12 Eylül darbesi daha yeni olmuş. Her tarafı asker sarmıştı. Köyden şehire gidemiyorsun. En iyisi köyde kalmak. Üç beş tane hayvanın peşinden akşama kadar koşturursun. Akşam yorgunluğunu üzerimden atmamıştım. Bahçede çimenlerin üzerinde oturuyordum. Evimizin üst tarafından geçen ana yoldan
 
--Sadıç anne Necmi evde mi
--Oğlum Hasan sen misin
 
Ağaçların yapraklarından beni göremiyordu. Hala üsteliyordu.
 
--Yav sadıç anne Necmi evde yok mu
--Oğlum görmüyormusun ağaçların altında
 
Avlu kapısından bir hışımla yanıma gelen Hasan sadıçım
 
--Sesimi duyuyorsun da niye ses vermiyorsun
--Sen de bağırma insan gibi gel avluya da öyle sor
--Bırak şimdi sen bunları
 
Halinde bir telaş vardı. Aynı zamanda gözleri de kızarmıştı. Mutlaka bunun bir derdi var galiba. Haydi hayırlısı diye içimden geçerken
 
--Oğlum ben yarın İstanbul'a gideceğim
--Hoppala nereden çıktı şimdi bu
--Necmi ben artık dayanamıyorum mutlaka gitmeliyim
--Ee benden ne istiyorsun gideceksen git
--Sen İstanbul'a çok gittin geldin yolları bilirsin gel beraber gidelim
--Oğlum sen manyakmısın ortalık kaynıyor
--Valla ne olursa olsun ben canımdan bezdim
--Sen şu işin gerçeğini anlat nedir derdin
 
Birbirimizin her şeyini bilirdik. Beraber karşı ki köyün yolunu az mı aşındırmadık. Mecburen derdini öğrenmem lazım. Meğer bizimkinin derdi babasıyla. Koskoca delikanlı olduk adam hala bize çocuk muamelesi yapıyordu. Yine kavga etmişler. Bu defa çok fena dayak yemiş. Elini kaldırıp ta bir şey dememiş. Daha sonraları annesi anlatıyordu.
 
--Ah be oğlum bu Hasan yok mu bu Hasan
--Hasan yine ne yaptı.
--Dün akşam babası ile kavga etti onca sopayı yedi, hiç yerinden kımıldamadı.
 
Bizim Hasan'ın derdi anlaşılmıştı. Belki bir şarkıcı olurum hayali ile meşhur olup köye dönmek. Hele babası o zaman ona ne diyebilecekti. Benim de Hasan'dan aşağı kalır tarafım yok aslında. Beni de bayağı bir heyecen sardı. Hiç belli  olur mu bir bakmışsın meşhur birinin arkadaşı olmuş çıkmışız. Kendi kendime bırak şu hayalleri deyip nasıl bu işin içinden çıkacaktım. Çepte de o sıralar para da yok. Yalvardım yakardım arkadaşımı kandıramadım. En sonunda karar verdim. Hayırlısı ile yola çıkalım bakalım.
 
Bir beyaz çuval içine ne kadar eşyası varsa doldurmuş. Ev ile tamamen ipleri koparmış. Köyden kasabaya oradan da  İstanbul'a bilet aldık. Yola çıktık. Benim aklımda daha başka işler var. Üzerimizde kimlik de yok. Bir yakalansak sorgu sual kaç gün yatarız Allah bilir. Sağ salim İstanbul Karaköy'de gemiden indik.
 
--Gideceğimiz adresi biliyormusun
--Cebimde hele dur çıkarayım
--Hasan bende para yok sende var mı bari
 
Hasan birden şaşkın şaşkın suratıma baktı.
 
--Neden öyle bakıyorsun, paran var mı dedim
--Bir paket birinci alacak kadar var
--Allah senin cezanı vermesin
--Sadıç sen de var zannettim
--Ulan madem yola çıkmadan söylesene
 
Limanda beş on dakika sağa sola bakındık. Eşya çuvalını oturak yaptık ve üstüne yanyana oturduk. İçimden hem kızıyorum hem de ne yapacağımıza dair çare arıyordum.
 
--Sigara var mı bari
--Sen sigara içmezdin
--Senin yüzünden içeceğim
--Ya sadıç ne yapacağız
--Hele şu sigaraları içelim buluruz bi çaresini
 
Daha önceleri İstanbul'a çok gelip gittiğim için İstanbul ayaklarını da iyi bilirdim. Ayak yapmayı sevmezdim ama macbur kalmıştım. En azından doğru bir ayak yapsaydık. Etrafa bakınırken bir taksici gördüm.
 
--Bilader baksana
--Buyur abi
--Fatih Atikali'ye gidermisin
--Giderim abi
 
Hemen taksiye atladık. Hasan'a asulca seslenerek
 
--Sakın konuşayım deme işi bozarsın, ben ne dersem onu yap
 
Hasan da başını sallayarak
 
-Tamam
 
Baktım taksici kafasına göre dolaşıyor. Yolları bliyormuşum gibi bilriçlik taslayarak.
 
--Kardeş bizi dolaştırmaya kalkışma, şu yoldan direk çık
--Tamam abi
 
Amacım taksiciye İstanbul'u çok iyi bildiğimi anlatabilmekdi. Bir de İstanbul da bitirim ayakları yaptın mı kimse sana dokunamaz.
 
--Kardeş askerlere de dikkat
--Tamam abi
--Sen paranı almaya bak ekmek aslanın ağzında değil mi dostum
--He valla şu darbe temelli işimizi b...etti
 
Halbu ki gideceğimiz adresi ben de bilmiyordum. Fatih Atik Ali semtinde Atik Ali camii varmış hemen onun arka sokağında bir apartmana gideceğiz. Burada Hasan'ın eniştesi oturuyor. Ne eniştesini tanırım ne de halasının kızını. Karanlığa kalmıştık. Bereket taksici delikanlı idi. Bizi caminin arka sokağına kadar getirdi.
 
