Ağır temposuyla
Niyete vurgundur her nasip
Bengisuyu içtikçe yeşerir çağrısı
Baharın libasını giyer h u z u r u n dili
Ve cehaletten hıncını alır aklın ağrısı
Altyazısız
İmkânın battal boylu çocuğudur insan
Ünlem mezarlığına benzer alın çizgileri
Hakikat atlasında rengini bulur
Kıldan ince kılıçtan kör sezgileri
Ürpertisiz
Menzilini yitirmiş bir merminin yorgunluğunda
Harap olur cümle alemin cümlesi
Zonklayan hiçliğin elinden tutar
Mühürlü zamanın ertesi
Bilinçaltındaki enkazdan sağ çıkamaz
Bulmanın dergâhındaki aramanın müridi
Uçurumu kıyı sandıkça incelir
Yalpalayan yolcunun şeridi
Gıcırdamadan
Hissiyatın atlasında kaybolurken izsiz şehirler
Parantezler kucaklar mumyalı sözleri
Duanın işaretsiz dili olur
Zinnire’nin perdesiz gözleri
Bilinmez
Bir insan kaç kişidir
Özün mağarasında lekeli manâlar düşer ağına
İtekler sırrı vacip hüzünleri
Akıllara ziyan yanılgıların kucağına
Evcimen bir telaşla
Perdesiz penceresinden sızar arsız yağmur
Zırhının içinde ilmek ilmek mahsur kalır insan
Olur ve ölür suyun ıslak isyanında
Babil gibi yerle yeksan
Hayatın geniş zamanlı gücüdür inanç
Renksiz kelebeklere inat
Mat eder orantısız nefretleri
Rükûsuz boyların yerine devrilir bir dağ
Ve ışıktan kelepçelerle öder tüm diyetleri
. . .
.