EZBERLETİLEN  DEĞİL  GERÇEK  MENEMEN  OLAYI—1 BÖLÜM--

Keşke  ben  de  kısacık  yazmayı becerebilsem.  Şöyle  dört  satır  yazıda  toparlayabilsem  koskoca  Menemen  olayını. Ama  beceremiyorum  bir  türlü. O  yüzden de  yazıyı iki  bölüm  halinde  sunacağım.
*********
İnsanların  ezberlerini  bozmak  zordur.  Hatta  bazen  imkansızdır. O  bakımdan  ben  bu  yazımla  bir  takım  ezberleri  bozacağımı  hiç  mi  hiç düşünmüyorum.  Hatta  doğru  dürüst  okunacağını  da  düşünmüyorum  ama  yine  de yazacağım.

Evet...  Menemen olayını  yazacağım. Ama  öyle  hap  gibi  yutarak  ezberlediğimiz  Menemen  olayını  değil. Sormadığımız  ve  cevabını  aramadığımız  Menemen  olayını  anlatacağım.

İki sene  önce  face  bookta  yayınladığımda  sadece  altı  kişinin  beğeni  yapıp  hiç  kimsenin  yorum  yazmadığı  Menemen  Olayını  anlatacağım.

Bundan tam tamına doksan bir sene önceydi.


Manisa’nın üzüm bağlarında hu çekip zikir yapan altı Nakşibendi tarikatı mensubu ( Aslında altısı da esrarkeşti. Hu filan çektikleri de yoktu. Bolca şarap ve esrar çekmişlerdi. Bu  kişilerin  esrarkeş  oldukları daha  sonraki  mahkeme  zabıtlarında  kayıtlıdır. ) yürüye yürüye İzmir’in Menemen ilçesine geldiler 23 Aralık 1930 sabahının çok erken saatlerinde.


Kimdi bu altı esrarkeş?

Giritli Derviş Mehmet, Şamdan Mehmet, Sütçü Mehmet Emin, Nalıncı Hasan, Küçük Hasan, Çakıroğlu Ramazan.

Bu  altı  esrarkeş Menemen’de  Cumhuriyete  karşı  bir  ihtilal  yapacaklardı. Dördünde tabanca  vardı  diğer  ikisinde  silah  namına  bir  şey  yoktu.

‘’Sadece  altı  kişi ve dört  tabanca  ile  ihtilal  mi  olur?  Diye  sormadık.

‘’ Türkiye  Cumhuriyetinde  o  güne  kadar  pek  çok  yerleşim  yerinde  ( Özellikle  Doğu  ve  Güneydoğu  Anadolu’da ) pek  çok  isyanlar  olduğu  halde  İzmir’in  Menemen  ilçesinde  tek  bir  isyana  rastlanılmamıştı.  Hal  böyleyken  bu  altı  isyancı  neden  Menemen  ilçesini  isyan  merkezi  olarak  seçti? ‘’  Bunu da  sormak  aklımıza  gelmedi.

Devam  edelim  ezberletilen  anlatıma...

Bu altı  esrarkeş...  Pardon  yobaz  şeriatçının  çok  büyük  bir  dertleri  vardı: Cumhuriyet ilan edilmiş, Halifelik kaldırılmış, kılık kıyafet kanunu ile insanlar şapka giymeye zorlanmış yani şeriat elden gitmişti. Şeriatı  geri  getireceklerdi.

Evet  Türkiye’nin  her  zaman  Atatürk  ilke  ve  devrimlerine  en  sadık  şehri  olan İzmir’in   Menemen ilçesinde  bir  isyan/ bir  ihtilal  çıkartarak / merkezi  Menemen  olan  bir  ihtilalle  şeriatı  geri  getireceklerdi  bu  ülkeye. 

‘’  Haydi  bunlar  aptal  geri  zekalıydılar.  Bunların  arkasında  olduğu  iddia  edilen  Nakşibendi  Tarikatı  önderleri  de  mi  bunca  aptal idiler?’’  Diye sormak  aklımıza  gelmedi.

