Yaşadığım
her yeni gün, bir önceki günümün aynısı. Öğle saatlerinde kalkıp, yavaş yavaş
bitirdiğim kahvaltı eşliğinde televizyonda tekrarları gösterilen dizilerimi
izlerim. Güzel bir şekerleme yaparım ardından. Hemen de gün düşer hiç
anlamadan. Akşam oluverir bir bakmışsınız. Zil çalar. Kapıyı açarım. Kocam olacak domuz
gelmiştir.
Beni
aldattığını bir ay kadar önce öğrendim, kızım sayesinde. Delil toplamaya
çalışıyorum o günden bu güne. Öyle ya onu tanırım, kafadan, hiç dinlemeden
inkâr edecektir. Hadi bakalım bu defa inkâr etsin elimdeki delillerle! O kahpe
kadının geçen gün müstehcen fotoğraflarını buldum, bizim domuzun telefonunda.
Pislik, ahlaksız, utanmaz fahişe! Kan beynime sıçradı.
İçimde
en ufak bir kıskançlık hissetmiyorum. Yanlış anlaşılmasın yani! İnsan sevdiğini
kıskanır ancak. Biz yirmi yıl önce bıraktık, sevmeyi de sevişmeyi de. Aman
benim karnımı doyursun, ihtiyaçlarımı karşılasın da. Gerisi hiç önemli değil.
Ama yine de birbirimize saygıyı ihmal etmememiz gerekir. Bütün bu olup
bitenleri yüzüne vurmadan da edemem ki. Akşama az kaldı. Hele gelsin de tüm
kirli çamaşırlarını dökeceğim ortaya!
Akşam
oluyor işte. Zil çaldı bile tam vaktinde. Kapıyı açıyorum.
-Buyurun
Necati Bey, buyurun.
-Buyurduk.
Hayırdır. Bu ne kibarlık böyle?
Diyor
bir de hiç utanmadan. Çipil gözlerini dikmiş bakıyor. Bir anlam verememiş gibi.
Ben seni bilmez miyim hiç? Ne kurnaz adamsındır sen!
-Geç
bakalım içeriye de gör hayrı, şerri.
Elime
takılıyor gözleri korkuyla. Soğan doğradığım bıçakla açmışım kapıyı. Ama iyi
oldu, seviniyorum. Kapıyı sertçe vuruyorum. Daha çok korkuyor. İçimden
gülüyorum haline.
-Yediğiniz
haltlar çıktı ortaya. O telefon derhal masaya bırakılsın!
Eli
ayağına dolanıyor. Gençleşmeye çalıştıkça, komikleşti adam iyice son
zamanlarda. Saçlarının kapkara boyasının dibinden çıkan beyazları, onu pavyon
pezevenklerine döndürmüş haberi bile yok!
-Ne
oluyor akşam akşam? Hasta etmeyin beni.
-Geç
dedim şuraya. Uzatma!
Kızım
da sesleri duyup geliyor yanımıza.
-Bana
bak kadın delirtme beni! Katil edeceksin sonunda.
-Gel
kızım gel. Gel de duy. Babanın genç sevgilisi var. Hem de kim biliyor musun? Bu
orospu babanın arkadaşının karısı!
Rengi
küle dönüyor birden. Nasıl zevk alıyorum bir bilseniz.
-Neee!
Ne diyorsun sen be. Ne alakası var? Vallahi billahi yok öyle bir şey.
-Al
bak bakalım. Yazıştığınız mesajlar ve malum fotoğraflar!
Gülmeye
başlıyor deli gibi. Aklı sıra suçunun
üstünü kapatacak. Yer miyim hiç?
-Rol
onların hepsi rol.
-Ne
rolü be? Kıvırma karşımda dansöz gibi!
-Vallahi
de rol, billahi de rol ya! Kadın beni tehdit etti.
-Arkadaşının
karısından başkasını bulamadın mı be şerefsiz!
-Bana
bak düzgün konuş!
-Annem
haklı baba. Utanmadın mı hiç?
Diyor
kızım.
-Kızım!
Vallahi tehdit etti beni kadın. Benimle sevgili olmazsan çeker giderim dedi.
Ölürdü Zeki, karısı terk edip gitseydi. Acıdım arkadaşıma kısacası. Rol yaptım sadece.
Sevgili rolü.
-
İnsan bari biraz düşünür de mantıklı bir yalan söyler! O yüzden mi bu aşk, seks
sözleri? Yatıp kalkmalar!
-Vallahi
yok diyorum sana ya. Neden inanmıyorsun?
-Delil
var elimde hala inkâr ediyorsun, utanmaz!
Adamın
birden rengi değişiyor, kükrüyor adeta.
-Sen
bana baksana! Benim senden korkum yok. Tek korkum elaleme rezil olmak.
-Orospulara kadar düşmüşsün rezil adam.
-Sana
yazıklar olsun be! Neler diyor. Orospu değil o. Siz kendinize bakın!
-Aa!
Baba bizi o kadınla bir mi tutuyorsun?
Deyince
kızım, hemen yumuşayıveriyor domuz herif!
-Yok,
kızım olur mu? Görmüyor musun anneni, sinirlerimi bozdu. Tutamadım kendimi işte. Hem ben o sözü annene
söyledim.
Birden
nasıl da değişiyor. Tam bir sahtekâr bu
adam. Tiksinti duyuyorum yüzüne baktığım her an.
-Senaryoların
hazır. Ben de inandım.
Diyorum
hırsla.
-Mecbur
kaldım diyorum ya. Neden inanmıyorsun?
-Yazıklar
olsun sana!
Ertesi
sabah, uyuduğumu sanıp erkenden fırına gidiyor. Az sonra dönüyor. Telefonu
cebinde. Bir dalgınlığını bulup, kapıyorum
telefonunu.
“Aşkım, Karım her şeyi öğrendi. Bir süre yazışmayalım. Ben seni ararım.”
Diye
mesaj atmış sevgilisine. Mesajı silmeyi unuttuğunun farkına varınca hemen gelip
siliyor ve telefonu ortalık yere bırakıyor. Aklı sıra kendini aklayacak bana
karşı. Ama nafile!
Masanın
iki başında sesimizi çıkarmadan oturuyoruz. Uzun süredir içinde tuttuğu
sırrının ortaya çıkması üzerine, sarf ettiği sözlerinden rahatlamış sanki.
-Biz
ne zaman yatacağız? Bu nereye kadar sürecek böyle?
Diyor durduk yere. Onun, bu hiç bir şey olmamış
gibi yüzsüz isteği midemi bulandırıyor.
-Ne
yatması be! Kafana geçiririm şimdi şu masayı! Defol git orospularına sen.
Benden öyle bir şey bekleme!
-İyi
iyi… Çok güzel. Sen aynen böyle devam et bakalım.
Üstünü
giyinip, kapıyı çarpıp çıkıyor evden. Kızım yanıma geliyor.
-Aman
anne, boş versene! Sanki babama âşıksın da. Bu kadar takma kafana.
-Taktığımı
kim söyledi canım kızım? Hıncımı alamıyorum bu domuzdan. Hepsi bu.
Ben
onun gözünde sadece bir hizmetçiyim. Yoksa ona olan bir sevdam yok benim.
Tavırlarımın sebebi saygısızlığı. İstediği ile yatsın, kalksın. Umurumda değil
ki! Kızım nasıl oldu? Hep ona şaşırırım yıllardır. Ya ilk sevişmemiz? Sıradan,
soğuk ve terli… Sonrası seneler süren
bir görev sadece. Ve bıkkınlık!
Aradan
neredeyse iki hafta geçti. Kocamın telefonunda mesaj gördüm yine. Tam kapatıp
bir kenara atacakken ne göreyim? Bu defa bizimkisi teşhirci bir sapık gibi ona
fotoğraflar atmış. Gerçi bir an kocama ait olamaz bu fotoğraflar demedim değil
yani! Onun çıplak halini görmeyeli yıllar var. Unutmuşum. Ama kime ait olacak
ki başka? Edepsizliği iyice ele aldı bu adam.
Eve öyle bir neşeli geldi ki akşam, hiç
sormayın. Üzerindeki delikanlı kıyafetleri ne kadar da komik duruyor.
-Dişçiden
randevu aldım. Şöyle inci gibi, bembeyaz olsun istiyorum dişlerim.
-Öyle
ya, bakmalısın kendine elbette!
-Sen
de bak hayatım. İstersen diyetisyenimin numarasını verebilirim.
Anlaşılan
diyete de başladı. Yıllar yılı eritemedim ben o kocaman, çirkin göbeğini. Elin
fahişeleri eritiyor demek ki! Varsın öyle olsun, umurumda değil! Az sonra
dizimin yeni bölümü başlayacak. Yarı izler yarı uyuklarım bütün gece. Benim de hayatta payıma düşen bu demek ki.