Bu yazıyı aslında 25
Ağustos 2018 de yayınlamıştım ama dün
( 25.12.2021 ) Sitemizde Harun Yıldırım’ın şiirini
okuyunca yine aklıma
bu yazı geldi
ve daha önce
okumamış olan arkadaşlar
da okusun diye paylaşayım
dedim.
Ne diyordu Harun Yıldırım şiirinde?
Aynen şöyle diyordu:
BU MİLLET
Suriye'den Pakistan'dan,Yemen'den
Gelenlerle kucaklaşır bu millet
Özbek,Kırgız, Azerbaycan,Çemen'den
Gelenlerle kucaklaşır bu millet
Sen ki hakkı bilen öyle bir soysun
Biz kardeşiz herkes aklına koysun
Tüm Âlem böyle bilsin böyle duysun
Gelenlerle kucaklaşır bu millet
Siyah olsun bizden öte farkı yok
Hak yaratmış insanlığın ırkı yok
Çarkı kırsak şu feleğin çarkı yok
Gelenlerle kucaklaşır bu millet
Siyah bir ten mavi bir göz bir beden
Bak konuşma lafı sözü bilmeden
İnsanı insandan ayırmak neden
Gelenlerle kucaklaşır bu millet
Hak yaratmış senin kime kinin var
Yarı kemik yarısı et tenin var
Besmeleyle sığındığın dinin var
Gelenlerle kucaklaşır bu millet
Bitmez insanda yaşama duygusu
Olacak içinde Allah korkusu
Hayat bir parça ekmek bir damla su
Gelenlerle kucaklaşır bu millet
Yaradan rızkını verir kulunun
Gelenler yolcusudur Allah yolunun
Aşı, suyu yeter Anadolu'nun
Gelenlerle kucaklaşır bu millet
Doğru diyordu. Güzel
şeyler diyordu lakin
işin bir de ‘’ama’’
kısmı vardı.
İşte bu yazımda işin ama/
fakat kısmını kendi
üslubumca anlatmaya çalışacağım.
**********
Genel olarak aptal, bön
insanlar için kullanılan bir aşağılama ifadesidir ’’Allah'ın Andavallısı ’’ Ya
da kısaca ’’Andavallı ’’ deriz böyle insanlara.
Şimdi biraz yazım kuralları ile ilgili bilgisi olan arkadaşlar ’’Andavallı’’
kelimesinin ilk harfini niçin büyük
harfle yazdığımı merak etmişlerdir.
Efendim meğer bizim güzel ülkemizde ’’Andaval’’ diye bir yerleşim yeri, bir köy
varmış. Yani Andaval bir özel isim. O sebeple büyük harf olarak yazılmalı ilk
harfi.
’’Bir köy varmış’’ Diyorum ama bugün bu isimde bir köy yok. O köyün bugünkü adı
: Aktaş...Niğde ilimize bağlı bir belediye... Ancak Roma döneminde adı tam
olarak ’’Andabalis’’ olan köy ( ya da şehir, orasını pek bilemiyoruz ) bugünkü
Aktaş’ın Yenimahallesinde bulunuyormuş. Tam yeri ise Niğde- Kayseri kara ve
demir yolunun yakınında olup Niğde'nin 8 Km kuzeydoğusuna düşüyormuş.
Bu yerleşim yerine Roma İmparatoru I. Konstantin, annesi Helena adına bir
kilise bile yaptırmış. Ne zaman yaptırmış derseniz kesin tarihi bilmemekle
beraber Helena MS 330 yılında öldüğüne göre demek oluyor ki 300 lü yıllarda
yaptırmış. Bu da demek oluyor ki Anadolu'muzda Ayasofya’dan çok daha önce (
Yaklaşık 200 sene önce) Allah adına yapılmış bir ibadethane bulunuyordu.
İşte bu kilisenin ( Bazilika ) hikayesi de ilginçtir zira Kiliseyi yaptıran
Kral Konstantin Bizans’ın ( Doğu Roma İmparatorluğu ) ilk Hristiyan kralıdır.
İstanbul’u başkenti yapan odur. ( Konstantinopolis ) Hristiyanlığı devletinin
dini haline getirmiş olmakla birlikte kendisi 60 Yaşında vaftiz olmuştur.
Konstantin’in annesi Helena aslında bir fırıncının kızıdır. Bu sebeple daha
önce sadece bir Romalı askerken sonra imparator olan kocası tarafından boşanmış
o da soluğu Kudüs’te almıştır.
Kudüs’te kendisini tamamen dine veren Helena bu arada Hazreti İsa’nın gerildiği
çarmıhı, hatta onun ellerine ve ayağına çakılan çivileri bulduğunu iddia etmiş,
bu iddialarının kabul edilmesi sonucunda da azize ilan edilmiştir.
