BİR ŞEYLER ANLATTIĞINIZA ANLATACAĞINIZA NASIL PİŞMAN ETTİRİYORLAR?

-Merhaba arkadaşlar. Sizi böyle topluca bir arada gördüğüme çok sevindim. Ne güzel,her görüşten arkadaş toplanmış muhabbet ediyorsunuz.

-Yok be hocam. Ne muhabbeti?  Öylece kös kös oturuyoruz. Ortaya bir konu atılmıyor ki şöyle güzel güzel yorum yapalım.

-Yahu ille bir şeylere yorum yapmak şart değil. Hiç bir şey bulamadınızsa konuşacak, bari fıkra anlatın. İsterseniz ben anlatayım sizlere ne dersiniz?

Kimi isteksiz de olsa ‘’ Anlat’’ manasında başlarını sallayınca  başladım anlatmaya:

-Bir gün Nasrettin Hoca bir kasaba girmiş...

-Ya Hocam bırak palavrayı. Memlekette kasap mı kaldı? Esnafı batırdı bunlar.

-Halt etmişsin sen Cavit Efendi. İMF kapılarında dilendiğiniz günleri unuttunuz değil mi?

-Oğlum saçmalamayın yaaa. Nasrettin Hoca zamanında kasap dükkanı mı vardı?

-Çüş yani Ruşen. Kasap dükkanı yoktu da et nerede satılıyordu angut?

-Arkadaşlar ! Fıkraya devam edebilir miyim?

-Tamam, devam et ama insanlara gerçekleri anlat.

-Eveet, kasap dükkanına giren Nasrettin Hoca  bir kilo et almış...

-Ohaaa. Bir kilo mu? Lan alt tarafı basit bir devlet memuru. Bir kilo eti nasıl alsın?

-Alır alır...Bizim devlet en çok maaşı bu dingillere veriyor. Herifler hakimden, savcıdan, doktordan daha fazla maaş alıyorlar. Lojman filan da bedava. Günde beş defa yat kalk. Başka iş yapmadan gel keyfim gel. Bir kilo et ne ki, koskoca sığırı alırlar valla.

-Bence bu Diyanet filan kapatılmalı arkadaş. Heriflerin işi gücü belden aşağı mevzulara saçma sapan fetvalar vermek.

-Halt etmişsiniz siz. Hem diyanet kapatılamaz.

-Niye ki?  Neden kapatılamıyormuş?

-Atatürk kurdu Diyaneti de o yüzden.

-Ya arkadaşlar lütfen. Müsaade edin şu fıkrayı tamamlayayım.

-Müsaade senin Hocam. Yalnız hiç kimseden hiç bir şeyi sorgulamadan, irdelemeden laap diye yutmasını da bekleme.

-Evet, arkadaşlar ! Nasrettin Hoca, aldığı bu bir kilo eti bir çocuğa vermiş ve çocuğa demiş ki ‘’ Bunu bizim eve götür. Akşama hanım bir güzel yahni yapsın bundan.’’

-Bir dakika hocam. Bir dakika...Şimdi hocanın karısı hocanın kölesi mi oluyor yani? Niçin eti yahni yapsın ki? O kadının da gezmeye, eğlenmeye, avm lere gidip alış veriş yapmaya, Mc Donalds’da hamburger yiyip Starsbuck’ta bir kahve içmeye hakkı yok mu?  Nasrettin Hoca’nın canı o kadar yahni çekiyorsa gitsin eve buyursun kendisi yapsın yahnisini. Kadın erkeğin kölesi değildir. Onun her emrini yerine getirmek mecburiyetinde olan bir varlık değildir. Bu ataerkil erkek egemen anlayışı ne zaman terk edeceksiniz? Ne zaman kadını da bir birey olarak göreceksiniz? Siz bile bunca tahsilisinize rağmen kadını bir hizmet makinesi olarak görürseniz biz cahil insanlara nasıl anlatacağız kadın haklarını?

-Süheyla! Bi susar mısın lütfen. Az nefeslen ha?

-Susamam Hocam. Söz konusu kadına uzan hain eller olunca asla susamam.

-Yahu kadına uzanan el filan yok. Alt tarafı bir fıkra anlatıyorum şunun şurasında

-Yok yok, bu basit bir fıkra olayı değil. Siz düpedüz kadınları aşağılıyorsunuz. Ne demek efendim ‘’ Hanım bundan güzel bir yahni yapsın?’’ Zıkkımın kökünü yesin o Nasrettin denen yobaz. Kadın onun hizmetçisi mi? Eminim o eti yahni yapmasa, kadını evire çevire döverdi  bu hoca değil mi?

