Öyle vakti yaklaştığında binanın üçüncü katına çıkarım. İnşaat halinde olan binanın bekçisi Süleyman abiye seslenirdim
 
--Süleyman abi çayları hazırla
--Tamam patron
--Ben de marketten bir şeyler alayım, bir eksiğimiz var mı
--Ekmek al yeter
 
Merdivenleri yavaş yavaş iner, yüz metre ileride ki markete giderim. Verilen siparişleri alır tekrar geri dönerim. Bina da bulanan işçiler yavaş yavaş sofranın hazırlandığı yere gelirler. Karnımızı doyurur biraz mola veririz. Bu sırada millet rahat durmaz.
 
--Patron bir türkü asıl da kulaklarımızın pası silinsin
 
Ben zaten dünden razıyım. Yapılan inşaatın şekli yıldız şeklinde her katta beş daire var. Binanın tam ortasından merdivenler çıkıyor. Merdiven boşluğu da biraz geniş. Bu yüzden de sesim binanın içinde yankı yapıyor. Peşpeşe türküleri sıralıyorum. Çalışma saati gelince.
 
--Haydi arkadaşlar çaylarınızı içtiğseniz herkes işinin başına
 
Millet neşe içinde işe başlar. Yaptığımız iş ise yapılmış binalara su ve kalorifer tesisatı döşemek. İstanbul- Kartal- Rahmanlar kısmında çalışıyoruz. Benim işim işi takip etmek. Esas patron Yakacık'ta bürosunda oturuyor. Erzurum'lu bir arkadaş. Her akşam yapılan işlerin raporunu veriyorum.
 
Bu işe başlamama sebep olan ise Yakacık'ta bulunan Çınaraltı gazinosu sahibi Yaşar Bayraktar isimli Kars Çıldır ilçesinden arkadaşım Ekrem Bayraktar'ın babası. Bunlar bir ara bizim Bursa-Karacabey-Gönü Köyünde kalmışlardı. Daha sonra İstanbul'a göç ettiler.      
 
Hemen hemen her günüm aynı geçiyordu. Bir kaç kez marketten çıkıp iş yerine gelirken iki kız beni takip ediyor, arkamdan benim duyacağım şekilde fısıldaşıyorlar.
 
--Yahu bu kürtlerin hepsinin sesi güzel mi oluyor.
 
Herhalde söylediğim türküler yüzünden beni kürt zannettiler. O zamanları da İbrahim Tatlıses yeni yeni meşhur olmuş, duyduğum her türküyü söylüyordum. Ben de hiç oralı olmaz cevap vermezdim. Tanımadığım elin kızları. Hem onlara laf atmak ta bize yakışmazdı.
 
Bir gün baktım karşı binanın balkonunda bu iki kızı gördüm. Yine öğle vakti idi. Onları görünce türkü söylemeyi kestim. Onlar da beni görmüşlerdi. Karşıdan karşıya
 
--Ne olur devam et, biz senin için balkona çıkıyoruz
 
Etraftan bir gören olursa ya da iş yerinde çalışanlar durumu farkederse ayıp olur diye düşündüm ve bir daha türkü söylemeyi bıraktım. Bu defa çalışanlar.
 
--Hayırdır patron bir derdin mi var
--Allaha şükürler olsun bir derdim yok
--O zaman iki gündür niye türkü söylemiyorsun
--Arkadaşlar size bir durum izah etmek istiyorum
--Hayırdır kötü bir durum mu var
--Kötü bir durum değil de karşı ki binadan rahatsız olanlar olur ayıp olmasın
--Olur mu patron onlar da seni dinlemek için balkona çıkıyorlar
 
Hoppala millet her şeyin farkında ve rahat. Bekçimizin ise haberden öteye
 
--Patron sen devam et, zaten her gün seni sorup duruyorlar, kimsenin rahatsız olduğu yok sen kayfine bak.
 
