Biraz önce bir eserden birkaç satır
okudum onu da burada yazayım ve devam edeyim.
Seni istiyorum ve biliyorum
asla koynuma almayacağım
sen o aydın ve pırıl pırıl gökyüzüsün
ben bu kafeste bir tutsağım
(Yaralarım Aşktandır eserinden.
Furuğ Ferruhzad)
İstemek güçlü bir duygudur
hepimizde mevcut, bu mevcut olurken kim diyor acaba başka insanlarda var alanı
al kendinde tut? Aslında bu mevcut insanları mutlu etmek için olsa bir komut,
varırız gülümsemelerle benliğimize dair ne varsa desek unut. Koynumuza almayı
çok isteriz lakin aşk bu ya bazen izin vermez az hasreti yaşa sonra belki
olursa izin verirsem koynuna alırsın, elden ne gelir ki? Pırıl pırıl gönlümüzde
parlayan aşkla devam ederiz sonrasında anılar arasında yolculuk ederiz, ister
kendini aşk bahçesinde san istersen tutsak, ama ne olur bu güzelliğe bir bak,
bak ta yan ufukta aşk ve şafak tüm güzelliğiyle seninle aydınlatırken kafeste
olmak nedir ki insan bir ömür güzelliğiyle hapis kalmayı neden istemez ki?
İster elbette aşkla o güzellikle…
Biraz konunun dışına çıktımsa da az
diğer yoldaki güzelliğe uğramak gerek, ah bu uğramak bazen uğurlamağa gider ki,
zordur bir sevdiğini uğurlamak, gitmesine mani olamamak, dünya bu imtihandır
katlanmak gerek. Bazen bazı şeyler açıklanmaz, açıklansa da kabul etmesi
zordur. Mademki bir noktadan bir noktaya yürüyoruz yani doğumla ölüm arasında
ne çıkarsa bahtımıza sabırla katlanmak görevimiz. Aslında ödevimiz olan
insanlık ödevine gönül kırmama ödevine kadir kıymet bilme ödevine iyi çalışmış
olsak hiçbir sıkıntı çıkmayacak. İç dünyamıza kattığımız kokuşmuş kalıntı,
saplantı, hep bana Rabbena benim olsun kirliliğiyle, yok olan birliğimizin
eksikliğiyle olanlar oluyor ve çekmek zorundayız. Bu konuda yazan dostum Rüstem
Bırakmasana eserine göz atalım.
1-Saplantılarımızın saplanan sapı
2-Saplantılarımızın sonucunda
açılmayan kapı
İkinci eserinden bir kaç alıntı ile
devam edelim.
Saplantı, düşünceye fikre izin
almadan saplana zehirli bir oktur! Bu ok saplandıktan sonra çıkarma lüksümüz
yoktur. Herkes buna ayrı bir yolculuktur dese de bunun sonu uçurumda yok
oluştur. İnsan değişik fikirleri akıl fikir duygu süzgecinde geçirmeden değişiklik
sanarak, onu kucaklayarak sonunda ağlayarak terk etmesidir ki, bu ağlamayı
sadece kendisi duymaktadır. Şimdi bazıları diyecek ki kapı aralıktı içeri
girdi, kovala o zaman anla ki bu yanlışlıktı. Ah bende çok saplandım
saplanmadım değil, kaçtıkça saplandım anlamadım, anlamadıkça saplandım yolda
kaldım. Rabbim hep yanımdaydı ben saplandıkça çıkardı, kor alevlerde ben
yandıkça Rabbim rahmetiyle söndürdü… Yani bazen kaçınılmaz oluyor lakin
kurtulması zor olsa da anlaşılmaz değil insan anlıyor.
Muhteşem tespitler.
Mehmet Aluç