Telefonuna
gelen mesaj uyarı sesiyle, gecenin bir yarısı korku ve telaşla, sıçrayarak uyandı derin uykusundan yaşlı
adam. Bu saatte gelen mesaj pek hayra alamet değildir diye düşündüğünden titreyerek, endişe ve merakla
uzandı telefona. Küçük
kızındandı mesaj " Öğlen
olmadan geliriz. Evi derleyip toparlayın, eksikleri tamamlayın." yazmıştı. Özel
isteklerini içeren
sipariş listesini de eklemeyi ihmal etmemişti not halinde. Her zaman böyle yapardı Gamze. Talimatlar
yağdırırdı anne babasına uzaktan uzağa da olsa. Bu hallerine alışkındı kızının
aslında. Ama yine de zamansız ve saygısızca yazılmış bu mesaj, babanın öfkelenmesine uykusunun kaçmasına sebep olmuştu. Bir hışımla
kalktı yatağından ve yarı uykulu halde mutfağa attı kendisini. Bir sigara yaktı
sakinleşmek için,
ama nafile. Birini söndürmeden üst üste diğerini yakarken düşünmekten alıkoyamıyordu kendisini
Murat Bey. Kızı çoc değildi. Kırk yaşında, evli ve bir çocuk annesi kocaman kadındı.Ağabeyi
ve ablasından çok
farklı bir karaktere sahipti. Şımarık, hadsiz, saygısız ve egoistti. Herkesi
hakir gören
hal ve tavırlarıyla oldukça
iticiydi aslında. Yıllarca kendisi için
yapılanları görmezlikten
gelen enteresan kişiliğinin oluşmasında hep kendisini suçlu hissederdi babası. Zamanında
vermiş olduğu tavizler ve istediği her şeyi yapmış olmanın bedelini ödüyordu işte yaşlı adam. Bütün bunlara sebep kendisini görüyor -belki de gerçekten kendisiydi- içi bir türlü rahat etmiyordu. Öyle olmasa gecenin bir yarısı böyle hiç de acilliği olmayan, talimat dolu
mesajı atma cüreti
gösterebilir
miydi? O sırada gürültüden olsa gerek uyanan eşi mutfak
kapısında göründü. Uykulu gözlerle söylenerek;
-Ne
oldu yine de uykun kaçtı?
Gelen mesajı okudu adam ve eşi ;
-Ne
var bunda ya. Erkenden kalkarız. Sen eksikleri alırsın, ben de etrafı
toplarım. Olur biter. Dert ettiğin şeye
bak ya. Kalk haydi kalk yatalım." dedi. Bir sigara daha yakan adam hırsını
alırcasına derin derin çekti
içine
dumanı. Eşine;
-Yat
sen, gelirim ben. dedi. Her zaman olduğu gibi bu gece de kızının tarafındaydı
eşi. Yine münasebetsiz
davranışlarını hoşgörü ile karşılamıştı. Bu tavrına alışkın
olduğundan umursamadı eşinin söylediklerini
ve az sonra kalkıp yatağına yattı.
Eşinin
her sabah olduğu gibi, bu sabah da kulaklarına eziyet edişiyle uyandı. Ne de çabuk gün doğdu diye düşündü.
-Yahu
kalksana be adam çocuklar
geldi. Diyerek kalktı yataktan eşi. Yaşlı adam ise yorganı başına kadar çekip
-Yok
yanılmışım, bu evde gün
aymıyordu. dedi. Salondan gelen konuşmalara kulak kabarttı.
-Canım
hoş geldiniz.
-Kapı
neden bu kadar geç
açıldı
ki. Yok yani müsait
değilseniz hiç
girmeyelim biz.
-Kızım
o nasıl söz.
Babanı uyandırmaya çalışıyordum.
Kızı yüzünde manidar bir gülüşle;
-Uyanamadı mı beyefendi, çok
mu yorgun? Çok
mu çalışıyor
yoksa? deyince anne;
-
O ne demek öyle
Gamze şimdi. Gelir gelmez tatsızlık çıkmasın
aman diyeyim kızım sus.