-Yok, dövme filan yok.

-Ne demek dövme yok yahu? Sizin yüzünüzden vücudumuza dövme yaptıramayacak mıyız? Ahan da yaptırdım koluma. N’aapacaksınız? Cehenneminize mi atacaksınız? Dövüp her tarafımı mı morartacaksınız? Karnımdan sıpayı, sırtımdan sopayı mı eksik etmeyeceksiniz? Ne yapacaksınız?

Murat girdi devreye

-Dövme haram değildir ki. Dinen tahrimen mekruhtur.

Sadullah da fikrini beyan etti:

-Yok muhterem yok. Silinebilir dövme tahrimen mekruhtur. Silinemeyenler düpedüz haramdır.

Alper de boş durmadı.

-Ulan arkadaş  bizim atalarımız Altaylardan Viyana kapılarına gelinceye kadar örste demir dövmüş, dibekte bulgur dövmüş, Viyana kapılarında kös dövmüştür ama kadın dövmemiştir hiç. Kadın dövmek Türk kültüründe yoktur. Cengiz Han karısına ‘’Hatun ‘’ Derdi ve onu kurultayda yanına oturturdu.

Ulaş patladı

-He he Cengiz Han... Sefer sırasında hamile kalan kadınları kaynar kazanlara attırıp öldürten de o değil miydi? 

-Yahu arkadaşlar müsaade edecek misiniz fıkrayı anlatayım?

-Tamam ya,  anlat sen. Bir şey diyen mi var?

-Evet, Nasrettin Hoca eti evine göndermiş ama

-Hooop bir dakika hocam. Millete  yalan söyleme. Bizi de cahil cühela sanma. Biz de senin kadar eğitim öğretim gördük.

-Hayırdır Ekrem kardeşim. Bir yanlışım mı oldu?

-Yanlış tabii ki. O et bir kere Nasrettin Hoca’nın evine hiç girmedi.

-Allah Allah ! peki ne oldu?

-Eti karga kaptı bir kere...Millete niçin palavra atıyorsun ki?

Rıdvan atıldı.

-Evet ya. Eti karga kaptı. Hatta Nasrettin Hoca arkasından seslendi ‘’ Sevgili Karga ! Ne olur etimi geri ver. Ben onu Master Chef’s Turkey yarışmasında pişirip yarışmanın ödülünü alacağım. Lütfen eti geri ver. Yarışmayı kazanayım sana şarküteri açmayan şerefsizdir.’’

-Ya arkadaşlar o sizin dediğiniz bir başka fıkra.

-Yuh anasını satayım. Bu Nasrettin Hoca amma etobur insanmış. Sürekli et mi yiyor bu adam?

-Hocam !  Eti peşin parayla mı alıyor yoksa veresiye mi?

-Bilmiyorum ama sanırım peşin parayla alıyor. Niye ki?

-Parayı peşin verdiğine göre düdük de çalıyor mu?

Sadullah tekrar devrede:

-Bir de bizim iktidarı beğenmezsiniz nankörler. Ulan bizim sayemizde milletin kursağı et gördü be...

Alper cevap verdi Sadullah’a

-Angus sığırı yiyeceğime etsizlikten geberirim daha iyi. Hayvancılığı, tarımı da öldürdüler bunlar.

Ulaş destekledi.

-Ta  Fransa’dan, Sırbistan’dan et ithal ediyorlar. Ulan samanı bile ithal ediyoruz anasını satayım.

Murat cevap verdi:

-Yağ, kuyruklarını, tüp kuyruklarını,ilaç ve hastane kuyruklarını, hatta çeşme başlarında su kuyruklarını ne çabuk unuttunuz.

-Of be arkadaşlar. Bırakmadınız ki bir fıkra anlatalım şurada.

-Bozulma yok Sami Hoca ! Gerçekler maalesef acıdır. Katlanacaksın.

-Tamam da fıkrayı bitireyim, yorumları sonra yapın olmaz mı?

-Tamam tamam. Devam et sen.

-Efendim et Nasrettin Hoca’nın evine gitmiş. Hatta hocanın karısı eti yahni de yapmış. Ama yaptığı yahniyi o gün evine gelen kadın arkadaşlarıyla bir güzel yemişler.

