Dün değerli hocam bayşad başkanımız Mustafa Kuvancı bey cep telefonundan beni aradı. Antoloji-2 şiir kitaplarımız gelmiş. Hemen aceleyle görevli olduğu dershaneye gittim. Zamanım kısa olduğundan, kısa bir hoşbeşten sonra toplam 20 adet şiir kitaplarımı aldım. Beyaz bir torba içinde arkadaşların bulunduğu otoya geldim ve normal görevimize devam edecektik. Tayfun kardeşim hemen sordu.
--Hayırdır ağabi nedir torbadakiler
--Bizim sitenin düzenlemiş olduğu şiir kitapları
--Bize de birer tane hediye edersin herhalde
--Etmez olurmuyum, zaten sevdiğim arkadaşlara hediye edeceğim
Araçta benimle birlikte bulunan Tayfun ve Sinan kardeşime sevgi ve saygılarımla diyerek ismimi ve imzamı atarak iki kitabı hediye ettim. Hayatımda ilk defa benim de içerisinde iki tane şiirim olan kitap hediye ediyorum. Bu benim için bir başlangıç. Arkadaşlar kitapları alır almaz benim sayfamı bulmaya başladılar.
--Ağabi nerde senin sayfan
--İsmimin baş harfine göre şiir sayfaları düzenlenmiş
Şoför olan arkadaşa
--Sen önüne bak, akşama incelersin
--İki dakika dur be ağabi merak ettim
Tayfun kardeşim sayfayı bulmuş ve okumaya başlarken
--Ağabi bu gücük ayı nedir
--Bizim oralarda şubat ayına gücük ayı derler
Sinan kardeşim de hemen atıldı
--Bizim oralarda da kış aylarına gücük ayı derler
--Erzincan ile Trabzon arasında ne fark varki
--Doğru aramızda bir dağlar var
--Yok Sinan mutlaka seninle akrabalık durumumuz vardır, zamanında dedem sizin oralardan geçmesin
--Benim dedem sizin oralara gelmiş olabilir
--Birinden biri olmuştur mutlaka, Erzincan nere Trabzon nere
Tabii ortamda birazcık muzurluk olunca neşemiz yerine gelir ve birbirimize böyle takılırız. Gülüşmeler alır ortalığı. Hemen peşinden iş daha komik olsun diye
--Tayfun bu gün Necmi abi ne yaptı biliyormusun
--Ne yaptı
--11818 den YÖK'ün telefonu al ve YÖK'ü ara dedim.
--Eee
--Telefon cevap verir vermez, kızım ben aftan yararlandım, kayıt yaptırmak istiyorum demeye başlamaz mı, bana bir gülmek geldi, döndüm Necmi ağabime, ağabi YÖK'ün telefonu al, kız ne bilecek senin affını, maffını
Ben de öyle dalmışım ki af çıktıktan sonra açıköğretim bürosuna uğruyorum bana herhangi bir bilgi yok diye cevap veriyorlar. Nasıl kayıt yaptıracağıma dair bir bilgi vermiyorlar. Bu bahar imtihanlarına yetişmem için Mart ayının yedisine kadar başvurmam gerekiyor. Üniversitenin ÖSYM bürosuna uğradım yine istdeiğim cevabı alamadım. Üç günden beri çaresiz bir halde kafayı öğle takmışım ki yapacağım herhangi bir işlem için her şeyi karıştırmaya başladım. Arkadaşın gülmesinden manzarayı çaktım ama iş işten geçmişti.
--Kızım kusuruma bakma, yalnış anlattım bana YÖK'ün telefonu lazım
Bana internetten dilekçe formunu doldur ve öğrenim gördüğün kısım ile ilgili not döküm belgesini dilekçeye ekle aps ile Yükseköğrenim Kurulu Başkanlığı Ankara olarak postala dediler. Bu işlemi yaptıktan sonra tekrar düşündüm. Benim YÖK ile ne işim olur. Açıköğretim merkezimiz Eskişehir ilinde.