-Ben
mi çıkarıyorum
tatsızlıkları yoksa kocan mı?
Şahit
olduğu bu konuşma, Murat beyin canını iyiden iyiye sıkmıştı. Yine de umursamaz
göründü. Yüzüne acı bir gülümseme musallat olmuştu. Gözlerini sımsıkı kapatıp olanları
unutmaya çalışırken,
Küçücük bir elin saçlarında gezinmesiyle irkilip yüzünü elden tarafa döndü. El torununa aitti. Mutluluk yayıldı
adamın yüzüne birden.
-Dedeciğim
uyan artık, bak biz geldik.
-Hoş
geldiniz yavrum, gel gir koynuma. Sarıl bakayım dedeye. Özledin mi yavrum dedeyi?
-Çok özledim dedeciğim. Ama annem sana
getirmiyor ki beni. dedi çocuklara
has bir öfkeyle.
-Vay
mendeburlar vay. Sorarım ben onlara. Sen hiç üzülme emi kuzum benim. Benim paşam ne
derse o olacak.
-Dede
bir de annem dedi ki... Birden ağzını küçük parmakları sımsıkı sardı. Sanki bir
şuç
işleyip ardından da yakalanmış gibi bakıyordu.
-Söyle canım, ne dedi annen? Kimseye söylemem, sırrımız olur. Çocuk birden bire;
-
Annem senin bir sevgilin olduğunu söyledi!
dede. Dedi. Şok olmuştu yaşlı adam.
-Yok
yahu bak sen şu annene. dedi. Şaşkınlığını belli etmemek adına gülümsüyordu bir yandan da torunu ısrarla;
-Peki
söylesene
dedeciğim var mı sevgilin? Göbeğini
tuta tuta kahkahalar attı yaşlı adam ve defalarca öpüp kucakladı torununu.
-Evet,var.
Sen varsın. Gözlerini
şaşkınlıkla açan
çocuk;
-Ama
dede, biz sevgili olamayız ki. İkimiz de erkeğiz. Sen kız olsaydın o zaman
olurduk bak. dedi. Kahkahaları durmak bilmiyordu yaşlı adamın. Gözünden yaş gelene kadar doyasıya güldü. Çok iyi gelmişti bu konuşma Murat
beye.
-Haydi
yavrum, sen içeriye
git şimdi. Bak bakalım kahvaltı ne durumda. Ben de geliyorum hemen. Koşarak
uzaklaşan torunun;
-
Dedemi uyandırdım, geliyor şimdi. Sözleriyle
gülümsedi tekrardan yaşlı adam.
Mutfağa
girdiğinde kahvaltı masasında oturur buldu kızı ve damadını.
-Oh
nihayet yüzünü gördük. dedi hırsla gamze. Bu sataşmaya aldırış etmeden;
-Hoş
geldiniz diyen kayınpederinin elini öpen
damada karşılık kızı hiç
oralı olmamıştı. Masaya göz
gezdirmekle meşguldü.
-Bu
nasıl kahvaltı yaa. Bir de haber verdik. Habersiz gelsek aç kalacağız demekki. Bak benim
sevdiğim peynir bile yok, alınmamış. Bu siteme dayanamayan yaşlı adam;
-Gelirken
alsaydınız ya! demek zorunda kalmıştı. Eşi hemen araya girip;
-Olur
mu hiç
öyle
şey murat! Onlar misafir, git de al marketten. dedi. Çıkıp gitti adam. Peynirle geri döndüğünde kızının bu defa annesine;
-Nasıl
ev hanımısın sen? Çay
berbat, yumurtalar istediğim gibi pişmemiş. dediğini duydu. O sırada damat;
-Hayatım
sakin ol lütfen.
dedi. Hiçbir
tepki vermeksizin olayları takip eden yaşlı adam, çocukluğunu hatırladı birden kızının. Hep
mi böyleydi
yoksa sonradan mı huysuz, geçimsiz
olmuştu? Ağabeyi ile didişir, ablasını sever gibi görünse de aslında madden manen
kullanırdı. Fark eden bir şey yoktu, yıllarca daha da artan bir alışkanlıklar
dizisiydi. Emreden, yöneten,
hep isteyen ama hiç
vermeyen kişiliği iyice kabuk bağlamıştı bile. Herkes etrafında hizmetkardı
işte. O sırada ablasını arayıp para istemeyi ihmal etmemesi acı acı güldürdü Murat beyi. Bakalım sırada ne var
derken, kız babasına sataşmakta gecikmemişti.
-Neden
yemiyorsun? Aklın nerde? Adam sakince;
-Ne
demek o kızım?
-Niye
herkesin bilmeye hakkı yok mu?
-Ne
saçmalıyorsun
sen Gamze?
-Yazık
yaa, ne safsın sen anne. dedi alay ederek.
-Ne
oluyor? diye merakla soran anneye;
-Kocanın
sevgilisi var anneciğim. dedi.
-Ne
diyor bu kız Murat Bey? dedi kadın.
-Kızına
sor. Ben bir şey bilmiyorum. dedi. Sinirden kilitlenmişti adam. Kendisini zor
tutuyor, sadece torununun varlığı onu sakin olmaya mahkûm ediyordu.
-Hayırlı
olsun o zaman. Diyen eşi gürültülü bir kahkaha attı. Murat beyi iyi tanırdı.
Kızı yine kafasında kurduğu senaryolara inanmıştı anlaşılan. Birden çok sert bir ses tonuyla kızını
azarladı yaşlı adam;
-Edepsiz
ve hadsiz sözler
sarf ettiğin adam senin baban. Unuttuysan hatırlatayım. dedi.
-Sen
benim hiçbir
şeyim değilsin. Yanıtına sadece "öyle
mi?" demekle yetinen adam yıkılmıştı. Kızı iğnelerini batırmaya devam
ediyordu.
-Ya
sen bizim için
ne yaptın ki? Ahkam kesmek kolay. Ne zaman yanımda oldun da şimdi hesap
soruyorsun, yok ben babanım da falan da filan. Gözü hiçbir şeyi görmüyor ağzına geleni sıralıyordu. Tek
bir amacı vardı. O da babasını alt etmek.
Sinirden kıpkırmızı kesilen adam zorlukla çıkan sesiyle "NANKÖR" diye defalarca söylemekten kendini alamamıştı.
-Şimdi
otur düşün sana neleri feda ettiğimi. Ben anlatırsam
bitmez.dedi.
Hazin
ve dramatik bir andı. Yüreği
bu tarz konuşmaları kaldıramayacak haldeydi artık. Ömrünün son demlerinde göz bebeği gibi koruyup kolladığı, bir
babanın yapabileceklerinden çok
fazlasını yapmış olmanın vicdani rahatlığı içinde;
-Edep
ve terbiyeni takınmadığın sürece,
aklın başına gelene kadar, bu eve sakın bir daha gelmeyesin. Allah sana akıl
fikir versin. O ana kadar benim için
yoksun. dedi. Gözyaşlarına
hâkim olamayan yaşlı adam damadına döndü ve
-Bunu hemen bir kliniğe yatırın. Deyip hışımla kapıya koşup arkasından da sertçe kapattı. Kendisini sokağa attığında derin derin soludu. Aklında onlarca soru işareti yokuş aşağı yürüyemeye başladı. Ömrünün son deminde başına gelen bu olay ruhunu boğuyordu ister istemez. Nerede hata yapmıştı? Bu cezayı hak etmiş miydi? Dolaştı sokakları başı eğik. Üşümüştü. Köşedeki kahvehaneden içeriye attı kendisini. En arkada bulunan masalardan birine geçip oturdu. Demli,sıcak bir çay söyledi.