Çiğnenmek çoğu canlıya ızdırap ve itilmişlik hazzı verir değil mi? Ya biz gerçekten tuhaf bir canlıyız ya da bu işte bir tuhaflık var.Neden derseniz; diğer canlıların bir hakaret olarak saydığı çiğnenmek için neler vermezdik neler... Hislerim tuhaf değil mi? Olsun adım da tuhaf nasılsa, ne farkederki, zaten farketseler bile adımdan kaybederim. Ben, biz ve diğerleri ortak ada sahip olduğumuz kesim işte.
Şimdilik böyle yaşıyoruz...
Kuşların arada bir geçit yaparken üstümüzden bıraktığı cıvıltıları uzun süre kulaklarımda saklamayı alışkanlık haline getirdim ki sessizliği bu seslerle şenlendirebileyim diye.Yağmurun yağarken ki ahenkli seslerini sinemde saklıyorum sessiz zamanlarımda tekrar tekrar dinlemek için. Ah bir de rüzgar, o endam o eda görmedim böylesini ama arada bir asabileşmesi ve hızlanması var ki o sesiyle birlikte çeker gider buralardan, saklanacak pek bir şeyi yoktur ama beklerim gelişini yine de...
Avcılar da uğrar oldu son zamanlarda buraya, onları gördükçe kendimi önlerine atasım geliyor. Attıkları adımları sayıyor, attıkları adımların yönünün bana yönelmesi için, elimden keşke birşeyler gelseydi diye kendimi parçalarken, kıyılarımdan bile geçmeden uzaklaştıklarını farkediyorum avcıların...
Bu aralar bir söylenti var buaralarda, nereden duyduysa duymuş adaşlarım, çok yakın bir zamanda bizi aramakla bulamayacaklar ve yarış halinde bizi bulmaya çalışacaklarmış. Biz aslında yüzyıllardır bilinen faydalarımızın önemsenmediği bir zamanda yaşıyormuşuz...
Dedikodu doğruysa, eski zamanlara geri dönecek, faydalı olduğumuz yeniden hatırlanacak ve sofralarınızın baş köşesinde yer alacağız.
İnanın ukalalığımdan değil, sırf heyecanıma ve bulunduğum yabani ortama bağlayın cahilliğimi. Çünkü bu kadar sırrımı verdim size ama daha adımı bile söylemedim... Ben söylemesem de çoğunuz anlamıştır zaten adımı ama yine de söyleyeyim ben.. Adım yaban otu...Bildiğiniz dağlarda yaşayan yaban otu...