Hepimiz insanız. İster istemez geçmiş anılarımızı sorgularız. Nejat Gülümser babamızın dediği gibi hayatımızda "Keşke" ler hiç olmasaydı. Ya da "Ne günler gördük boşa geçen" ve yahut "şimdiki aklım olsaydı öyle yapmazdım" şeklinde bir sürü sorular sorarız.

Geçenlerde buluşma nedeniyle İstanbul'a iki gün evvel geldim. Bu fırsatla aklıma 1980 öncesi bir dost geldi aklıma. İndim Kadıköy rıhtımına. Balıkçı teknelerinin yanına. Himmet babanın teknesini bağladığı yere.

--Selamünaleyküm balıkçı arkadaşlar

Hiç kimseden ses yok. Elli yaşlarında saç sakal karışmış benim gibi bir ihtiyar. Başını çevirdi bana baktı. Takım elbiseli biri. Halimi görünce tavrını değiştirir.

--Buyur beyefendi bir şey mi istediniz

--Size biraz ters gelebilir ama ben birini soracaktım

--Sor bakalım

--Aynı senin teknenin yerinde, 80 öncesi, senin yaşlarında, bir Himmet baba vardı

--Seksen öncesi mi

--Evet darbe öncesi

--Yahu hemşerim git işine sen benimle kafa mı buluyorsun

Baktım adam tavrını değiştirdi, sırtını bana döndü, çek git başımdan,benim işim başımdan aşkın der gibiydi. Yine özür diler gibi sözüme devam ettim.

--Yok yok benim asıl niyetim ekmek arası kızartılmış balık yemek. Himmet baba buraya her gelişimde yapardı. Karnımı doyurur. Eğer saat geç vakit ise teknede yatar uyurdum.

--Yok kardeşim öyle birini tanımıyorum. Kimsenin de tanıyacağını zannetmiyorum.

Yanında ki tekne sahiplerine döndü ve bağırarak seslendi.

--Ahmet Reis, hey Cemal usta, buralarda 80 öncesi Himmet baba diye birini tanıyormusunuz.

Herkesten aynı cevap. Bizim himmet babayı kimse tanımıyordu.Hem aradan kaç yıl geçmiş sorduğun soruya bak. Yine ayrılmadım oradan. Çevreme bakınıyorum. Denizin dalgalarını, martıların uçuşlarını seyrediyorum. Bazı kurnaz martılar ise balıkçıların tepesine konacak gibi yanlarına kadar gelip denize dalıp dalıp havaya fırlıyorlar. Biraz daha dikkatlice baktığımda meğer balıkçının biri balık temizliyor arta kalanları denize atıyor. Tamam dedim kendi kendime, herhalde bu balık kızartacak. Muhatap olduğum balıkçı arkadaşa dönerek.

--Hayırlı işler kaptan bana zaman ayırdığın için

--Eyvallah hemşerim

Bir kaç tekne ötede ki balıkçı arkadaşın yanına geldim.

--Selamünaleyküm kaptan ekmek arası balık yapıyormusun

--Biraz beklersen yaparım.

Balıkçı arkadaş tezgahı daha yeni hazırlıyordu. Ben de rıhtımda kısa adımlarla bir ileri bir geri dönerek volta atıyordum. İstanbul'u seyrediyor. Kendi kendime mırıldanıyordum.

--Hey gidi koca İstanbul senin ne büyük karnın var. Kimleri yedin bitirdin hala doymadın mı

Balıkçı arkadaş arada sırada bana bakıyor.Gitmeyeceğimi anlayınca eline bir tabure almış

--Hey dostum şunu al da otur bari

Tabureye oturdum kendi hayalimle başbaşa kalacakken balıkçı arkadaş herhalde duramadı ve başladı beni sorgulamaya.

--Seni buralarda hiç görmedim ama giyimin iyi yoksa sen polis misin

Adam bir kerede nasıl anladı çözemedim. Yine de doğruyu konuşmak gerekiyordu. Ben karşımda ki kişiyle rahat konuşmayı, rahat olmasını isterim. Hemen sözü uzatmadan.

--Anlımda mı yazıyor dostum bir kere de nasıl anladın

--Demek polissin, hiç de polise benzemiyorsun daha çok öğretmen kılıklısın

--İnanmazsam kimliğimi gösterebilirim

--Tamam tamam. Peki Himmet baba diye birini sordun o kim oluyor.

--Sorma be dostum, onun hikayesi çok uzun, anlatsam kafanı şişiririm, boş ver.

