HAYAL DERYASINA BEN BAZI BAZI/ DALMASAM BİR TÜRLÜ DALSAM BİR TÜRLÜ...
BİR KISMI TAMAMEN GERÇEK BİR ÖYKÜDÜR.
Sözleri Necdet Atılgan'a, bestesi Selahattin Pınar'a ait güzel bir Hüseyni şarkıdır '' Hayâl deryâsına ben bâzı bâzı. Dalmasam bir türlü dalsam bir türlü. Derdime âşina olan bu sâzı. Çalmasam bir türlü çalsam bir türlü'2
***************
Adem Beyle birlikte merdinevlerin başında karşılıklı dikilip sıra halinde içeri giren öğrencilerde saç, sakal, bıyık ve etek boyu kontrolü yapıyorduk. Özellikle de uzun saçlı, kravatsız erkek öğrencilere ve eteği diz üstünde olan kız öğrencilere asla müsamaha etmemiz mümkün değildi. Nitekim benim elimde bir makas, bir bayan öğretmen olan Funda Hanımın elinde de uzunca bir tahta cetvel vardı. Uzun saçlı erkekler ya gerisin geri dönecek ve tıraş olup geleceklerdi ya da saçlarının makasla kırkılmasına razı olup içeri gireceklerdi. Kızlar ise ya bacaklarına cetveli yiyecekler, ya evlerine gidip dizlerinin altına kadar uzanan eteklerini giyecekler veyahut okul kapısına gelinceye kadar kıvırıp diz üstü yaptıkları eteklerini tekrar aşağı indireceklerdi.
Bu arada tabii ki başı kapalı olarak okula gelip derslere katılmak isteyen bir iki kızı da ya gerisin geri evlerine yolluyor ya da kafalarını açtırıyor, direnenin kafasından örtüyü çekip alıyorduk.
Oysa yeni anayasamız yürürlüğe gireli henüz iki sene olmuştu ve o anayasanın 17. Maddesi ''Tıbbî zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz'' Diyorken 42. Maddesi ''Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.'' Demekteydi.
Öte taraftan tüzük, yönetmelik ve okul kurallarında '' Uzun saçlı öğrencinin saçları makasla koyun misali kırkılır. Eteği diz üstünde olan kızların bacaklarına cetvelle vurulur. Baş örtülü olarak okula gelen kız öğrencinin başından örtü çekip alınır '' Diye yazılı bir kural ya da kanun da yoktu ama bu konuda tüm öğretmenler arasında bir milli mutabakat mevcuttu.
Neyse efendim. Kimini geri gönderdik, kimini kırktık, kimini haşladık ve öğretmenler zilinin çalmasıyla birlikte sınıfıma girdim. Önce hızlı bir şekilde yoklamayı yapıp derse başladım.
-Evet çocuklaaar.. Konumuz: Toplumsal alanda yapılan inkılaplardı değil mi? Peki kim anlatacak konuyu?
Tabii ki Dilara anlatacak...Hani şu sınavlarda 100 üzerinden 99 aldığında '' Bir puanımı niçin kırdınız hocam hüüüüüü'' Diye zırlayıp hem öğretmen camiasının hem de sınıf arkadaşlarının sinirlerini zıplatan, bilgisayarın ve internetin henüz hayatımıza girmediği dönemlerde Google yerine vazife gören şirin, gözlüklü, az tombulca kız.
-Peki Dilara. Başla bakalım.
Dilara dersi anlatmaya başladı. Beş dakika geçmişti derse başlayalı ki kapı çalındı ve ben daha '' Giiir'' Demeden Hasan içeri girdi ve yine ben '' Otur yerine'' Demeden gidip sırasına oturdu.
Tepemin tası atmıştı. Ulan herife bak. Beş dakika geç kalmış, gidip geç kağıdı almadan ve dahi ben '' Otur'' Demeden gidip yerine oturuyor. Üstelik bir de kafayı koydu masaya uyuyor.
- Hasannnn. Sana oturabilirsin dedim mi ben?
Hasan kafasını kaldırdı. Dilara devem ediyor anlatmaya.
-Evet..Toplumsal alanda yapılan inkılaplardan biri de kılık kıyafetle ilgili olarak yapılan yeniliklerdir. Atatürk bu konuda....
-Dilara kes kızım. Şu anda daha önemli bir sorunumuz var.
Dilara sessizce yerine otururken Ben Hasan'a seslendim.
-Hem geç kağıdı da getirmedin. Geç kağıdın nerede bakayım?
Hasan hiç oralı değildi. Resmen sallamıyordu beni. Tepemin tası iyice atmıştı.
-Derhal sınıftan çık. Git geç kağıdı al. Sonra kapıyı güzelce çal ve ben '' Oturabilirsin'' Dedikten sonra geç otur yerine.
Hasan Yine sallamıyordu beni. Ders resmen durmuş, herkes Hasanla benim münakaşama, daha doğrusu benim kendi kendime tepinmeme bakıyordu.
