Monolog Röportaj- Şair Şiirle
Saklanılamayacağının Farkına Vararak, Farkında Olmadan Kendi Duygularını
Saklasa Da Şiirle Ele Veren Midir?
-Uzaklarda
bir yer var insanlar gönüller var, yalnızlık içinde bizleri şiirlerimizi
bekliyor diye çıktığımız bu yolda röportajımız devam ediyor bu duygu ve hisler
yumağını biriktirerek… Sayın Gülveren şair manadan ne kadar kaçarsa kaçsın yani
kendi duygu ve hislerini anlatırken başkasının duygularını anlatıyormuş gibi
yazsa da, ne kadar kendine saklamak istese de, bunları ben yaşamadım dese de… Belli bir zaman
sonra ima ettiği birey değil kendisine o şiiri yazdıran sebeplerin, gün yüzüne
çıkarak anlatmak istediği kendi duygularıymış, diyerek şiirle
saklanılamayacağının farkına vararak, farkında olmadan ele veren midir şairi
şiir? Şair öldüğü zaman şiirleri de kendisiyle beraber ölür mü? Duygu ve
hisleri yok olarak sadece yazılı şiiri mi kalır okuyucuya?
-Okuyucu bu,
şiirle yatan kalkan olduğu için his ve duyguları bir anten vazifesi gördüğü
için hemen anlayacaktır. Bir birine yakın manalar bir ima yoluyla anlatılıştaki
derinlik mana ile şairin neyi kimi anlattığını, okuyucu bu hislerin kabarıklığı
coşkusu ile elbette ki farkına varmasına sebebiyet verecektir. Şiir farkına
varmak farklı olmayı gerektirendir. Okuyucu sessiz bir fark edişle inceden
hissederek, yazılanın şairin kendi hayatı ve duyguları olduğunun farkına varır.
Sevgileri
yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün
yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.
Bitmeyen
işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış
bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.
Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telâşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği akımıza gelmezdi.
Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve
yalnız,
Vermeye az
buldunuz
Yahut vakit
olmadı."
Behçet Necatigil
Bir sensin
gizlenen oğul
Ağlarsın gizli gizli
Seversin gizli gizli
Ölürsün gizli gizli
Çatlarsın arzudan, iştihadan
Yer yarılır yere geçersin
Söyleyemezsin.
Fazıl Hüsnü Dağlarca
Ne zaman
yürüsem kendime, dalgın,
gözlerimin içinden dalıp gidiyor uzaklara sokak.
Ansızın kar
kokusu, ansızın yüzünde ya dönmez korkusu.
Oya Uysal
- Şair dış
dünyayı anlatırken şiirle sürekli kendi iç dünyasına doğru yolların çıktığını
görebiliyoruz. Bizim gibi sokağa çıkıp görmektense, ona görünen şiirle
baktığında gördüğü bir sokak her zaman vardır. Çünkü şair gönüllere bakar,
gönüllerde gönüllere çıkan sokakları caddeleri görür, bu gezinme ile sokaklar
caddeler artık her baktığında değil yazdığında görür, sokakların bakmakla
gezmekle değil hissederek de var olabileceğini söylüyor. Belki de sizde hayal
edin sizde sokaklarda gezinin dercesine anlatılan, görülmeden gezilecek
yürünecek bir sokağı olmalıdır insanın diyendir şair şiirle… Nasıl ki bir
demirci ustası demire kılıç olması için şekil verirken nasıl verildiğini, çelik
demire suyunun nasıl ne zaman verileceğini bildiği gibi, her demir çelik
gördüğünde kılıcı hatırlaması gibi hayalinde şekil vermesi o çeliğe suyunun ne
zaman verilmesini bildiği gibidir… Kılıç yapan demirci ustasına çelik demir
nasıl kılıca çıkarıyorsa her demir çeliği gördükçe, şairde şiiriyle gönüllerde
gönül’e çıkan yolları bildiği gibi, şiiriyle duygu ve hisleriyle gönüllerin
yoluna sokağına çıkar her pencerede baktığında her şiir yazdığında…
İnsanın
başkasına söyledikleri, kendi duymak istedikleridir.
Yazdıkları,
okumak istedikleridir.
Sevmesi, sevilmeyi istediği biçimdedir.
"her
şeye benzeyebilirken o
hiçbir şey benzemezken ona
Cahit
Zarifoğlu
Ne sandın
bütün alanlar bizimdir, biziz
ne varsa kalan biziz, ne varsa gerçek
Turgut Uyar
Sesinde ne
var biliyor musun
ev dağınıklığı var ikide bir elini başına götürüp
rüzgârda dağılan yalnızlığını
düzeltiyorsun
Cemal
Süreyya
-Kısacası
şair, kendisine nasıl ulaşacak nasıl anlatacak, elbet şiirle anlatacak gizli ya
da aşikâr… Şairler yazarlar fikrin düşüncenin hamalı olmayı göze alan ve fikir
için ölmeyi göze alanlardır… Yoksa neden bunca uğraş, insan kendini anlatması
anlatırken sancıları çileleri yaşayarak görerek yazması, yazarken hissetmesi
gözyaşı dökmesi elbette ki bir amaç ve gaye uğruna, bir şeyleri vermek amacıyla
bir amaca ulaşmaktan ziyade toplumla bir amaca ulaşmadır. Örneğin “Fikirleri
için ölerek kendisini gerçekleştiren, önemli isimlerden birisi de Simone Weil.
Nazi işgali altındaki memleketi Fransa’da insanların yediğinden daha fazla
yemeye hiçbir hakkı olmadığını düşünerek kendisini açlığa mahkûm eden Weil,
sonunda ölüyor. Ölümüne dair gazetelerde “Fransız profesör kendini açlıktan
öldürdü” şeklinde haberler çıkıyor. Sadece Fransız halkıyla dayanışmak için
çıktığı yolda Weil, bedeniyle direnmeyi ve ölmeyi seçiyor. Zamanında çok da
tanınmayan Weil, özellikle ölüm hikâyesiyle verdiği mesaj nedeniyle bugün epey
andığımız isimlerden. Onun bu tavrının en önemli nedeni felsefesini yaşam
biçimi hâline getirmesiyle ilgiliydi belki de. Çünkü o nerede sömürü ve
haksızlık varsa, oradaki insanlarla duygusal bağ kuran bir düşünürdü.”
-Unutmayalım
ki ezilen hissede, acıyı yaşayan acıyı bilir, bu şair olsun yazar olsun filozof
olsun yaşayan ezilen bilir… Bazen böylesine sözlerin bittiği yerde, ölüm şairi
yazarı filozofu seçse alıp götürse de anlattığı kaldığı yerde anlatmaya
mısralarla hecelerle devam eder gider. Göğsünde şiirle sevdiği insanı, acıları
hisseden yüreği şiirleriyle kalır gitmez yaşar bizimle…
Mehmet Aluç