‘’Bir kitap okudum hayatım değişti.’’
Ve hep merak etmişimdir Orhan
Pamuk’un hayatını değiştiren kitabın ne olduğunu her ne kadar bu güne kadar ona
ait eserlerden birini okumamış olsam da. İsmini hatırlamadığım bir kitabı
senelerce durdu kütüphanemde ve geçen zaman zarfında okumaya yeltenmediğim dün
gibi aklımda. Tarih kokan satırlar ve entelektüel bir seyri olduğu muhtemeldi
kitabın.
Şüphesiz şahsına münhasır ve çok
kıymetli bir kalem ki haricinde ne söyleyebilirim ki ta ki…
Öncesi ve sonrası yok söz hakkına
sahip olma hakkımın olup olmaması ile ilintili. Sonuçta ne bir eleştirmenim ne
de profesyonel düzeyde bu işi meslek edinmiş bir yazar. Ve hiçbir zaman da
yazar olduğum iddiasında bulunmadım. İsterseniz bunu özgüven eksikliği diye
tanımlayın ama kendimi yazar olarak lanse ederek ne ukalalık yapacağım ne de bu
mesleği icra edenlere saygısızlık. Sonuç itibariyle yazın dünyasındaki maceram
başlayalı çok zaman geçmedi. Severler sevmezler, o da ayrı konu her ne kadar
emek verilen bir iş konusunda o emeğin malikine saygım sonsuz olsa da.
Örnek aldığım kalemler olmaz mı ve
daha okunası ne çok kaynak ne çok yazı. Her ne kadar kendimden sürekli şüpheye
düşsem de ve bitmek bilmez bir savaş gütsem de yazıp yazacaklarım konusunda
hala net bir karar veremedim bu yolu ne kadar sürdüreceğim konusunda. Ne de
olsa somut bir başarı yakalamak adına yaptıklarımın kâfi gelmeyeceği inancı
taşıyorum.
İnanç yetiyor mu sizce ya da sevmek?
Ne yazık ki hayır, sevgili dostlar.
Sevmek de kâfi gelmiyor pek çok konuda üstelik. Gerek beşeri ilişkilerimizde
gerekse aklınıza gelecek herhangi bir madde ve konu ile ilintili. Bunun
örneklerini öyle çok yaşadım ki. Çok sevmek ve vazgeçmek en kötüsü ve en
yaralayıcı olan. Sevdiğiniz insanlar ama tarafınca sevilmediğiniz ki illa ki
karşı cins de olması gerekmiyor bu sevgiyi kime besliyorsanız. Ya da çok
sevdiğiniz basit bir eşyadan bile uzaklaşmanız öylesine mümkün ki. Keza bunun
çok kötü ve asla da unutamayacağım bir örneğini henüz iki yıl evvelinde
yaşadım. Bırakınız detayları ama kopmam çok çok zor oldu ve hala içimde kırık o
parçalar batıp duruyor kalbime.
İstediğiniz kadar inanın ve isteyin
hatta çırpının, dört dönenin etrafınızda. Her şey olacağına varıyor, inanın ki.
Mücadelesini verdiğim o kadar çok şey
oldu ki ve sonuç koca bir hayal kırıklığı ve alın karesini, küpünü ve sonsuza
tekabül eden üzüntü katsayısı…
Paylaşmak arzusu belki de bu yazma
güdüsünün beni esir almasının altında yatan yegane neden ve anlatmaktan
bıkmayacağım ne varsa ve her kim ise beni yerin kaç kat altına sokmuş olsa da.
Mahzende geçen bir ömür, kara ve ıssız. O kadar da kötümser olmamalıyım ama ne
gelir ki elden. Ne de olsa can çıkar huy çıkmaz.
Maziyi geride bırakmak adına belki de
tüm gayretim ve tüm o başarısızlıklarımı gömmek en derine ve her yeni gün yeni
sayfalar açmak ve doldurmak ince ince, usul usul.
İşleri yoluna sokmak tüm gayretim ve
mümkün mertebe dile gelmek, dile getirmek. Zor bazı şeyleri ifade etmek.
Duygular o kadar değişken ve o kadar derin ki sadece hissetmekle telaffuzu
mümkün ve tıkanıp kaldığım pek çok nokta bariz örnek verememe adına muzdarip
olduğum.
Dün elime aldım sevgili Orhan
Pamuk’un bir kitabını ve yazarlık serüvenine ait o dokunuşlarını özümsemek
adına okudum ve okudum ve derin bir yıkılmışlıkla sarsıldım.
‘’Böyle mi olmalı?’’ ve ‘’Benzer bir
yol mu izlemeliyim?’’ kaygısı tüm benliğimi sardı.
Taşıdığım pek çok kaygıya bir halka
daha eklendi dün geceden bu güne sarkan ve beni fazlasıyla korkutan. Mademki
korkumun üstüne gitmeliydim neydi beni yazmaktan soğutan?
Anlamlandıramadığım ne varsa anlam
bulmayan nice yaşanmışlık ve hedefsiz geçmeye meyletmiş bir başlangıç mıydı
gözümü korkutan yoksa bir nokta mıydı her ne kadar defalarca noktayı virgüle
çevirmiş olsam da.
Ne çok karaltı var ışıklandıramadığım
ve ne çok enkaz altından bir türlü çıkma imkânı bulamadığım. Ne koyarsanız
adını ya da hangi yöntemle cezalandırılacaksam da. Ne de olsa cezalar tamamen
insanların inisiyatifine kalmış ve herkesin farklı yöntemleri var eğer ki suç
teşkil edecek bir davranışta bulunmuşsanız. Ne de olsa göreceli hangi
davranışın ve hangi duygunun suç sınıfına girip girmediği. Sayısız taktik
koşullandırırken sizi özellikle sevdiğiniz her ne ya da her kim ise.
Sevmek… Çok sevmek ve uğruna yapılan
onca fedakârlık. Belki manevi boyutta yeri geldi mi ne kadar zorlansanız da
maddi anlamda başa çıkamadığınız her ne ise. Muhatap olduğunuz, olduklarınız
hatta tanımadıklarınız ve yakın hissettikleriniz.
Bırakınız nokta ve virgülü anımı ve
ömrümü kuşatan sayısız ünlem ve soru işareti sürekli farklı versiyonlarını
gördüğüm kaçıncı kâbus.
Ne kadar yakın olsam da bir o kadar
uzağındayım benliğimin. Ya da çok uzak hissettiğim duyguların tam da
arzındayım. Alın size, pek çok göreceli kavram.
Yüreğimde taşıdığım ve uzağımdakiler.
Uzak durduğum ama aklımdan çıkmayan
pek çok duygu ve korku.
Hayatın anlamını bile çözememişken
kim oluyorum da kâinatın sırrını keşfedeceğim.
Sanırım, sevginin de bir sınırı
olmalı. Yeni yenilgiler almamak adına.
Belki de vurdumduymaz olmamanın
bedelidir ödediğimdir.
Evet, ben de bir kitap okudum ve
çaldı düşlerimi. Her ne kadar hicap etsem de…