Beş  sene  önce  Doğu Anadolu’da  Şeyh  Sait  etrafına  binlerce- onbinlerce  silahlı isyancı  aldığı  halde  ve  dahi  İngilizlerden  destek de  gördüğü  halde  bir  halt  edememişti de  bu  altı  esrarkeş  serseri   mi  dört  tabancayla  Cumhuriyeti  yıkıp  yerine  şeriatı getirecekti?

Bu  altı esrarkeşin  arkasında  olduğu  iddia  edilen zevat  bu  kadar  şeyi  aklademeyecek  kadar  geri zekalı  mıydı?  Sormadık  ve sorgulamadık elbette.

Devam  ediyoruz.

Şeriat nereden gelir efendim? Elbette ki camiden.


Sabah namazı vakti Menemen’e vasıl olan bu altı esrarkeş,  pardon altı ehl-i  tarikat  sabah namazından hemen sonra Menemen’in camisine giriyorlar ( Müftü Camiiymiş bu cami. Gazez Camii olarak da bilinirmiş. )


Derviş Mehmet ‘’ Ben Mehdiyim. Dinimizi korumak amacıyla buraya geldim’’ Diyor.

Cami cemaati sevinçten havalara sıçrıyor ‘’ Oleeeyy nihayet Mehdi geldi.’’ Diye. Çünkü daha on bir sene önce ilçelerini işgal etmiş olan Yunanlıların o ilçeyi işgal ettikleri günlerin özlemi içerisindeler (!) Cumhuriyet yönetimi cok sıkmış Menemenlileri (!) Zaten alayı da yobaz insanlar oldukları için(!) bu gelen grup beraberlerinde getirdikleri Kıtmir adlı köpeği bile Mehdi ilan etse Menemen halkı inanmaya hazır (!)


Menemen  halkına  nasıl  bir  iftira  atıldığının  bilmem  farkında  mısınız?

Devam  ediyoruz:

Daha sonra bu altı kişilik tarikat ehli (!) camide bulunan yeşil renkli cihat ( ya da  şeriat)  sancağını  alıyorlar.

Tabii ki söylemeye hacet yok. Bizim tüm camilerimizde böyle üzerinde Fetih Suresinin 1. Ayeti olan bir cihat sancağımız vardır (!) ( Aslında cihat sancağı denen bu yeşil örtü her camide minberin merdivenleri başında var olan ve üzerinde kelime-i tevhid yazısı  olan örtüdür. )


Sonra bu grup, belediye meydanında toplanıyor ve halka ‘’ Ey ahali ! Başlarınızdaki şapkayı atıp şu bayrağın altında toplanın. Öğlene kadar bu bayrağın altında toplanmayanları 70.000 kişilik halife ordusu kılıçtan geçirecek’’ Diyor.

Halk saf tabii ki (!) nereden bilsinler halifeliğin 1924 ün 3 Mart günü kaldırıldığını? Son halife Abdülmecit’in ve tüm Osmanlı Hanedanının yurt dışına sürüldüğünü? Halife ordusu diye bir ordunun olamayacağını nereden bilebilirler ki di mi ama?

İnanıyorlar(!). Hem zaten başta da dediğim gibi bu insanlar yobaz(!) Yobaz  oldukları  da Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet  Halk  Fırkasına  değil de  kendi  elleriyle  kurdurduğu  ve  dahi  kız kardeşi  Makbule’yi bile  kurucuları  arasına  kattığı  Serbest  Cumhuriyet  fırkaya  oy  vermelerinden  belli.

Evet.. Şimdi  olayın  en  can alıcı  kısmına  geliyoruz. ‘’ Can  alıcı’’  derken  gerçek  manada  can  alıcı...

****

Gelecek  bölümde inşallah. 
( Ezberletilen Değil Gerçek Menemen Olayı—1 Bölüm-- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 24.12.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu