Düşlerin tarhındayım, sevgili yabancı
ve sessizliğin kulak kestiği bir yangınım ben: içime tüten içimden fışkıran en
çok da içtimada geçen ömrün kılavuzu iken iç sesim ve olgun başakların olgun
gövdesine sarılıyorum.
Ben sadece duyumsuyorum ve başkalarının
görmediklerine vakıfım.
Aklımın arpa ambarı.
Azade yolculuk ve müspet menfi
sözcükler.
Araf’ta saklı olduğumu henüz
keşfettim ve alyuvarlarımın akyuvarlarını bilfiil yediğini de ancak idrak
ettim.
Doluyum ben ağzına kadar dolu yine de
yüklemesini ve yoklamasını yapıyorum hayatın ve her s/ağlamada başa sarıyorum.
Öz alt kümem yok benim.
Özdeşim tek iklim tek insan yok.
Ayracı gerçeklerin ve gözümün içine
baka baka söylenen yalanların…
Tahakkümperver istilası evrenin ve de
ve ben tahakkuk eden ek bir vergi gibi gıdalarda sözde yapılan indirim gibi
içimdeki acıyı ve hüznü bir şekilde sağaltıyorum.
Hükümranlığında Yaratanın ve hükmeden
kaderin ve hükümsüz düşlerin de çeperinde saklı bir boykotun öncülüğünü
yapıyorum şu son birkaç günden beri…
Yavuz hırsız ev sahibini b/astırdı ne
de olsa idam mangası hazır ol’ da ve ben asla sevmem durakta otobüs beklemeyi.
Peri Padişahının zengin kızı değilim
bilakis Peri Padişahının ta kendisiyim ve altın tepside sunmuşken duygularımı
insanlara ve yüksek ökçeli zalim şeytan azığa aldığına mı yanayım düşlerimi
yoksa gemileri yaktığıma mı üzüleyim?
Hınca hınç herkes her yer.
On bir ayın sultanına dahi
saygısızlık yapan afra tafralı insanlar.
Öyle bir baskın ki yeryüzünde salgına
dönüşmüş.
Kim bilir sevgimin kaçıncı baskısı ve
işte yine direkten döndüm.
Sessizlik mi, sevgili yabancı?
Seni tanımadığım halde öznenin başına
yüklediğim ‘’sevgili’’ sıfatı seni asla şaşırtmasın çünkü ben yabancılara asla
ön yargı ile yaklaşmam üstelik yabancıların benden nefret etmeyeceğine o kadar
eminim ki: eh, bir ömür dost kazığı ye, ye:
Doymadılar gitti. Ya, ben?
Açlığa dayanıklıyımdır, sevgili
yabancı ve neresinden bakarsan bak bir ömür kim bilir kaç bin öğün atladım bir
de kulağıma küpe yaptığım öğütlerin hız kesmeyen ritmi.
Konumuz ne mi?
Ortada bir konu yok binlercesi var
artık nereden başlayacağıma karar veremezken bu yüzden ruhumu ve zihnimi ve de
bedenimi hayatın akışına bıraktım.
Neden mi yazıyorum?
Bunun bir açıklaması yok üstelik
birileri için de yazmıyorum ben gerçi kısa süre evveline kadar sadece birkaç
kişinin okuması benim için yeterli iken bu düşüncemi diskalifiye ettim.
Ben tümüm.
Ben tamım.
Ben eksi haneden artı haneye uzanan
bir yangınım ve varacağım nokta: elbet s/onsuzluk.
Kimliğimle ve duruşumla sergilediğim
mi? İyi de ben Pazar tezgâhının en önündeki olgun meyveler gibi değilim üstüne
üstük pazarcı amca sana çürüklerini doldururken ve sen en taze meyveyi aldığına
o kadar eminken…
‘’Bu kadar da olmaz’’ dediğini duyar
gibi oluyorum aslında zihninden geçenleri okuyorum hele ki kaç gecedir
rüyalarım gerçeğe dönüşmüşken.
Ne dervişim ne ermiş.
