MATMAZEL CIMBIZ

10.10.2022
Pazartesi 

Merhaba Matmazel Cımbız

Uzun süredir sana iki satır da olsa mektup yazmadığımı kabul ediyorum. Pes etmek demeyelim de hayatın içinde bir mola yakalayamamak. Seninle dertleşmek arzusuyla ne kadar çok yanıp tutuştuğumu tahmin etmen hiç de zor değil. Böyle düşünmeme rağmen sana olumsuzluklardan değil güzelliklerden bahsetmeliyim. Sık sık söylediklerine göre şiirlerim zaten pek hüzünlüymüş. Bu söze cevaben hayatımızın içinde bu kadar olumsuzluk varken neşeyi yakalamak bir şair ve yazar için zor olsa gerek diyorum.

Karakaşlı kocamla birlikte sonbaharın tatlı büyüsüne bıraktık kendimizi. Ekim ayında Marmaris'te tatil yapıyor olmak ve şezlonga uzanmışken şemsiyenin arasından güneş süzmelerinin yüzümde tatlı dokunuşlar yaparak köşe kapmaca oynaması beni hayal dünyasında kısa kısa yolculuklara çıkartıyor. Deniz kenarında bulunduğum anlarda dalgaların sesini dinleyerek huzurun yakasından yakalayıp adeta dört elle sarılıyorum hayatın işveli yolculuğuna.

Kusura bakma hâl hatır sorma faslını baya beklettim. Sen nasılsın cancağızım? Bunca zaman geçti iyisiyle kötüsüyle bana anlatacağın birçok olay yaşamışsındır. Senin de için dolup taşmış ve beni düşünerek karşına ilk çıkan ayna karşısında halleştiğin zamanlar olmuştur diye tahmin ediyorum.

Lafı fazla dolandırmadan devam etmeli, değil mi? Hem babamla ilgili hikâyelerime yenilerini ekliyor hem de sere serpe uzanmış bronzlaşırken sana mektup yazarak tatlı bir sarhoşluk içinde kanatlanıp uçuveren saniyeleri, dolu dizgin koşan her dakikayı değerlendiriyorum.

Yazmak ve okumak bir arada devam ediyor. Bu arada Mina Urgan'ın "Bir Dinozorun Anıları" satırları arasında tekrar Virginia Woolf'a rastlamış oluşum eski bir dosta yeniden kavuşmuşçasına beni sevindirdi. Yazarla yolumun sık sık kesişmesini umdum her an. Tanışıklığımız sanıyorum 1929 yılında kaleme aldığı ‘Kendine Ait Bir Oda’ adlı, ayrıca feminist hareketin klasiklerinden biri olarak kabul edildiğini anımsadığım kitapla başladı. Kadın hareketinin elden düşürmediği önemli kitaplardan biri olan Kendine Ait Bir Oda, Virginia Woolf’un belki de en kolay okunan kitabı. Çünkü konu çok somuttur: kadın ve edebiyat. Feminist miyim o da ayrı konu. Düşüncelerim Mina Urgan'a yakın desem daha doğru olur.
Matmazelciğim, Google’da önüme çıkan bu alıntıyı özellikle mektubuma alıyorum. Erkeklerin kadınlara bıkıp usanmadan tekrarladıkları ‘ezeli’ ve de ‘ezici’ bir soru vardır: “Bizler kadar düşünme yeteneğiniz olduğunu ileri sürüyorsunuz. Madem öyle, neden Shakespeare gibi bir deha çıkaramadınız?”. İşte Virginia Woolf bu ‘yakıcı’ soruya, tarihsel ilişkilerin kökenine inip kütüphane raflarında şöyle bir gezindikten ve de kısa bir kadın edebiyatı tarihçesi çıkardıktan sonra esaslı bir yanıt getiriyor ve şöyle sesleniyor kadınlara: “Para kazanın, kendinize ait ayrı bir oda ve boş zaman yaratın. Ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın!..”

Bu sözler beni adeta kırbaçlıyor, bir kısrak gibi şahlanıyorum... Yazıyorum ve yazmaya devam edeceğim. Bana inandığını ve güvendiğini her fırsatta söyledin. Şimdi yanımda olmasan da hâlâ sırtıma koca bir dayanak olduğunu biliyorum.

Sana bir sürprizim var. Ankara'da tanıştığımız dostlarımızın bu dönemde bizlerle birlikte olması da bizi nasıl memnun etti anlatamam. Seni yitirip gitmeden önce hayatımıza giren Tuncay abi ve eşi Semiha ablayı hatırlayacağını umut ediyorum. Semiha abla özgürce saçlarını aklara teslim etmiş ve hâlâ terziliğini devam ettiriyor. Tuncay abi emeklilik sonrası sakal bırakarak kendince bir tarz yaratmış. Beraberce gittiğimiz Ilgaz'da ne çok eğlenmiştik. Hele kısa dağ yürüyüşümüz anında hatırlarsan aklımıza gelen tüm şaklabanlıkları yapmıştık. Semiha ablanın "Şişelerime odaklanın." sözü dilimizde pelesenk oldu. O yaşananların delili olan videosunu yayınlasam kesinlikle tıklanma rekorları kırar. Birlikte geçirdiğimiz zamanın ne onlarca ne de bizler tarafından unutulmadığını görmek çok memnun ediciydi.

Ha bu arada kızları Elif, bir psikolog olan dünya tatlısı Onur ile evlendi. Yuvalarının yeni üyesini sabırsızlıkla bekledikleri Güneş Hanım tatilimizi daha da anlamlandırıyor. Elif'e hemencecik sordum: “Adını seçmenizin sebebi nedir?”. Cevabı her yeni güne tüm ihtişamıyla doğan güneşin onlar için çok önemli olmasıymış. Kızlarının da hayatlarına girmesi böylesi anlamlı olacak.

Bilirsin meraklılığım tamamen iyi niyetli, amacım sana bir nebze olsa da ayrıntıları anlatabilmek.  Kocakarıların söylemlerine göre erkek çocuğuna hamile olan güzelleşir, kız bebek ise çirkinleştirirmiş anneyi. Ben tam aksini gördüm, gebelik daha da güzelleştirmiş Elif'i. Bu arada unutmadan söyleyeyim, Onur'un sana çok selamı var. Senden de bahsettiğimde birer kitap kurdu olduklarını yeni öğrendiğim aile bireyleri şaşkınlık anı yaşadılar ve kaybolduğunu duyunca çok üzüldüler. Ardından Onur Matmazel Cımbız’a neden mektup yazdığımı sordu. Sosyal medyada yazılarımı paylaştığım Edebiyat Evi'nden Gergef mahlasıyla yazan yazar ve şair arkadaşımın yorumuyla sorusuna cevap verdim: "Çekmek, çıkarmak, şekil vermek şeklinde bakıldığında tıpkı hayatın eli gibi, olumsuz olan her şeyden sıyırıp en güzel şekilde biçimlendirmek”. Çekik gözleri daha da belirginleşen Onur, bu cevabı gayet manidar buldu.

Mektubuma şimdilik son verirken umarım karşına düşüncelerini ve sevgiyi paylaşabileceğin kişiler çıkar. 

Seni özlemle bekleyen dostun,

H. Çiğdem Deniz
( Matmazel Cımbız başlıklı yazı çitlembik tarafından 8.11.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.