YAYLADAN KÖYE İNDİK VE MİSİR ŞENLİĞİ BAŞLADI

Artık herkes yaylada. Yaz bitene kadar yaylada kalırdık. Yaz biter yine aynı şekilde yükler arabalara yüklenir. Eşyalar ve hayvanlarla birlikte köye inerdik. Yolda şenlik yapmadan, mola vermeden yapamazlardı.

Her haneye yetecek kadar malzemeler ayrılır. Geriye kalanlar öküz arabalarına yüklenir çarşıya (pazara) satmaya giderlerdi. Çarşı dediğimiz yer Adapazar'ı ilinin Akyazı ilçesi.

Köyde toplanan fındıklar satılmış. Misirler toplanmış. Bahçeden çıkan her türlü malzemeler de tekirlere yığılmıştı. Kış boyunca yiyecek ne varsa hazırlanmıştı. Kışın yapılacak iş olarak yalnızca hayvanlara bakmak. Büyüklerde ormanda tomruk hazırlayıp pazarda satmak.

Köyde herkesin kendine ait ormanda koruluğu vardı. Herkes bu koruluktan kışlık yakacağını da hazırlardı.

Sıra gelelim misir şenliğine. Herkesin misirleri soyulacak. Yine her zaman olduğu gibi dedemin misirleri önce soyulacak. Daha sonra sırasıyla herkesin misirleri soyulurdu. Bütün köylüler toplanırdı.

Orta yerde misir yığını. Çevresinde millet dizili. Soyulan misirler büyük sepetlere konur. Erkekler bu sepetleri tekire taşırdı. Misir talaşlarını da hayvanların altına sermek için bir yere toplanırdı.

İşte bu misir soyma esnasında ne türküler söylenir. Genç kızlar ve erkekler ne maniler söylerdi. İçlerinde en türkücü ise rahmetli en büyük ağabeyim Hasbi idi. Yine rahmetli olan ve ağabeyimin arkadaşı Erkan OCAKLI'nın türkülerini dinlerdik. Kemençeci Ali KÖROĞLU, SaffetGENÇ ve diğerlerinin kemençelerinin sesi ile horon oynardık.

Gel gidelim gidelim
Yaylara dağlara
Ne ayusun güzelim
Hiç bakmayasun bana

Hayde diyursun hayde
Bende gelecek miyim
Almasan alma beni
E kız ölecekmiyim

Yaylalardan aşağa
Düze inerum düze
Bakın ne diyeceğum
Arkadaşlarum size

Yaylalardan aşağa
Hayde gelmeyimusun
Seni gavurun kızı
Beni sevmeyimusun

Vardı tükendi ömrüm
Taşları saya saya
Ne oldi sana yavrum
Hiç bakmayisun bana

Yaylanın çimeninde
Sarı sarı çiçekler
Peşime gelme Necmi
Seni öldürecekler

Sonu gelmeyen manileri türkü olarak birbirlerine söyler dururlar. Misir yığını bitmeden işi bırakmak yok. Bir taraftan da karnı acıkana yemekler yapılır. Ayranlar içilir. Un helvaları yenir. Kaynatılmış kestaneler, kabuğu kırıllmış fındıklar yenir. Bol bol da su içmeden duramazsın.

Bazı mısırların da talaşlarını çıkarmadan birbirine bağlarlar ve o şekilde tekirin tavan kısmına asarlar. Bu şekilde meci usuli bütün köylünün işi bitirilmeye çalışılır. Bu misir soyma esnasında evlenme çağına gelmiş kızlarla ve sevdalı delikanlılar birbirlerini beğenirler.

Bir bakmışın bir düğün hazırlığı. Her yıl bir kaç tane düğün yapılır. Hele o düğünler yok mu......


DEVAMI GELECEK


22.05.2010



( 215 Yayladan Köye İndik-6 başlıklı yazı Necmi Yaprak tarafından 23.05.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.