--Kardeş bizi iki dakika bekle hemen geleceğim
--Tamam abi
 
Taksinin durduğu sokak ile gireceğimiz apartman görünmüyordu. Köşeyi döner dönmez apartmanı bulduğumuz gibi giriş kısmına kendimizi attık. Taksici peşimizden bakarda bizi görmesin istiyorduk. Dış kapı lambası da yanmıyor. Sokak zifir karanlık. Kibriti çıkarıp bir tane yaktım. Çağrı yapılacak zil arıyordum. Zil vardı ama isim falan yoktu. Rastgele bir zile bastım. Dış kapı açıldı. Apartman merdivenlerine gelmiştik.
 
--Kim o
 
Diye yukarıdan bir erkek sesi geliyordu. Bizim Hasan
 
--Necmi valla bu eniştem
--Yapma nasıl denk geldi böyle 
--Enişte ben Hasan Gönü köyünden
--Hayırdır inşallah
--Hayır enişte hayır
--Pek hayıra benzemiyorda gelin bakalım
 
İstanbul da evler insana dar gelir bildim bileli. Evde karıkocadan başka kimse yoktu. Bizi içerye buyur ettiler. Biraz hoşbeş sonrada muhabbete daldık. Birden de cebimizde paranın kalmadığını, taksiciye para vermediğimizi söylemek zor geldi. Bir ara Hasan'a gözümle işaret ettim
 
--Bir bakayım hala duruyor mu
 
--Enişte ben şöyle bir sokağa çıkıp hava alayım
--Olur mu sakın çıkma
--Bir şey olmaz ben İstanbul'u bilirim
--Bilirsin de şimdilerde bildiğin gibi değil
--Bir sigara içip geleceğim
--O zaman kapının eşiğinden ayrılma
 
Dışarı çıktım. Taksinin durduğu yere geldim. Ortada ne taksi vardı ne de hiç kimse. Garibim kimbilir bizi ne zannetti. Yine de bizim halimizden anlamıştır diye düşündüm. Kimbilir kaçın kurdu. Hesapta biz de kendi kendimize oyun yapıyoruz. Keşke şimdi bir daha karşılaşsak ta helalleşsek. Hemen geriye döndüm. Tekrar eve çıktığımda Hasan ile eniştesi balkona çıkmış birlikte sigara içiyorlardı. Aç karnımızı da doyurduk. O gece niye geldiğimizi bize sormadılar. Bir ara söylemek için ben yüklendim enişte bey
 
--Sabah ola hayır ola hadi bakalım siz yatın
 
Oturma odasına yere bir yatak serilmişti. Alan da biraz dardı. Ben oturduğum koltukta öylece kaldım. Numara yaparak.
 
--Hasan sen yat uyu benim şimdilik uykum yok
--Sanki benim var
 
Olan bitenleri gözümün önünden geçiriyordum. Sabah olunca neler görecektik. Hasan'ı nasıl ikna edecektik. Acaba eniştesi bize ne diyecekti. En önemlisi cebimizde beş kuruş paranın kalmadığını söylemek. Acaba adamın durumu iyimiydi. Bir sürü sorular beynimi kurcalarken nasıl uyuduğumun farkına varamadım. Millet sabah uyanmış, sabah kahvaltısı hazırlanmış, ondan sonra bizi uyandırıyorlardı. Bereket sabahı günlerden pazardı. İş derdi yok okul derdi yok.
 
--Arka caddede güzel bir kafe var oraya gidelim
--Gidelim enişte
 
Sağımıza solumuza bakarak ilerliyorduk. Caddeler asker kaynıyordu. Ara karanlık sokaklarda in cin top oynuyordu. Gözlerimizle anlamaya çalışıyoruk olup biteni. Hasan'ın eniştesi anlattıkça giderek içimize korku girmeye başladı. Ben de enişte beyi destekler amaçlı tasdik ediyordum.
 
--En iyisi ben sizi vapura bindireyim doğru köye
 
Adamcağız nereden anladı bilemiyorum. Bizi gemiye bindirdi. Cebimize de biraz para verdi. Bu para köye gelmeye yeter de artar dı bile. Gidişimizle dönüşümüz bir oldu. Hasan Karacabey harasında kaldı. O kadar yalvarmama rağmen köye gelmedi. Köyün girişinde ki ev Hasan'ların eviydi. Haradan yaya olarak köye geldim. Tam evlerinin önünden geçerken Hasan'nın babası beni gördü. Birazcık sevinmişe benziyordu. Biraz da çekingen tavırla.
 
--Necmi oğlum Hasan nerde
--Hara da kaldı
--Köye niye gelmedi
--Bana mı soruyorsun, git insan gibi oğluna sor
 
Yüzümü çevirdim doğru evimizin yolunu tuttum. Ben zaten sağ salim köye geldiğime dua ediyordum. Birazcık aklı olan cebinde para yok, kimlik kartı yok çık İatanbul macerasına. Bir yakalansak sonumuz ne olurdu acaba. O günleri yaşayanlar bilir. Yok baban kim, yok anan kim derken kim vurduya da gidebilirdik. Belayı sıyırmıştık yakamızdan.. Şarkıcı olma merakımız da çok kısa sürmüştü..
 
19.02.2012 
 
   
  
 
  
 
     
 
 
   
( 575- Şarkıcı Olmak Hayali başlıklı yazı Necmi Yaprak tarafından 20.02.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.