Umduğum Belki de İçinde Bulunduğum Sancılı Durumun İçinde
Durgun zamanın içinde vurgun yemiş gibi duruyorum, zaman tek başına benimle beraberken benim gibi yorgun, onu kendimle beraber yorgunluğunu atacak bir aktivitenin olmaması, sadece okuduğum şiir ve şimdi klavyenin başına geçerek bunu yazarak gidermenin telaşındayım. Her ne kadar olsa da buna alışık, daha değişik bir aktivitenin olmasını beklerken benim gibi, yeni olmayan aktivitesiz ’ligin yani hareketsizliğin kıskacında bu meselenin, tarafımdan enine boyuna düşünülerek bir an önce değiştirmenin elzem olduğunu bana fısıldıyor. Kıramıyorum kabuklarımı, bir odada bilgisayarım şiir ve okumalarım kitaplarım var, oysa daha neşeli odam da birkaç dost yeni arkadaşlık muhabbetle dolu olmasını istese de zaman, kırıyorum zamanı aşamıyorum bendimi! Yaralarımı oksijenli su ile tedavi ederken, bu yalnız odamdaki benden başkalarının olmasının sancısını acısını, saramıyorum! Buna da şükür yazabiliyorum şiirler kitaplar okuyorum, buna karşılıklı muhabbetle hoşlukla dolduracak, kaybolmuşluğumu ortaya çıkarak, bir beyin fırtınasıyla muhabbet edece insanlarla dolduramıyorum odamı…
Umduğum belki de içinde bulunduğum sancılı durumun içinde,
kabuklarımı kırınca ortaya çıkacakta bu kabuk o kadar kalın ki, kıramıyor
sıyrılıp benden önce benden gideni yakalayamıyorum. Hayat belki böyledir,
senden önce gidenlere uzaktan bakmak mıdır ki bakıyorum mütemadiyen
sancılarımla? Belki hayatı tanımıyordurum, ona şekil vermeye çalışırken ben
şekillenmeliyim şekil değiştirmeliyim ayak uydurmalıyım, kolay da değil ki!
Sohbetsizlik anların içine tıkalı kalmak, tıkanmak nefes alamadan durmak içinde
çıkılmaz bir labirent mi, ben içinde hep kalıyor çıkamıyorum!
Çok mu karamsarım acaba? Yoksa ben mi sokaklara çıkmayınca,
sokaklar bana bakmayınca ıssızlığından mı böyle çözemiyorum bu bilmeceyi! Yolun
dik yamacında belki beni bekleyenler, yamaca yaklaşamıyorum odamın penceresinde
odama da hapis kalırken! Canım yanıyor yanan benimle beraber dünyamı da
yakıyor, oysa canımı yaksa yeterdi! Düşlerimin geçişi bitişi yetmeyişi hatta
bana gülümsemeyişine de razı gelirdim, bugün oysa belki yarın gülümserdi dünyam
yanmasaydı tek başına odamda sıkılı tıkılı asılı kalmasaydım, yazmak ayrı bir
dünya tarifi yok biraz sonra yazım bitecek bir süre ilhamın gelmesini bu
halimle devam edecek sıkıntı içinde bekleyeceğim.
İşte çöküyor böyle yalnızlık içime bir dağ gibi
İçine düştüğüm kuyunun görünmez dibi
Bu karamsarlığımın hayat olabilir mi ki sahibi
Dünyada hancı değil olamaz sıkar ben gibi garibi
Sıksa da Rabbim var gevşetir bağladığı ipi
At savur rüzgarlara derdi gamı sende
Gün doğmadan neler doğdurtur Alemlerin Rabbi sahibi
Oh biraz rahatladım, şiir bu duygusu yüksek güzel olunca
sarıyor kederi alıp uzaklara götürüyor vesselam.
Mehmet Aluç