Ben de memleket hasreti artmaya başlamış. Yine köyden çıkalı üç ay olmuş. Bir daha beni kimse durdurabilir mi. Tekrardan başladım türkü söylemeye
 
Ceylan seni kimden sorayım
Felek aldı seni nerden bileyim
Nidelim, nidelim evi barkı terkedelim
Aman sılamıza gidelim
Aman kadir kıymet bilen ellere gidelim aman
Amanın, amanın, amanın, aman, aman, aman
 
Sen misin bu uzun havayı söyleyen. Bir gün sonra markete yine öğlen vakti erzak almaya gitmiştim. Yine o iki kız peşimden markete girdiler. Benimle konuşmak için can atıyorlar. Tabii ben de yine ses yok. Erzakları aldım marketten çıktım. Peşim sıra bunlar da çıktılar. Peşimden koşarak önüme geçtiler.
 
--Kusura bakma sana bir şey sormak istiyoruz
--Buyurun sorun
--Yahu bu kürtlerin niye sesi güzel oluyor
--Yürekleri yanık olduğundan
--Ama senin konuşman kürde benzemiyor
--Doğru
--O zaman niye kürt gibi türkü söylüyorsun
--Yüreğimin yanık olduğundan
--Çok mu yüreğin yanık
--Anlatsam siz anlamazsınız
--Allah Allah niye anlamayalım ki
--Bilemem ben öğle düşünüyorum
--Neyse boş ver peki sen nerelisin
--Karadenizliyim
--Sen bizimle kafa buluyorsun galiba
--Hayır doğru söylüyorum
--Ama hiç karadenizliye benzemiyorsun
--Peki farkeder mi ?
--Farketmez de çok merak ettik
--Aslen Trabzon, doğduğum yer Adapazarı, büyüdüğüm yer Bursa Karacabey
--Tamam şimdi oldu işte, desene ben Türkiye'liyim diye
--Şimdi doğru konuştun, ben her yerdenim
--Yahu bizi merakta bırakma, Allah aşkına doğruyu söyle
 
Baktım bana inanmıyorlar, fazla da takılmaya da gelmez. Hemen şunlardan ayrılayım derken binanın yanına gelmişiz.
 
--Hadi kızlar size iyi dersler
--Sana da iyi çalışamalar
 
Binanın içine girdim. Bir taraftan da düşünüyordum. Çalışan işçilerin için de de Türkiye'nin her yerinden insan var. Aramız da en ufak bir sorun da yok. Hep beraber gülüş cümbuş günler akıp gidiyordu. Hatta birbirmize takılırdık bile
 
--Ula lazoğli kaz uçar da laz uçmaz mı ?
--Bana takılana bakın Allahın kırosu
 
Ardından neşeyle gülüşmeler. Ney di o günler. Gecemizi gündüzümüze katardık. Tek derdimiz çalışmaktı. Herkesin kendine göre hayalleri vardı. O hayalleri anlatmaya kalkışsam, Türkiye'den Amerika'ya köprü olur. Hele bir yeşilçam hikayemiz var gülmekten yerlere yatarsıınız. Ne dayak yemiştik. Tabii parasıyla. İnsan parayla dayak yer mi ? Biz yedik işte. Hey gidi Adapazar'lı Kemal. Diyarbakır'lı Cemal. 
 
Soğanlı bayırında oturduk. O paraları ne güzel yedik. Sahi unutmadan söylemek istiyorum. Her birimiz Türkiye'nin bir tarafından olmamıza rağmen hiç kavga etmedik. Aklımıza bile gelmiyordu. İşte böyle bazen kürt oluyordum, bazen de laz. Ne olursam olayım hiç farketmiyordu. Yeter ki insan gibi insan olayım. Kazandığımız paraları bölüşüp aynı sofrada keyifle yedik mi ben ona bakarım. Bizi kim ne sanırsa sansın hiç önemli değil.
 
Şimdi o arkadaşlar yine bir araya gelsek yine aynı şeyleri yapardık.
Bu millete ne oluyor halen ne olduğunu anlayamadık.
Sırtınıza iki metre bez ile gideceksiniz öbür dünyaya
Bundan hiç haberiniz var mı Allah aşkına
 
 
23.01.2011  
 
 
  
 
   
 
 
( 391- Bir Zamanlar Neydik başlıklı yazı Necmi Yaprak tarafından 23.01.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.