Süheyla dayanamadı.

-Helal olsun. İşte bu... Tüm Anadolu kadınlarından beklediğimiz bu...Sonuna kadar direneceğiz. Direne direne haklarımızı alacağız. Bu ülkede artık koca faşizmine geçit yok.

Sadullah yine atıldı.

-İyi de Süheyla Hanım. O ette Nasrettin Hoca’nın da hakkı yok mu? İnsan hiç olmazsa bir porsiyon da ona ayırmaz mı? Hepsini birden yemek kul hakkı değil mi?

-Niye kul hakkıymış efendim? Nasrettin Hoca da gitsin bir et lokantasında doyursun karnını. Öyle kadının emeğini sömürmek yok.

-Ben devam ediyorum arkadaşlar.

-Nasrettin Hoca akşam eve gelince bakmış yahni filan yok. Sormuş ‘’ Eve et gönderdiydim yahni yap diye. Nerede yahni?’’ 

Süheyla yine dayanamadı.

-Bak sen hele...Bir de utanmadan, sıkılmadan kadından hesap soruyor.

O ana kadar söze karışmamış olan Merve de konuştu nihayet.

-Arkadaşlar ! Bir kadının en büyük vazifesi kocasını memnun etmektir. Kocası kendisinden memnun olmayan bir kadının cennete girmesi mümkün değildir.

Murat hemen atıldı.

-Allah’ın emri, peygamberin kavliyle çok acil olarak dest-i izdivacına talibim Merve. Allah rızası için bana hayır deme.

Murat’ın teklifine hepimiz kahkahalarla güdük. Merve ise sadece ‘’ Nasipse gelir Hint’ten Yemen’den, nasip değilse ne gelir elden’’ Dedi bu teklife.

-Sonra arkadaşlar, Nasrettin Hoca’nın hanımı ‘’ Eti kedi yedi’’ Diye cevap vermiş.

Merve yine konuştu:

-Kocaya ve hocaya yalan söylemek çok büyük bir günahtır. Keşke gerçeği anlatsaydı.

-Bunun üzerine Nasrettin Hoca bir el kantarı alıp kediyi tartmış. Bakmış kedi bir kilo. Demiş ki ‘’ Eğer bu kedi ise et nerede? Et ise kedi nerede?

Ruşen, hamamdan ‘’Evraka’’ diye fırlayan Arşimed misali hemen atıldı.

-Nasrettin Hoca yanlış hesap yapmış. Kedinin özgül ağırlığı 0 ise kantardaki ağırlığı otamatikman 1 kilo olur. Bunun eti yemekle yememekle bir alakası yok ki.

Ekrem bilmiş bilmiş başını salladı.

-Kedilerin özgül ağırlığı mı olurmuş arkadaş? Sen de amma salladın ha.

Süheyla bu sefer olaya bir başka açıdan yanaştı.

-Bunlar karı koca hayvan düşmanıymışlar demek ki.

-Anlamadım. Bunu da nereden çıkardın?

-Ya, bir kilo ağırlığında kedi mi olur? Benim yavrular bile bir kilodan fazlalar. Zavallı kediciği hep aç bırakmışlar. Bir de hoca olacak. İnsanda biraz vicdan olur. Karısına ne demeli peki? Onca eti komşularıyla yemiş. İyi güzel, takdir ettim ama insan birazcık da kediye verir değil mi? Hayvan sevmeyenden insan sevmesi beklenemez.

Merve de destekledi sanki.

-Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi ve Sellem Efendimiz ‘’ Hayvanlar benim sessiz ümmetlerimdir’’ Demiştir. Hayvanları sevmek lazım.

Ulaş cevapladı.

-Başımıza ne geliyorsa zaten bu ümmetçilikten geliyor. Bir türlü  ulusalcı olamadık.

‘’ Ben olsam o kediyi yerdim ‘’ Dedi Cavit. ‘’Satanist misin ooolum ‘’ Diye cevap verdi Alper.

Konu birden Satanizme döndü doğal olarak.

-Arkadaşlar ! Fıkra sarmadı sanırım. Gelin başka bir mevzuu konuşalım. Mesela:  Ne olacak bu memleketin hali? 


( Bir Şeyler Anlattığınıza Anlatacağınıza Nasıl Pişman Ettiriyorlar? başlıklı yazı Sami Biber tarafından 29.09.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu