Terli
bir mayıs sabahı. Zar zor uyanmıştı yine. Biliyordu artık, bugün de her zaman
olan şeyler kendini tekrarlayacaktı. Mecburen kahvaltısını yapacaktı iştahı
olmasa da. O yine; eşinin bezgin bakışları eşliğinde, ağır aksak yürüyüp, kapıdan
hiç konuşmadan çıkıp, işine gidecekti.
Bebeğinin
dur durak bilmeyen ağlamalarını duyacak ve bakıcı kadının para gecikti diye
afra tafralı hallerine, burun deliklerinin hırsla açılıp kapanmasını terslememek
için göstereceği sabra, kendisi de şaşıracaktı. İşe gittiğinde, çekemeyenlerin
iğneleyici bakışlarını üzerinde hissedecek, her bir yanından kızarıklık çıkacak
ve sinirden kaşınacaktı. Bıkmıştı. O yüzden hiç acele etmedi. Yataktan kalkmadan
düşündü. Oysa daha son üç yıla kadar ne harika hayallerin sahibiydi.
Çok
önemli biri olacaktı. Aranılan, imrenilen, örnek bir kadın. Birer ikişer
çıkacaktı kariyer basamaklarını. Bir yıldız gibi doğacaktı. Mutlu bir evlilik
yapacaktı. Rahat ve huzur saracaktı dünyasını! Ne olmuştu peki şimdi?
Evlenmişti işte hemen de bir kızı olmuştu. Aşık mıydı evlenirken? Nasıl olup
bitmişti de nikah masasında bulmuştu kendini apar topar. Hatırlayamıyordu bile.
Asırlar geçmişti sanki üzerinden.
Yüzüne
su çarptı, âdet yerini bulsun diye. Canı yüzünü bile yıkamak istemiyordu ne
zamandır. Klasik kıyafetlerinden birini
üzerine geçirdi alelacele. Mutfaktan tıkırtılar geliyordu. Eşi erken kalkmıştı
yine. Mutfağa geçti. Sahanda yumurta eşliğinde mis gibi tereyağı kokusu
sarmıştı ortalığı. Eşi hiç yüzüne bakmadan;
-Çay
demlendi. İçersen!
-Affedersin.
Uyuya kalmışım.
-Her
zamanki gibi!
Duymazlıktan
geldi. Sabah sabah onunla uğraşamazdı. Bir bardak çay aldı kendine. Bir şeyler
atıştırmaya başladı hiçbir yere bakmadan. Bir an eşine bugün ne yapacaksın diye
sormayı düşündüyse de vazgeçti. Hatta akşam farklı bir şey yapsak mı diye
sormamak için kendisini zor tuttu. Sorsa ne olacaktı ki? Alacağı cevaplar
belliydi.
“Bebek
ne olacak?” “ Boş ver canım evin nesi var?” “Dışarıda neden vakit geçirelim
ki?”
Birkaç
parça peynir attı ağzına çabucak ve işe gitmek üzere kalktı masadan.
-Yumurta?
Yemedin hiç!
-Afiyet
olsun. Geç kaldım.
Diye
cevap vererek kapıyı ardından çekti.
Otobüse
bindi durakta. Balık istifiydi insanlar. Bu saatteki otobüse binmek zorundaydı.
Diğerini beklese işine geç kalacaktı. Nefes almakta güçlük çekerek, donuk
bakışlarla yolculuğunu tamamladı.
Yoldayken
düşündü. Şirketin güvenlik görevlisi, kapıdan girer girmez göğüslerine bakacaktı
yine. Asansörde, üst kattaki ofiste çalışan biriyle karşılaşacak,
birbirlerine “Günaydın” dememek için
telefonlarıyla meşgul olacaklardı. Asansörden ofisin olduğu katta inecek,
çalışanlara ağız ucuyla mecburen günaydın diyecekti. Öğle üzeri kahveler içilene kadar, tüm gün
yerinden kalkmadan çalışıp, didinecek veya çalışır görünecekti. Kahveler
bitince, fallar kapatılacak, yine kilo konusu, diyetler ve bakımlar üzerine
ahkamlar kesilecekti. Kim kimle evlenmiş, kim kimle çıkıyormuşlara geçilecekti
sonra. Patron yine sekreteriyle yatacak mı? Bize karşı babacan olacak mıydı?
Gibi düşünceler iş yerine kadar ona eşlik etti.
Ve dediklerinin hepsini aynen yaşadı. Bütün bunlar tekrarın tekrarıydı.
Mesaisi
bitince otobüse binmek yerine yürüsem mi acaba diye bir an düşündüyse de vazgeçti.
Alışkanlıkları bozmak olur muydu? Dengesini bozardı. Korkuyordu. Bir kere
dengeyi bozar, alışmışlıkların dışına çıkarsa, gerisi çorap söküğü gibi ardından
gelirdi. Bu da felaketi olabilirdi.
Belki
de bu alışkanlıklar, tekrarların tekrarı içinde şu an felaketini yaşıyordu. Kim
bilir! Her zamanki koltuğuna oturdu otobüste.
Kulaklıklarını taktı. Hep aynı şarkıları dinlediği listesinden ilk
şarkıyı açtı. Gelmişti bile üç beş şarkı dinledikten sonra evine. Bebeğinin
ağlama sesi, bakıcının “Nerede kaldınız?” bakışları, eşinin umursamaz tavırları
hepsi tıpa tıp aynıydı işte. Gönlü rahattı.
Değişik hiçbir şey yoktu. Derin bir oh çekerek şükretti içinden.
Dünden
kalma ütüsünü yapmaya başladı. Hayatının bu tek düzeliğinin ve istediklerine
ulaşamamanın hırsını, ütünün buharıyla püskürtmeye başladı elbiselere.
Geçmişinin kırışık izlerini bastıra bastıra, kızgın ütüyle kaybetmeye çalıştı
saatlerce.
Terlemiş
ve çok bitkindi. Yatağa uzandı, eşine sırtını döndü ve horultulu, bir derin
uykuya daldı.