Siluetinde göğün,

Resmederken dokusunu ölümün…

Kirli tırnaklarında sessiz şehrin

Ölü beyitlere tapan ahalisi yine

Bunca imgenin de örtüsünün altına gizlenmiş

Bir yenilgi işin aslı.

 

Ve rengi değişti şimdi işin

Tüm bulutların menşei nasıl ki kaygılı

Varlık rehavete koyuldu koyulalı

Laneti sunan bedellerin

Esiri olmadan

Kaçıp gitmeli yalın ayak

Koştuğumuz düşlerin de fitilini yakıp

Ve yakmadan yıkmadan birbirimizi

Şehre taziyelerin sunan

Bir belediye reisi gibi.

 

Resmettiğimiz tüm acıları

İnfilak eden ruhun

Kezzap yemiş hücrelerinde

Kemirgen ve kafir ritüellerin

Metaneti doğurgan tabiatın

Satır arası varlıkları

Bizler ki canlıların en kibirlisi

Ve yas’a dayalı başımızın

Yaşla şereflendirdiğimiz

Her mücbir an’ını

Unutmadan gitmeli.

 

İçimize teyelli ne çok şiir

Oysaki göbek bağımız yine onların

İhaneti:

Şiir mi doğurduk?

Şair mi doğduk anamızdan?

Belli işte:

Sevginin ve kalemin ittifakı.

 

Hadi, süzelim en delici bakışlarımızla

Evreni kutsayan aşkın

Revnak ve kaygan dokusunda

Sular gibi gürül gürül akan

Tıpası kayıp madem vecizelerin

Neye delalet bunca söylem?

Neyin inkarı

Açık ara farkla kaybolduğumuz düzlem?

Göğün merdivenlerine konuşlu her özlem

Sona varmayı değil

Sonu dahi dillendirmeden…


( Şehir Ve Şiir... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 8.10.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.