-Hasannn. Sana diyorum. Derhal sınıfan dışarı çık.
Hasan zehir gibi bir bakışla suratıma baktıktan sonra
-Neden? Neden dışarı çıkayım? Burası benim sınıfım. Sıkılıyorsan sen çık.
Vaaayyyy. Resmen bana posta koyuyordu. Eh okkalı bir tokadı hakketmişti. Ama ona son bir şansa daha vermeliydim.
-Hasan bak. Sana efendi efendi söylüyorum. Git geç kağıdı getir. Yoksa fena olacak.
Efendim o geç kağıdını niçin ille de aldırırdık bu gün halen düşünürüm. Zira geç kalan öğrencinin numarasının yanına bir G harfi koyarak derse geç kaldığını balirtirdik zaten. Öğrencinin dışarı çıkartılması, tekrar sınıfa gelmesi, bu sırada dersten bir sürü dakikanın uçup gitemesine ne gerek vardı?
Ne gerek vardıysa vardı. Madem kurallar öyle diyordu, o geç kağıdı gelecekti. Lakin Hasan'ın hiç de geç kağıdı getirme gibi bir niyeti yoktu.
-Çıkmıyorum dışarı. N'aapacaksın? Dövecek misin?
Evet..Dövecektim. Hakketmişti dayağı. Beş parmağımı birden açarak tokadı savurmamla birlikte Hasan ani bir hareketle ayağa kalkıp iki bileğimden birden tutup hızla geriye doğru itti beni.
Boş bulunmuştum. Hoş, boş bulunmasam da öyle bir sarsma karşısında ayakta duramazdım ya neyse...Ben iki seksen sınıfın döşemesine yapıştım.
Sınıf adeta donmuş kalmıştı. Ben nefesi kesilmiş bir şekilde boylu boyunca uzanırken bir kaç öğrenci başıma üşüştü.
**********************************
Medine adlı kız öğrencim '' Hocamıza bir şey oldu galiba. Nefes almıyor'' Diye ağlamaya başladı. Oysa nefes alıp veriyordum ve etrafımda neler olup bittiğinin farkındaydım. Ancak sanki ruhum bedenimden uçmuş gibi hareket edemiyordum.
Benden tepki gelmeyince Medine ağıtla karışık dövünmeye başladı. Hemen beynime not ettim:
Disiplin ve Ödül Yönetmeliği kınamayı gerektirecek suçlar madde 11- Dersin ve ders dışı faaliyetlerin akışını bozmak...
Kendime gelir gelmez Medine'yi Disiplin kuruluna sevk edecektim. Tarih dersinde şarkı söylemek de ne demekti?
Medine böyle yanık yanık ağıt yakarken Hicran adlı kız öğrencim heyecenla bağırdı.
-Of yaaa. Dizi kanıyor. Kanı durduralım arkadaşlar.
Turgut, Hüseyin'e sordu?
-Lan sigara var mı yanında? Yaranın üzerine tütün basalım.
Turgut cecap verdi:
-Valla yok kanka...
Turgut'u derhal kara kaplı deftere kaydettim:
Disiplin yönetmeliği- Kınamayı gerektiren davranışlar Madde 7- Yalan söylemek...
Evet..Turgut yalan söylüyordu. Çorabına sakladığı bir paket sigarayı ben görüyordum yattığım yerden.
Mustafa, cebinden bir paket Bafra sigarası çıkarıp sigaranın tütünlerini avucuna doldurdu. O anda beynim hemen bunu da kaydetti.
Mustafa...Kendime gelir gelmez disiplin kuruluna sevk edeceğim...
Disiplin Yönetmeliği kınamayı gerektiren davranışlar Madde 4- Tütün ve tütün mamülleri bulundurmak ve içmek.
Mustafa'nın tütün içtiğini görmesem de tütün mamülü kullanma suçu şu anda kanayan dizime tütün basmasıyla sübuta ermiş olup o da disipline gidecekti kesinlikle.
Yaramın üstüne tütün basılarak kanama durdurulmaya çalışılıyordu ama kanın tamamen durması için bir bezle sarılması gerekiyordu. Lütfiye hemen formasını çıkarttı ve yırtarak bez haline getirdiği anda onu da kayda aldım:
Disiplin Yönetmeliği--Okuladan kısa süreliğine uzaklaştırma cezasını gerektiren davranışlar Madde 7 -
Okul araç gerecini kullanım amacı dışında bir amaçla kullanmak...
Tüm bunlar olurken Medine'nin feryat figan ağlaması, sevgilisi Metin'in fena halde bozulmasına sebep oldu. Asıl sebep Medine olduğu halde beni bahane ederek Hasan'ın üzerine yürüdü.
-Ulan ayı. Sen Sami Hoca'yı nasıl itip düşürürsün?
'' Ulan ayı mı? Yaktım seni Metin...
'' Disiplin yönetmeliği- Okuldan kısa sürekli uzaklaştırmayı gerektiren davranışlar Madde 1- Kişilere, arkadaşlarına, söz ve davranışlarıyla hakaret etmek...
Metin'in hızla üzerine geldiğini gören Hasan, hemen öğretmen masasına yöneldi ve az önce bazı öğrencilerin saçlarını kırktıktan sonra masamın gözüne koymuş olduğum makası eline aldı. İşte o anda da tam anlamıyla hapı yuttu. Çünkü bu saatten sonra işlediği suç Okuldan tasdikname ile uzaklaştırma cezası kapsamına giriyordu.
Disiplin yönetmeliği- Okuldan Tasdikname ile uzaklaştırma cezasını gerektiren davranışlar Maddde 3- Hırsızlık yapmak...
Hasan, elindeki makası salladı Metin'e. Metin çevik bir hamle ile bu darbeden kurtulduğu anda Salih Hasan'ın elindeki makası ondan alarak öfkeyle ileri fırlattı. Makas, o hızla uçtu Rukiye'nin baldırına saplandı. Rukiye, baldırına saplanan makası bir hamlede çekip çıkarırken gördüğüm manzara tam bir felaketti. O baldırda Türkiye'nin yeraltı kaynaklarından Ohm kanununa kadar olmayan yoktu. Hemen Rukiye'yi de disipline gidecekler arasına ekledim.
Disiplin yönetmeliği -- Kınamayı gerektiren davranışlar Madde- 12--Kopya çekmek, çekilmesine yardımcı olmak.
Metin ve Hasan birbirlerinin gırtlaklarına sarılmışken Süheyla o güzel sesiyle bir türküye başladı:
'' Hepimiz kardeşiz bu öfke ne diye..Dağlar oyy oyyy oyyy.''
Süheyla türkü söylerken Hasan'ın sevgilisi Sultan, Metin'in sevgilisi Medine'nin üzerine yürüdü . Medine'nin üzerine yüründüğünü gören ve üç senedir aynı sınıfta okuyan abisi Mekke, ( Çocuğun adı öyle ben naapıyım) hışımla Medine ve Sultan'ın arasına girdi.
Ortalık ana baba gününe dönmüş olsa da ben hiç bir hareketi gözden kaçırmıyor, kimleri disiplin kuruluna sevk edeceğimi tek tek hafızama kazıyordum.
Son olarak Kadir bağırdı: '' Arkadaşlar ! Bir ambulans çağıralım. Yoksa Sami Hoca gitti gider.''
Kadir'i de hemen disipline gidecekler arasına ekledim. Disiplin yönetmeliğinde mutlaka bir madde bulunurdu ki yanlış hatırlamıyorsam arkadaşlarını eyleme teşvik etmek de örgün eğitim dışına çıkarılma cezası ile cezalandırılacak davranışlardan biriydi.
Bu arada yavaş yavaş kendime gelsem de hâla kıpırdayamıyordum. Okulda tek telefon Müdürün odasında olduğundan ve Kadir mecburen sınıfta olanları okul müdürüne anlatmak zorunda kaldığından Kadir'in sınıftan ayrılmasından yaklaşık beş dakika sonra okulun bahçesinde anbulansın siren sesini duydum. Az sonra da okul müdürü, sağlık görevlilieriyle birlikte sınıftaydı.
Dehşetler içinde kaldım tabii ki. Okul müdür bile ha?
Olsun. Babam gelse gözünün yaşına bakamazdım.
Okuldan Tasdikname ile uzaklaştırma cezasını gerektiren davranışlar Madde- 4 Okulla ilişkisi olmayan kişileri okulda ya da okula ait yerlerde barındırmak.
Ambulansın sağlık personeli okulla ilişkisi olmayan kişiler olduğuna göre? En kısa zamanda okul müdürünü de disiplin kuruluna verip tasdikname ile okuldan uzaklaştırılmasını sağlamalıydım. Efendim neymiş? Disiplin Kurulunun başkanı okul müdürüymüş zaten. Hiç farketmez.
Yavaş yavaş kendime gelmeye başladım ve hafifçe doğruldum. Benim hareket ettiğimi gören Dilara yanıma yaklaştı. Ellerimi tuttu. Bardak dibi gibi camları olan gözlüğünün arkasında sakladığı minicik ama çok sevimli, o her zaman gülücükler dağıtan gözlerini yüzüme dikerek sordu?
- Hocam ! Dersi anlatmaya devam edeyim mi?
Beynimi o kadar zorladım, onu disipline yollayacak bir madde bulamadım.
*************
- Niçin ağlıyorsun Medine?
-Hocam siz...Sizi bu halde göreceğime şu gözlerim kör olsaydı keşke.
-Allah korusun kızım. O nasıl laf öyle.
-Hasan ! Sen niçin ağlıyorsun peki?
-Hocam ! Ben hayvanın tekiyim. Ben insan değilim Hocam. Affet beni ne olur.
-Asıl sen beni affet evlat. Sana o eli kaldırmamalıydım.
EVET...BU KADAR....