Ne uyduruyorum ne de bir kılıfa
sokuyorum: ben sadece evrenin sunumuna saygıyla itaat edip yapmam gerekeni
yapıyorum bir ömür de hep bunu yaptığım gibi.
Para da iman da kimdedir bilinmez gel
gör ki günümüzde herkes en yüksek rütbede yaşıyor ve de olması gerektiği gibi
yaşadığını beyan ederken üstelik gözümüzün içine baka baka yalan söyleyenler
elbette hep de olduğu üzere yoksa bu kadar isyan bu kadar cinayet bu kadar
yolsuzluk ve düzenbazlık revaçta olur muydu?
Sahi, senin kim olduğunun önemi var
mı bu arada ya da ben bunları kime anlattığımı sanıyorsam ve işte kopma noktam
ve de infilak etmekten son anda kurtulduğum.
Yılın enayisi seçilmeliydim elbet
köyün de şehrin de enayisi ne de olsa bir ömür üstlendiğim görevleri ifa ettim
ben üstelik beş kuruş para almadığım gibi cepten de harcarken ek olarak
kendimden ne çok şey vermişim insanlara duygu ve saygınlık anlamında elbet
dokunulmazlığımın olduğunu da üstüne basa basa vurgulamalıyım kimse bana
dokunamaz ve kimse beni zan altında bırakamaz ve ben bunda başarı s/ağlıyor
muyum?
Allah’a şükür alnım açık, sevgili
yabancı ve kişisel özel alanıma kimse giremez gerçi sefil ve kendini bilmez
münafıklar pek bir hevesli içimi didiklemeye ya, ben onlara paye verir miyim?
Görünürde güçsüz.
Görünürde çelimsiz.
Görünürde kifayetsiz…
Yok, buna asla izin vermem ve bana
gücü geçen hangi sefilse zaten dersini aldı alacak da Allah katında.
Uyumsuz addedilebilirim zaman zaman
çünkü bir grupta ya da toplumda kabul görmek adına birilerine öykünüp de
martaval okumam ya da haz etmediğim insanlara bakıp da sırf onlar beni
onaylasınlar diye yalan söylemem söylemedim de asla söylemeyeceğim sadece
birileri incinmesin diye onlara gösterdiğim saygıyı da elden bırakmam ve işte
içine düştüğüm şu son durum sırf fikirlerimiz uyuşmuyor diye hem zan altında
kaldığım hem de karaladıklarımın ve haysiyetimin karalandığı.
Ne çalıntı ne alıntı mahiyetinde
yazdım ben ne de yazarım elbet gerektiğinde alıntıları kaynak olarak gösterip
yazımı da alnımın akıyla yazarım.
Asla da üstün ya da mükemmel olduğumu
iddia edecek değilim yazarken çünkü öğrenci kimliğimi bir kenara attım mı
hayatın da edebiyatın da tadı kalmaz ve öğretmen kimliğimle de bildiklerimi
yüreğimle kalemimle vurgularım.
İnsanın önce kendine saygısı olmalı
ve de inancı ve güveni ve işte çıktığım basamaklar bazen çifter çifter bazen
gerisin geri gittiğim ya da sabitlendiğim.
Rötarlı bir mutluluk benimki, sevgili
yabancı ve aşkın da ta kendisi gecemi günden kurguladığım günü de seve seve
torbaya koyduğum elbet insanların ağzı torba değil ki b/üzesin bu bağlamda
niyetleri düzgün olan herkesin başımın üstünde yeri var hem dün hem bu gün ve
hala içimde saklı çocuğu da korumak adına aşırı titiz ve dikkatliyim fakat
sevgi bu elbet çok sevdi mi insanın gözü görmüyor ama saygıyla ve inançla ve
umutla da eşleşti mi insan ve de duygular çorap söküğü gibi geliyor arkası.
Bazen takıldığımda.
Bazen yere kapaklanıp düştüğümde.
