Zeliha, ayağında terlikle koşa koşa evden çıktı. Merdivenleri hızla inerken söylenmekten de geri kalmıyordu.


-Ömrü kesilesice Sami! Gene nereye kayboldun? Ömrümü yedin üç ayda…


Sık sık evden kaybolan Sami’yi genelde parkta, marketin önündeki bankta ya da çocuk parkındaki salıncakta bulurdu. Bugün hangisindeydi merak içindeydi. Evlendiğine bin pişman bir halde "Sami, Sami, nerdesin? Çelleyesice!" diye seslenerek ararken Mihriban’a rastladı. Elinde ekmek poşeti ile fırından dönen alt komşusu, Zeliha’nın dağınık saçlarına taktığı afilli tokasına, birkaç yerine çamaşır suyu damlamış pijamasına bakarak sordu:


-Kız, yine herifi mi kaybettin?


-Ah, sorma Mihriban Hanım, bu da benim imtihanımmış. Ne diye evlendim bilmem!


-Düzelir, düzelir merak etme… Evliliğin oturması zaman alır derler.


Lafı uzatmanın, oyalanmanın âlemi yoktu.  Bu Mihriban’ın ağzına laf vermeye başlarsa işin içinden hiç çıkamayacaktı. Tek işi dedikodu yapmak olan bu kadın temizlik bile yapmaktan acizdi. Bu amaçsız kadınla vakit kaybetmek akıllıca değildi. En iyisi kısa kesmekti. Kocasının başına bir iş gelmeden onu bulsa iyi olacaktı.


Sami de hayatından çok memnun değildi aslında. On beş yıl bekârlıktan sonra kadim dostu Mehmet Fikret’in lafına bakıp Zeliha’ya talip olmuş, rahata alışmış zihnini evlendiği günden itibaren yormuştu. Eski huzuru kalmamış, her fırsatta evden kaçmak için bahane üretmekten perişan olmuştu. Onun kayboluşlarını zihinde bir problemi olmasına yoran Zeliha, üç ay önce götürdüğü psikiyatriden aldıkları ilaçları her sabah ve akşam zorla içiriyor, bu şekilde düzeleceğine inanıyordu. Ona göre Sami normal değildi. Hangi normal insan cebinde kâğıt ve kalemle parklarda akşamı ederdi ki?


-Sami… Sami!


Sami bankta oturmuş, etrafı seyrediyor, elindeki kalemle de arada kâğıdına karalamalar yapıyordu. Yazdığı şiiri gözden geçirdi:

Aşkı  eylemişsin  tarif
Döktürmüşsün  zarif  zarif.
Söyle  Sami  denen  herif
Bu  şiiri kime  yazdın?

Zeliha’nın sesini duyunca kağıdı hemen cebine sokuşturdu. Oysa bitmemiş şiir yarım kalmış aşk gibiydi. Zeliha’ya çevirdi başını:


-Yahu, buradayım, niye geldin sen bu halde?


-Sen kendine bak, dedi Zeliha. Küçümseyen gözlerle kocasını süzdü. Mavi çizgili pijaması kadının titizlik hastalığından yıkanmaktan iyice yıpranmıştı.  Üzerine giydiği kahverengi pijamada diğer takımın idi ama artık eşi ne verirse onu giyiyordu.


-Bir rahat bırakmıyorsun Zeliha Hanım, şurada doğayı seyredip ilham alıyorum.


-Başlarım senin ilhamına! Madem çıkıyorsun, çöpleri indirseydin. Alınacak bir şey var mı diye sorsaydın, bir haber verseydin! Ben bu evde eşek başı mıyım, habersiz çıkıyorsun?


-Estağfurullah kraliçem!


Zeliha böyle iltifatlara hiç yüz vermez, hatta iyice terslenirdi.


-Kraliçeymiş! İyi kötü bir evin, üç kuruş maaşın var diye evlendik, kraliçeliği geçtim normal kadın kadar değer göremedim. Romantik, iyi huylu dediler, bunak herifin biri çıktın. Bu yaştan sonra senin ne işin var şiirle miirle be adam! Haydi, eve, hazırlanalım da benim kıza biraz alışveriş yapalım.


Sami gönülsüzce kalktı. Zeliha’nın kızı, eski eşinden olma yirmi sekizinde kocası bisiklet tamircisi bir kadındı. Bütün ev ihtiyaçları sami Bey tarafından karşılanıyordu. Emekli maaşının yarısı onlara, yarısı da Zeliha’nın ihtiyaçlarına gidiyordu. En çok da temizlik malzemelerine. En acısı da Sami bu Zeliha yüzünden çocuklarıyla, torunlarıyla görüşemez, onlara bir çikolata dahi alamaz olmuştu. Varlık içinde yokluk çeken Sami Bey kendisine Zavallı Şair lakabını takmıştı.


Apartmana girerken Sami, duraksadı, aylardır dile getiremediği kararı bir çırpıda söyleyecek gibi oldu:  “Ayrılalım!”


Diyemedi, dilinin ucuna gelen kelimeyi yuttu, yutkundu. İnsan evinde de rahat edemedikten sonra nerde huzur bulabilirdi ki? Ah, şimdi Mehmet Fikret’i bir eline geçirse ona neler demezdi ya… Adam, vesile olmuş, ardından ortadan kaybolmuştu. İnanamıyordu ama numarasını bile değiştirmişti.