--Yahu arkadaşlar polis merkezine gidelim
--Zaten okul önüne geçeceğiz
--Neyse akşama evde internetten incelerim
Tayfun kardeşim polis merkezinde indi. Oradan okul önüne geçeceğiz. Ekipten diğer bir arkadaş olan Ramazan araca bindi. Şoför kardeşim Sinan aracı okul önüne sürdü. Okul giriş kapısını takip edecek şekilde park etti. Hemen eline benim şiir kitabını aldı ve incelemeye başladı. Ramazan kardeşim de görür görmez
--Sinan nedir elinde ki
--Necmi ağabeyimin şiir kitabı
--Hani bana
Aslında Tayfun ile Sinan'a kitapları şimdilik kimseye göstermeyin, zaten az sayıda geldi, hepsini hediye olarak dağıtacağım şeklinde tembih etmiştim. Ekipten diğer arkadaşımız olan Ramazan arkadaşım israr edince vermemek olmaz. Kendi kendime öyle bir zor durumda kaldım ki, keşke daha fazla ısmarlasaydım diye düşündüm. Böyle giderse kendime bile kalmayacak. Bir tarftan da birine hediye vermek hoşuma gidiyor. Onların da size karşı hal ve hareketleri değişiyor, teşekkürlerini iletiyorlar. Ramazan kardeşimimi kıracağım.
--Yanında ki torbadan bir tane çıkar da ver bana
--Benim oğlum Emre'de şiir yazar
--O zaman oğluna hediye edeceğim
Değerli Emre'ye sevgi ve saygılarımla polis amcası Necmi Yaprak'tan hediyem olsun diye yazdım ve altına da imzamı attım.
--Ooo Necmi sende benim gibi biraz kırıksın herhalde
--Sen benden daha fazlasın
--Yoo benim bildiğim bu işlerle uğraşanlar biraz kırık olurda onun için söyledim
--Teşekkür ederim zaten bu işler akıl işi değil, sen yine de bu kitabı oku
Bu arkadaşımız söylemiş olduğu lafa kızsam bir türlü, kızmasam bir türlü. Bazen böyle durumlarda söylenenleri kabullenip aynı tavırla cevap vermek hoşuma gidiyor. Kendi kendime olsun diyorum. Demek ki bu arkadaşım böyle mutlu oluyor.
--Ramazan aç bakalım benim sayfayı da iki ihtiyar şiirimi okuyayım sende takip et
--Eee ne olacak
--Bakalım şiiri beğenecekmisin
--Oku bakalım
Şiiri okumaya başlayacağım ama Sinan kardeşimin cep telefonu bir sussa. Biri susuyor biri çalıyor.
--Yahu mubarek başbakan gibisin vallahi
--Neydeyim abi arıyorlar
Başladım şiiri okumaya, tam şiirin ortasında bir daha telefon.
--Şurda beş dakika keyif yapacağız, onu da zehir etme, kapat şu telefonu
--Aha kapattım
--Neyse aç bana bakma telefon daha önemli, ne olur ne olmaz
--Önemli değil abi
Tam şiiri bitirmek üzereydim bizim Sinan gülmeye başladı.
--Ne gülüyorsun lan
--Yahu ağabi senin YÖK'ün aklıma geldi
--Sinan rahat duramayacakmısın
--Dur Ramazana anlatayım
--Boşuna anlatma asla gülmez
--Neden
--O da benim gibi kırığın teki, hatta benden çok fazla
Bu defa Sinan'ı gülme krizi tuttu. Bir türlü şiirin sonunu getiremedim. Artık bu bizim ayaklı gazete rahat durur mu, her gittiği yerde bu YÖK meselesini anlatır durur. Okul çıkışı yapıldıktan sonra polis merkezine geldik. Arkadaşlar içeriye girdi. Ben de peşlerinden yavaş yavaş içeriye girdim. Baktım bizim Sinan hemen kulisi kurmuş bizim YÖK meselesini anlatıyor.
--Gülün bakalım, bir eylence buldunuz
Kendi kendime kızmamak için yıllar öncesinden sözüm vardı. Kim ne söylerse söylesin. Onlar bana güler bende onlara niye güldükleri için gülerim. Zaten fıtratımızda küsmek, darılmak yasak. Her gün beraberiz. Karşında ki çocuk gibi muamele de yapsa kızmayacaksın. Yoksa günler nasıl geçecek. Hem bu gün benim en mutlu günlerimden bir tanesi, bu gün kızmak tamamen yasak bana. Yaşadığım duygulara bakın. Bu yazıyı yazarken de ben de başladım gülmeye. Hanım da evin içinde misafirlerine börek hazırlıyor.
--Hayırdır kendi kendine ne gülüyorsun
--Allah aşkına sorma
--Ne oldu anlat bakalım
--Anlatırsam sende gülersin
--En iyisimi anlatmayayım, bir ara yazdığımı okursun
Aslında gülsem mi, kızsam mı bir türlü karar veremiyorsun. Her iki olay aklıma geldikçe insan bir tuhaf oluyor. Sonunda ne olursa olsun dedim ve
--Sen de gül be...hah hah haaa
 
04.03.2011 
 
       
( 410- Gülsem Mi Gülmesem Mi başlıklı yazı Necmi Yaprak tarafından 4.03.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.