Bazense rüzgârın beni uçurduğu ve
işte kalemin devreye girdiği ve rüzgara karşı koyduğum bazense rüzgardan da
hızlı yazabildiğim ve sevebildiğim nihayetinde varıp varacağım nokta…
Bir büyüteç yardımı gözetmeksizin bu
noktayı büyütebilirim de:
An itibari ile bir nokta gibi
gözüksem bile üç noktalarımla mutluyum ben yazmaya başlayalı on yıl bile
olmamışken pek çok nokta ile savaştım ve geçiş hakkı tanımadım çoğuna bir o
kadar o silik noktalar da sözüm ona bana geçiş hakkı tanımadı ve ben nereye mi
vardım?
Elbet kendime.
Elbet Rabbime.
Mükemmel bir insan ve mümin olmak adına
canhıraş çabaladığım ömrün getirisi hüzün ve hayal kırıklığı oldu ve işte
bunlardan da yola çıkıp kendimle buluştuğum: O ise hep var olan içimde dışımda
her yerde ve işte kalp gözümün de devreye girdiği ve ben bunun izahını da
insanlara yapamazken kısaca sevgili yabancı, durduk yere yazmıyorum ben üstelik
henüz bir şey yazmış da değilim.
Yazmaya başladığım ilk günden beri
sanal ortamda pek çok platforma yazıp paylaşıyorum ve işte bu da benim hayat
okulum çünkü aldığım örgün eğitimin beni bilgilendirdiği kadar önem de verdim
eğitime bir ömür üstelik gelişim denen süreç nasıl ki sonsuz bir eylem bu
bağlamda her gün okuduklarım günbegün yazıp paylaştıklarım ve edebiyat adına
bana katkıda bulunan yüzlerce kalem ve ben iyi bir okur olduğuma o kadar
emindim ki kalemimle tanışmazdan önce ve işte bingo!
Henüz ben ne okumuşum ki?
Henüz yazacaklarımdan tek kelime dahi
etmemişken.
Toplamı ise benim rötarlı mutluluğum,
sevgili yabancı ve duygularımın katıksız ambarında deşip duruyorum hem içimi
hem hayatı ve tabir-i caizse mükemmel ve çok iyi bir insan olmak adına
çabalıyorum elbet kalemin eşliğinde bir yandan da kalemimi şekillendirdiğim.
Bir mucize bu.
Birden fazla mucizeye şahitlik
etmişken özellikle şu son birkaç sene.
İhtişamlı bir hayal dünyam olduğu
için bir ömür kendimi hep avuttum hep de sevdim insanları…
İhtişamlı yalanları olan insanlara
hep inandım ve işte kendimden nefret ettim bu geçen süre zarfında derken isyan
ettim ve belamı buldum derken itaat ettim ve sabır ve Rabbimi buldum ve tövbe
ettim ve daha çok sevdim ve işte kendime rast geldim ve işte an itibari ile
yazıyorsam bu da tüm hayatımın kısa bir özetidir belki de bütçe açığı fazla
iken yamadıklarımla kendimi ve bütçemi dengelediğim.
Keşfettiğim çok şey oldu bir o kadar
keşfedilmeyi bekleyen bu yüzden aralıksız beyin fırtınası yapıyor ve inanıyorum
elbet kadere elbet Rabbime biraz kendime biraz insanlara ve çabalıyorum kendimi
bildim bileli konu da ne olursa olsun ve ben artık çözdüm ne olduğumu kime denk
düştüğümü:
Ben öğrenciyim, sevgili yabancı ve
titrimde öğretmenlik olsa bile öğretmektense yeni şeyler öğrenmeyi istiyorum
bir de mutlu olmayı ve işin gerçeği mutluyum da hüzünlü bir tablo sergilesem
bile yoksa sana bu kadar içtenlik ve güven duygusuyla hitap ederdim aslında
sırf sana da değil bu bağlamda ben bir adım attığımda O bana hızlıca ulaşırken
ben nasıl sevmem hayatı ben nasıl sevmem Rabbimi nihayetinde kendimi de
kucaklayıp sevmeyi başarmışken elbet kalemin rüzgârında uçmanın güzelliğini
hiçbir şeyde bulamamış ve yaşamamışken…