Büyük bir Hıristiyan koruyucusu olan Helena 330 Yılında ölmeden evvel oğlu Konstantin
onun adına Niğde’nin Aktaş Kasabasında ( Andaval’da ) bir bazilika inşa
ettirmiştir ki işte bu bazilika da Hristiyanların hac mekanlarından biridir.
Bu arada hemen belirtelim: Hıristiyanlıkta hacı olmak için biz Müslümanlar gibi
tek bir yeri ziyaret ( Kabe ) temel şart değilmiş. Mesela İzmir’deki Meryem Ana
mezarını ziyaret eden hacı olurmuş. Kudüs’ü ziyaret eden hacı olurmuş. Papalığı
(Vatikan ) ziyaret eden hacı olurmuş. Aynı şekilde aziz ve azizelerin
mezarlarını ziyaret eden hacı olurmuş. Bu bağlamda Azize Helena adına yapılmış
olan Andaval Kilisesini ziyaret eden de hacı oluyordu.
Yüzlerce yıl sonra Andaval Köyü önce Müslüman Selçukluların, daha sonra da
Osmanlıların eline geçti. Onlar dönemindeki adı da Andabalis’ten çok da farklı
olmayan Andaval olmuş.
Eee bu köy sakinleri aptal, bön insanlar mıymış ki bugün saf, bön, aptal
insanlara Andavallı diyoruz? Hem bu tarihi bilgilerin
Harun Yıldırım’ın şiiriyle
ne alakası var?
Ben yazayım kararı siz verin.
Efendim, bu Andaval Köyü sakinleri oldukça misafirperver insanlarmış. Hatta
misafirperverliği biraz da abartıyorlarmış.
Köy, Kayseri- Niğde yolu üzerinde olduğundan Kayseri’den Niğde’ye ya da
Niğde’den Kayseri’ye giden herkes bu köyden geçermiş. Andaval köyü sakinleri
ise bu yolcuları evlerine çağırır, karınlarını doyurur, bir güzel dinlenmeleri
için ellerinden geleni yapar ama tek kuruş para talep etmezlermiş.
Gel zaman git zaman artık yolcu filan olmayanlar da bu köye uğrayıp bedavadan
karınlarını doyurmaya, köyde konaklamaya başlamışlar. Andaval’lılar ise
misafirperverlikten her şeye rağmen taviz vermiyor, köylerine gelen bu
beleşçileri doyurmaya devam ediyorlarmış.
İllevelakin zamanla bakmışlar ki misafire vere vere elde avuçta bir şey
kalmıyor. Kendileri yoksulluk çekmeye başlamışlar.
Normalde böyle bir durumda yapılması gereken şey nedir? Elbette ’’ Tamam
kardeşim, buraya kadar. Bundan sonra ne yer içerseniz, ne kadar konaklarsanız
ücretini vereceksiniz’’ demek değil mi? Ama Andavallılar öyle yapmamış. Ya ne
yapmışlar dersiniz?
Birer ikişer köylerini terk ederek ya Niğde’ye ya da Kayseri’ye gitmişler ve
köy bomboş kalmış. Sonraları köye tekrar yerleşenler olmuş ama artık köyün adı
Andaval değil Aktaş olmuş ve şu an itibariyle ( 1999 dan itibaren ) de artık
köy değil bir belediye imiş.
Şimdi demem o ki
zorda kalana- darda kalana
yardıma koşmak ve
dahi Muhacire Ensar
olmak hem töremizin
hem dinimizin gereğidir
eyvallah. Ama işin
içinde bir de
Andavallıların durumuna düşmek var. En
azından Andavallı muamelesi görmek
var.
Velhasılıkelam ince iştir
her gelene kucak
açmak. Çok dikkatli
ve uyanık olunmalı.
*****
Resimlere gelince:
Resimlerin siyah-beyaz olanları 1907 de Anadolu'muzda arkeolojik kazılar ve
araştırmalar yapan İngiliz Gertrude Bell’in çektiği fotoğraflardır. Yalnız
Gertrude Bell öyle masum bir arkeolog değil aynı zamanda Lawrens adlı dünyaca
ünlü İngiliz casus ile birlikte ve hatta ondan çok daha etkili ve önemli çok
müthiş bir İngiliz ajanıdır. Bugün Orta Doğuda otuz ülkenin sınırları bu İngiliz
ajanı Gertrude Bell tarafından pergel ve cetvelle çizilmiştir.
(
Allah’ın Andavallısı başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
26.12.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.