-Dikkat et, diye bağırdı kadın. Ani sollama onu korkutuyordu. Trafik gerçekten de yoğundu. Böyle uzun tatillerde herkesin bir yere gidesi, gününü gün edesi olurdu. Adam, yan koltukta oturan gözünden sakındığı eşi Nevin Hanım'a bakmadan:
-Tamam hayatım, dikkat ediyorum, kaygılanma sen… diye mırıldandı. Arka tarafta manzaranın tadını seyrederek çıkarmaya çalışan dostları, elinde tuttuğu kitaptan yarım sayfa bile okuyamamıştı. Direksiyon başındaki kır saçlı entel adama ve saçını sürekli siyaha boyatan kadına baktı. Evlendiklerinden beri her gün birbirine yeniden âşık olan bu çiftin yolculuk esnasındaki muhabbetlerine müdahale etmemeye çalışsa da konuşulanları duyduğu kesindi.
-Fikret, dedi kadın. Sence Sami Bey sahiden de…
-Hiç bana
sorma, diye sözünü kesti Mehmet Fikret. Gidince soracağız sahi mi değil mi?Sami Biberoğulları denildi mi durup düşünmeli insan!
Ardından aynadan arka koltuğa baktı. Fatma Hanım, camdan görebildiği kadar yeşilin büyüsüne, denizin mavisine kendini kaptırmış, hayale dalmıştı. Mehmet Fikret takılmadan edemedi:
-Sen ne dersin Fatma Hocam, sence Sami bey sahiden?
-Bakın, bakın, diyerek heyecanlı bir ses tonuyla sözünü kesti Fatma Hanım. Şu koyunların otlaması bile bir mucize aslında.
Karı koca dudak büküp başlarını sallayarak gülümsedi. Bu kadın oldum olası her şeyi abartır, her şeye, herkese hayran olurdu. Mehmet Fikret ve Nevin Hanım cevap vermeye gerek duymadı. Konuştuğunda bilindik şeylere şaşıran Fatma Hanım aslında küçük şeylerden mutlu olmaya çalışan emekli bir öğretmendi.
Yol boyunca verdikleri molalarda da konu hep aynıydı. Zaten bu yüzden yola çıkmışlardı. Hem Sami Bey’i görecekler hem de inanmak istemedikleri bu hususta onu ikna etmeye çalışacaklardı.
Nihayet sekiz saatlik yol bitmiş, Sami Bey’in yaşadığı sahil kasabasına ulaşmışlardı. Yorgunluklarını umursamıyor, bir an önce dostlarını görmek için sabırsızlanıyorlardı. Sami bey, kim bilir bu sürprize ne kadar şaşıracaktı? Fikret Bey, yeni çıkan kitabından ona göndereceğini söyleyerek adresini almıştı. Nevin Hanım, Fatma Hanım’a eşini ve çocuklarını da getirmesi için ısrar ettiyse de Fatma Hanım “Tilki inine sığmaz, bir de kuyruğuna çalı bağlarmış,” diyerek kabul etmemişti. Zaten Sami Bey’e habersiz gidiyorlardı ve belki de misafir ağırlamak için müsait bile olmayacaktı.
-Sayın
yolcularımız… Ünalan Seyahat'i tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz. Yeni yolculuklarda görüşmek üzere. Haydi, inebilirsiniz, geçmiş olsun, dedi Mehmet Fikret.
Eşi, şapkasını başına geçirip indikten sonra inci boncuklu çantasını koluna taktı. Her ne kadar eğlenceli bir yolculuk geçirmiş olsa da dizleri ağrımıştı. Fatma Hanım, ayağının altına sıkıştırdığı küçük bavulunu çekiştirerek çıkardı. Mehmet Fikret, Sami Bey’in evinin altında bilindik market olduğunu telefon konuşmalarından biliyordu. Arabayı marketin karşı sokağına park etmişti. Saçlarını eliyle düzelttikten sonra caddenin ötesindeki apartmanı işaret etti:
-Evde midir acaba?
-Ne yani değilse geri mi döneceğiz? diye gülümsedi Nevin Hanım.
Tam o sırada omzuna dokunan eli aniden yakalayıp arkasına döndü:
-Sami! diyebildi.
-Evde değilim dostum, fakat birazdan çıkacağım.
Daha eve çıkmadan Sami Bey’e yakalanmış olmanın şaşkınlığı üçünün de yüzüne yansımış, ardından sarılmalar da başlamıştı.
-Yahu daha yeni indik, nasıl da gördün bizi, diyerek sürpriz yapamamanın üzgünlüğünü de dile getirdi Mehmet Fikret. Güya habersiz geldik, diye ekledi.
-Ne habersizi dostum, dedi Sami Bey. Bir söz vardır “Her zaman karşındakinin daha akıllı olduğunu düşüneceksin. Yok kitap yollayacakmış da falan… Hadi o neyse, hazırlıklar başladı, araba muayenesi gibi paylaşımların beni işkillendirdi zaten. Bir de sabah tutmuş fotoğraf paylaşmışsın; neymiş efendim: Eşimle mola da kahve keyfiymiş. Üçüncü misafirin kim olduğunu oradan anladım...
-Yok artık. Üçüncünün kim olduğunu nasıl tahmin ettin?
Sami Bey gülümseyerek eliyle karşı caddeye geçmeleri gerektiğini işaret etti:
-Yorgunluktan kavrayamıyorsun sanırım, hele çıkalım eve, anlatırım. Siz buraya işin aslını öğrenmeye geldiniz biliyorum.
-Elbette öyle dedi Mehmet Fikret. İnanamadık. Duyduklarımız sahi mi Sami Bey?
-Sahi ya… Bu işin peşini bırakmayacak sayılı insanlar vardı, tahmin ediyordum zaten. Güya gizli tuttum ama nasıl olduysa dağılmış. Bir kısmı aradı, sordu. Fakat siz benden duymak istediniz. Çünkü inanmak zor geldi. Evet,doğrudur, sahiden siteyi kapattım.
Hepsi aynı anda durdu. Arabalar yol ortasında duran şaşkın dört kişiye korna çalıyor fakat hiç biri duymuyordu. Cadde iki dakikada kalabalıklaştı. Arabasından inip seslenenler camdan kafayı uzatıp söylenenler oldu. En sonunda manav Rüstem megafondan;
-Yahu açın yolu, ne dikildiniz orda! Ezileceksiniz, diye bağırdı. Dikkat kesilen dörtlü marketin önüne doğru hızlı adımlarla ilerleyip hiçbir şey olmamış gibi Sami Bey’in yüzüne baktı. Mehmet Fikret de Nevin Hanım da Fatma Hanım da cevap bekliyordu.
Sami Bey, önce düzene giren trafiğe, kendini trafik polisi zanneden Rüstem’e, ardından da alışkanlıktan dolayı apartmanın birinci katında olan evinin balkonuna baktıktan sonra:
-Yukarıya kadar dayanamayacaksınız anlaşılan… Evet, Âdem Bey hayranlarından bıkıp Amerika’ya yerleşirken siteyi bana emanet etti. Site işi sandığımdan zormuş, artık eskisi gibi her gün yazı bile yazamıyordum biliyorsunuz.
Fatma Hanım iyice sabırsızlandı:
-Biz kapatacağını duymadık. Giriş yapamadığımız için söylentiler artmıştı. Nasıl kapatırsın orası bizim ikinci evimiz, evimizi başımıza yıktın Sami Hocam, diye serzenişte bulundu.
-Durun da anlatsın, diye lafını kesti Nevin Hanım. Devam ederse iyice abartacak belki de kapı önünde fenalaşacak. İlk duyduğunda gecenin bir yarısı çığlık çığlığa bizi aradığını unutmadım.
Sessizlik oldu. Sami Bey:
-Telaşa mahal yok arkadaşlar. Kapattım çünkü sitede bazı değişikliklere karar verdim. Bir süre sonra yeni bir isimle karşınızda…
-Yoksa edebievimiz mi ebedievimiz mi oldu adı, diye tahmin yürüttü Fatma Hanım.
-Ya hu edepsiz ev olacak değil ya. Hem söylenişleri zor. Dili dönmez insanın. Diğeri de edebi ev, onda da akla başka şeyler gelir, diyerek itiraz etti Mehmet Fikret.
-Âdem’den Kalan Edepli Edebiyat mı olsa diye önerdi Nevin Hanım.
-Çok uzun olur, diye karşı çıktı Fatma Hanım.
Sami Bey oflaya puflaya, sabırla ve de gülümseyerek dinliyor susmalarını bekliyordu. İki gündür kendileri için yapılan hazırlıkları gördüklerinde üçünün de küçük dillerini yutacaklarından emindi. Hele onları görmek için Amerika’dan bir günlüğüne gelen Adem Efiloğlu’nu görünce çok şaşıracaklardı. Bunlar sürpriz yapmayı mı biliyordu ki?
***
Üçüncü günün sonunda vedalaşırken tartışma halen devam ediyordu:
Mehmet Fikret:
-Binokubiryaz iyi idi bence, dedi söylediğini kendisi de beğenmediğini ima ederek.
-Bin isim önerdiniz, halen bu sevdadan vazgeçmediniz. Bırakın artık. İsim hazır, yormayın kendinizi, dedi Sami Bey. Üç gündür siteden başka bir şey konuşamadık yahu, diye ekledi. Yahu dostlar kolay mı bir araya geliyor hatta dost kolay mı bulunuyor?
-Siteden başka ne konuşabilirdik ki diye güldü Mehmet Fikret. Sami Bey, dostlarına tek tek, sıkı sıkı sarıldı. Fatma Hanım nemli gözlerini silerken Nevin Hanım ters ters ona bakıyor yine abarttığını düşünüyordu.
-Yine bekliyorum, dedi Sami Bey.
-Sıra sen de dostum, dedi Mehmet Fikret.
-Ayrılıklara hiç dayanamam diyerek, yeni bir peçete çıkardı Fatma Hanım.
-Rujumu bulamıyorum hayatım, diyerek Mehmet Fikret’e baktı Nevin Hanım.
Sami Bey, vedalaşma esnasında Mehmet Fikret’in cebine gizlice koyduğu notta siteyi kapatacağını kulaktan kulağa yaymasının tek nedenini ziyaretlerine teşekkürleriyle birlikte yazmıştı. Dostlarını görmek için pembe bir yalandan kimseye zarar gelmezdi. Mehmet Fikret, elini cebine attığında duygusal ve esprili notu görecek ve muhtemelen bundan sonra bahanelere gerek kalmadan görüşülecekti. Siteden tanış olanların dostluğu sağlam ve kalıcı olurdu.
Sami Bey, ömür boyunca kimsenin kendisine sürpriz
yapmasına müsaade etmedi. Nevin Hanım, her zaman bakımlı, sevecen ve nazlı
oldu. Fatma Hanım, emekliliğini siteye yeni isim bulmayı düşünmekle geçirdi,
başarılı olamadı.
Âdem Bey mi? Onu sormayın. Amerika’dan bol yüzük ve tespihli fotoğraflarını hayranları için paylaşıp sosyal medyayı altüst ederken “Sitenin adı değişirse yüzünüzün şekli de değişir,” yazılı tehditvari sözlerine de aylarca devam etti.
Hayat kısaydı, edebiyatevi yeni dostlukların başlangıcı, edebiyatın kaynağı, çırakların usta olduğu mekândı. Hep öyle kalacaktı.