Raylar ikiye bölerken şehri
İncinir yürünmemiş yollar
Çiğnenmemiş cümleleri tükürür derviş
Ve yetim acıları sarar kollar
Çözgüsü yitiktir ucu yüreğe bağlı ipin
Duvarın çatlağında gizlenir yıllar
Çığlığın rengine bürünür zaman
Rotasını yitirir akıllar
Soğur siyahın alevi
Suyun vücuduna sarılır kokular
Sıvası dökülür öncesizlerin
Ve gözlerde demini alır uykular
Yenilgi değildir doğal olmak
Sustukça tortulanır geveze hevesler
Ağaçlar hasret kalır köklerine
Ve göğüste yankılanır sesler
Kötürüm olur sabahlar
Yıkansa da çıkmaz yüzdeki hüzün lekesi
İştahı artar göç mevsimlerinin
Ve yolun boynuna dolanır yolcunun çelişkisi
Yosun tutar bekleyişin ruhu
Sabaha küser geceler
Yüzü eskir kökleri kurtlu çınarın
Ve sonsuz huzura buyur eder yüceler
.
.
.
.
.