yüreğime
Sessiz sedasız ağlar kalbim feryada gömüle gömüle
Savunmasız sözcükler birikir yalancı gecemin üstüne
Suskunluğumu dizerim boğazıma
Bana kalanlarla çeker hasret perdesini sineme…
Anlamsız bir boşluk sallanır gözlerimde
Nedensiz başlar tümcelerim lal olan dilimde
Ve ben bilirim ki
Ne kadar yaşarsak yaşayalım
Yüreğimizde silik izler bırakıp gömülüyoruz karanlığa…
Ömrümün ıssız toprağına yağan yağmurun bile
Sen diye bir anlamı var…
Düşlerim yorgun,
Gözlerim uzaklara daldıkça
Acılarımı buluyorum suskunluğumda…