--Nasıl olsa biraz bekleyeceksin, canın sıkılmasın anlat da dinleyelim

Gençlik yıllarımda köyden kaçıp İstanbul'a gelmiştim. Yanlışlıkla gemiden Karaköy'de ineceğime Kartal'da inmişim. Kartal'dan Kadıköy'e minibüsle geldim. Bu sahilde gezinirken burnuma mis gibi kızartılmış balık kokusu geldi. Bir teknenin yanına yanaştım. Bahsettiğim Himmet babadan yarım ekmek arası balık yedim. O kadar hoşuma gitti ki. Bir daha da bırakamadım. Onun yanına geldiğimde bana bir sürü sorular soruyordu. Neden İstanbul'a geldin. Nerden geldin. Sağcımısın, solcumusun. Burada kalacak yerin var mı. Kimseyi tanıyormusun. Ben de kendime göre hep gerçekleri anlattım. Ona bu kadar soruya karşı boş durmayacaktım herhalde. O da bana emekli öğretmen olduğunu, kimsesinin olmadığını, varı yoğu bu tekne olduğunu anlatıyordu. Daha sonraları bir kaç kez daha yanına geldim arkadaş olmuştuk.

Kendisini hep solcu kominist olarak adlandırıyor, bana da kızdırmak amacıyla "faşist asi genç" diye takılırdı. Ben düşüncelerimi açık açık ona anlatıyordum. O zamanları bile bu siyaset denilen işe karşıydım. "Boşu boşuna millet kavga ediyor görmüyormusun Himmet baba" Sinirlendiğimi anlayınca "Hadi Len takıldık alınma" derdi.

İstanbul'a ilk geldiğim gün onunla tanıştım. Cebimde biraz param vardı. Maltepe'de ablama gittim. Gez bakalım gez. Beşinci günü idi. Takrar Himmet babayı buldum.Bir balık daha yiyeyim de belli olmaz belki köye dönerim.

--Hayırdır köyüne dönmemişsin
--Hiç dönmeye niyetim yok, dönmeyeceğim de cepte de para bitiyor, ne yapacağım bilmiyorum.
--Koskoca adamsın, elin kolun sağlam her iş yaparsın
--Doğru söylersin de ortalık da karışık, başımızı belaya almasak bari
--Korkma karnın açıktı mı, yatacak yer bulamazsan yanıma gel
--Yok yok ben başımın çaresine bakarım

Nereye bakıyorsun. İstanbul değirmen gibi adamı üyütüyor. Kim vurduya gidersin dikkatli olmazsan. Şimdi düşünüyorum da bu adam kimdi. Kaç kere onun teknesinde yattım uyudum. Gece ondan başka kimse kalmazdı etrafta. Arada sırada polisler uğrar yanına balık ekmek yerler çekip giderlerdi. Beni polisler sorduklarında "benim yeğenim, garibin teki, salmıyorum sokağa, başına bela almasın diye" söylerdi. Sabah uyandığımda adam uyanmış sofrayı bile hazırlamış. Birlikte karnımızı doyurduk. Sahi onun uyuduğunu bile hatırlamıyorum.

--Hadi bakalım rızkını aramaya, bir şey bulamazsan gelirsin

Beni kovalarcasına İstanbul sokaklarına bırakırdı. Bazen aynı akşam, bazen bir kaç gün sonra, bazen de bir ay sonra yanına uğrardım. Şimdi tuhafıma gitmeye başladı. Çok iyi hatırlıyorum. İlk iş bulduğum lokantacı Ahmet Usta. Kadıköy otobüs duraklarının karşısında geniş bir yol vardı hemen orada diye söylediğimde

--Demek iş buldun ama bir hafta sonra ordan çık başka iş bul

Ben de nedenini sorduğumda.

--Fazla soru soruyorsun, ben sana ne diyorsam onu yap, başını belaya almazsın

Allah razı olsun Himmet babadan. Onun sayesinde bir sürü iş buldum. Hiç aç kalmadım. Aç gezdiğim dakikalar oldu ama sıkıştı mı soluğu Himmet babanın yanında alıyordum. Bahsettiğim Lokantacı Ahmet Ustanın sokağında çok kavgalar oluyordu. Demek ondan beni koruyordu. Adam bir sır gibi geldi geçti hayatımızdan.

--Senin bahsettiğin yıllar 30 sene öncesi, belki de çoktan ölmüştür, kimbilir nereliydi. Onun yaşıtlarında kimsede yok. Al bakalım dostum balıklı ekmeğini

--Yahu sen bana bir de çay söyle
--Çayım da var benim
--Allah Allahhhh şimdi tam Himmet baba oldun

Güzel eski anılardan biraz muhabbetle karnımı doyurdum. Şöyle sahil kenarından yürüyerek Üsküdar'a varabilirmiyim diye hayal ettim. Nerde...Nerede o gençlik yılları, yaş olmuş elli

--Allah razı olsun Himmet baba hakkını helal et, hadi bana eyvallah
--Uğurlar olsun garip yolcu

28.09.2010
   
 
( 304- Himmet Baba başlıklı yazı Necmi Yaprak tarafından 29.09.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.