Eve girmeden çoraplarını kapının önünde çıkaran Sami Bey, bu kez azar işitmeyeceğinden emindi. Elini yüzünü yıkayıp üzerine Zeliha’nın kendisi için çıkarıp sandalyenin üzerine bıraktığı kıyafetleri giydi. Saçlarını taradı. Not defterini ve kalemini el çantasına koydu.


-Sami! Haydi, gel şu çöpleri al!


Sami Bey, korkusundan sessizce bir “la havle” çekerek mutfağa ilerlerken düşündü. Evliliği hiç böyle hayal etmemişti. Akşamları yalnız oturmaktan kurtaracak, şiirlerini dinleyip kendisiyle gurur duyacak, geceleri ona can yoldaşı, gündüzleri sohbet arkadaşı olacak birini istemişti ama şimdi her şey tam tersiydi. Akşamları arkadaşlarıyla telefon muhabbeti yapan, yazdığı şiirleri önemsemeyip dalga geçen, geceleri, Sami’yi salonda yatıran, gündüzleri temizlik yapmaktan yüzüne bakmayan Zeliha ile ne kadar süre evli kalabilecekti bilemiyordu. Üç ay üç yıl gibi gelmişti.


Üstelik bütün bunların üzerine bir de zavallı Sami psikiyatriden aldığı o raporla konu komşudan bunak damgası da yemişti.


Zilin çalmasıyla Zeliha içerden seslendi:


-Sami… Kapıya bak!


Sami Bey’in kapıyı açması ile gözlerini fal taşı gibi açması bir oldu. Çığlık atmamak için kendisini zor tuttu. Karşısında kadim dostu, Mehmet Fikret duruyordu.


-Selam dostum, misafir alır mısın?


Sami      “gir” diyecekti ama mecburiyetten elini dudaklarına götürerek sus işareti yaptı. Onu içeri alması mümkün değildi. Şimdi “evi batırdınız” diyerek Zeliha kızardı. Çöp poşetlerini ve üç gözlü siyah emektar çantasını alıp sessizce ayakkabılarını giydi. İçeriye seslendi:


-Kraliçem, seni aşağıda bekliyorum, çöpleri atmaya gidiyorum.


-Tamam.


Allah’tan kimin geldiğini sormamıştı. Sami’nin dostuyla konuşacağı çok şey vardı.  Nerden başlayacağını bilmiyordu ama onu çok özlediği aşikârdı. Kapıyı kapatır kapatmaz ona iyice sarıldı. Hal hatır soruldu. Sözlerden çok gözler konuştu. İkisi de çökmüştü. Fakat Sami’nin gözlerinde eskiden görmeye alıştığı o yaşama sevincinin yok olduğunu görmek dostunu çok üzdü.  Sami biliyordu o da böyle olsun istemezdi. Sonuçta kadını da ona çok övmüşlerdi. Bu işlere kefil olmak akıllı işi değildir demişti Mehmet Fikret'in anası. Keşike dinleseydi.


Sami, çantasından çıkardığı pembe hapları atacağı çöp poşetinin içine bıraktı. Zeliha içti sanıyordu bu yeterdi, ardından merdivenleri göstererek Mehmet Fikret’e döndü:


-İnelim.


-İnelim dostum. Anlatacaklarım var.


-Benim de.


-Ben her şeyi biliyorum Sami.


-O zaman sen anlat.


-Benimki uzun hikâye… Vakit dar şimdi…  Bir sorum olacak. Zeliha’dan kurtulmak ister misin?


Sami’nin gözleri parladı, olduğu yerde durdu. Yalvarır gözlerle dostuna baktı:


-Mümkün mü?


-Hayatta her şey mümkündür, yeter ki iste, dedi. Elini omzuna attı. Ardından elinden çöp poşetini alıp mahalle çöplüğüne fırlattı.


-İnsan hayata bir kez gelir, sen şair olmak istedin, mutsuz bir evli olmak değil… Hatamı telafi edeceğim. Planımı duyunca benimle gurur duyacaksın.


-Ben seninle hep gurur duydum Mehmet’im, dedi Sami.


İki dost birbirine sarılırken Zeliha’nın çığırtkan sesi duyuldu:


-Sami? Gebermeyesice! Kim bu adam? Oyalanıp durma, haydi!


           Sami, hızlı adımlarla kendisini dövecek gibi yürüyen Zeliha’ya döndü:


-Bu adam, benim iyilik meleğim…


Zeliha’nın gözleri kocaman açıldı. Gözü bir yerden ısırıyordu. Evet, akıl hastanesinde tedavi gördüğü sırada bu adam orada memurdu. Şimdi yanmıştı işte.


Geri geri adım atarken:


-Siz rahat rahat görüşün, ben kızıma bugün yalınız gideyim, diyerek uzaklaştı. Geri gelip gelmeyeceği belirsizdi.


-Hayat, insanı gördüğünden geri koymasın koçum, dedi Mehmet Fikret. İnsan herkesi kendi gibi sanar, işte bu yüzden seni hep doktorlara götürmüş. 


Göz kırptı.


Sami kahkahalarla güldü, tam üç aydır hiç gülmediğini fark etti.


Artık biliyordu, son gülen iyi gülerdi.

 

( Zavallı Şair Sami Bey başlıklı yazı F.Ç.Kabadayı tarafından 19.03.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu